İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

GERÇEĞİN KABULÜ TÜRKİYE´Yİ İLERİYE GÖTÜRÜR (1)

AYŞE GÜNAYSU/MÜJGAN ARPAT

Geçtiğimiz ayların sıcak gündem maddesini oluşturan Ermeni soykırımı tartışmaları sırasında Mavi Kitap hakkında çok konuşuldu, yazıldı. Hatta Türkiye bu kitabı diplomatik sorun haline getirmiş, iktidarı ve muhalefetiyle TBMM, İngiliz parlamentosuna konuyla ilgili mektup göndermişti. Mektupta, Mavi Kitap’ın asılsız olduğu belirtiliyor, bu nedenle İngiltere’nin bu kitap nedeniyle Türkiye’den özür dilemesi talep ediliyordu. Mavi Kitap’ın sansürsüz 2005 baskısının editörü ve önsöz yazarı, Ermeni soykırımı konusunda dünyanın önemli arşiv tarihçilerinden Ara Sarafian, Van’a seyahati öncesinde İstanbul’a uğradı. Ayşe Günaysu ve Müjgan Arpat Istanbul’daki kısa süreli konaklaması sırasında Ara Sarafian’la bir söyleşi yapma olanağı buldular.

Ayşe Günaysu: Siz Mavi Kitap’ın, 2005’te yayımlanan ‘sansürsüz basımı’nın editörüsünüz. İngiltere’den bakılınca Türkiye’deki Mavi Kitap tartışmalarını nasıl görüyorsunuz?

Ara Sarafian: Türk kamuoyu izlenen politika gereği yanlış bilgilendiriliyor. En çok duyulan ses, taraf olanların, meseleye taraflı bakanların sesi. Mavi Kitap meselesi ilk kez gündeme geldiğinde Türkiye’ye gelmek, açık bir tartışma platformunda konu hakkında konuşmak istedim. Bunun için girişimde bulundum. Ancak bana gelmemem tavsiye edildi. Önde gelen üç İstanbul üniversitesinin düzenlediği ‘Osmanlı Ermenileri’ başlıklı konferansın gerçekleştirilememiş olması, bana neden Türkiye’ye gelmememin salık verildiğinin iyi bir örneğiydi.

Ancak ben iyimserim. Günün birinde Türk kamuoyunun önünde Mavi Kitap’ın açıkça tartışılabileceği bir platformun gerçekleşebileceğini ümit ediyorum. Buna yönelik davetlere de açığım.

Mavi Kitap’ın gözden geçirilmiş ve açıklayıcı ek bölümlerle genişletilmiş 2000 baskısının ardından 2005 basımı da yayımlandı. Bu yeni basım, www.amazon.com ya da books@garodbooks.com adreslerinden elde edilebilir.

A.G.: Türkiye’de genel olarak ‘Ermeni diasporası’ kavramı şovenizmle eşitlenir. Hatta sol kanatta yer alan aydınların önemli bir bölümü de bu algıyı paylaşır. Siz bu konuda ne diyorsunuz?

A.S.: Eğer diasporadaki Ermeniler arasında şovenist ararsanız, elbette bulursunuz. Milliyetçi de bulursunuz, ırkçı da. Bunlar, genellikle güç sahibi konumdalar.

Varlıklarını bir ölçüde de Türkiye’deki şovenizme borçlular, çünkü kendi önyargılarını, kendi şoven tutumlarını temellendirmek için Türkiye’deki şovenistlerin tezlerini, Türkiye’nin tutumunu gerekçe olarak gösteriyorlar. Ancak büyük bir kesinlikle söyleyebilirim ki, diaspora Ermenilerinin büyük çoğunluğu şoven değildir. Onlarla konuşacak olursanız, acılı insanlar olduklarını, esas olarak bu konunun kapanmasını istediklerini görürsünüz.

A.G.: Öte yandan sanıyorum ki diaspora Ermenilerinin temsilcilerinin ne dedikleri de Türkiye’de bilinmiyor.

A.S.: Diaspora dediğiniz kendi içinde bütünlüğü olan bir yapılanma değil ki, kendine temsilci seçsin. Eğer Türkiye gerçekten diyalog istiyorsa diasporadaki sıradan Ermenilere ulaşabilmeli ve anlamlı bir iletişim kurabilmelidir. Ama ben Türkiye’nin bunu gerçekten istediğini sanmıyorum. Türkiye radikal Taşnak’ları göstererek ‘bunların hepsi terörist, hepsi katil’ diyor – ki bu çok saçma.

A.G.: Türkiye’de bir diğer eğilim de – ki buna çoğu aydınlar da dahil – Ermenistan’la ilişkilere odaklanmakta. Ermenistan-Türkiye ilişkilerinin düzelmesinin sorunu çözüme yaklaştıracağına inanılıyor. Bu konuda sizin görüşünüz nedir?

A.S.: Ermenistan-Türkiye ilişkileri tabii ki önemli. Ama sonuçta bu bir güç ilişkisidir. Ermenistan’ı köşeye sıkıştırarak diasporadan elde edemeyecekleri tavizleri elde edebileceklerini düşünüyorlar. Bence Ermenistan soykırım konusunu kapatmıştır. Türkiye ile elini uzattığı anda gündemden çıkarmaya hazırdır. Kanımca soykırım konusunu canlı tutan diasporadır. Diaspora içinde de bu konuyu gündemde tutan küçük bir azınlıktır. Çoğunluk bu küçük azınlığı destekliyor, çünkü onların görüşlerine katılıyor.

Müjgan Arpat: Soykırımda çeşitli kurumlar arasında bir çeşit rol dağılımının olduğuna inanılıyor. İttihat Terakki planlamayı yapıyor, Teşkilatı Mahsusa uyguluyor ama ordu bulaşmıyor deniliyor. Ordunun hiçbir sorumluluğu yok mu? Olan bitenden haberi yok mu?

A.S.: Ordu o zaman cephede savaşıyor. Bu biraz da Wehrmacht (Alman ordusuna II. Dünya Savaşı döneminde verilen isim) ile SS ilişkisine benziyor. Wehrmacht o sırada savaşıyordu ve Yahudileri katleden ordu değildi, SS’lerdi. Ermenilerin katledilmekte olduğundan tabii ki ordunun haberi vardı.

Herkesin haberi vardı. Ordunun katliamlarda doğrudan yer aldığına ilişkin somut bir kanıt yok ama olan bitenden herkesin haberi vardı. Almanlar biliyordu, asker biliyordu. Her şeyi gördüler. Yollarda kafileleri görmemek mümkün değildi. Sonra, amele taburları meselesi de var. Amele taburlarındaki Ermenilerin çoğu öldürüldü. Der Zor bölgesinde, Mısır’da ordu vardı ve durumu görmemiş olamaz. Bu karmaşık ve zor bir konu. Karmaşıklığına iyi bir örnek de, ordu içinde, amele taburlarında birçok Ermeninin de soykırımdan kurtulmuş olduğu gerçeğidir. Bunu biliyor muydunuz?

A.G.: Hayır

A.S.: Evet, hayatta kalan çok sayıda Ermeni de oldu. Ermeni tarih yazımının da sorunun bir parçası olmasının bir nedeni budur. Soykırımın bir gerçek olduğu konusunda baskı yaparken bazı Ermeni tarihçiler bu gerçeğin üzerine gitmemiştir. Ortada bir paradoks var. 1916 ve 1917 yıllarına gelindiğinde h‰l‰ hayatta olan amele taburları vardı. Bu, soykırımın olduğu gerçeğini ortadan kaldırmıyor. Sadece, sorunun ne kadar karmaşık olduğunu gösteriyor.

Amele taburlarındaki birçok Ermeninin öldürülmüş olmasına rağmen bunlar nasıl hayatta kaldı? Batı Suriye bölgesinde birçok yerde toplam 100 bin, 200 bin Ermeni soykırımdan kurtuldu. Tabii bunu açıklayan çeşitli teoriler var.

Örneğin bunun nedeni Cemal Paşa’nın varlığına bağlanır. Bence Cemal Paşa Ermenilerin nüfusun yararlı bir parçası olduğunu biliyordu ve savaştan sonra Ermeni varlığının devam etmesini istiyordu. Bir kısım Ermeni tarihçi bu ve bunun gibi paradoksları görmezden geldi. Çünkü mahkeme salonundaki avukat rolünü üstlendiler. Oysa biz tarihçiler avukat olmamalıyız. Birer biliminsanı olmalıyız, ya da mahkeme salonu benzetmesine devam edecek olursak, avukat değil, yargıç olmalı, mevcut bütün delilleri incelemeliyiz. Bunun bir nedeni, sorunun fazla politikleşmesi. Sorun o kadar politikleşti ki, bazılarımız tarihçi niteliğini kaybetti. Bu çok ciddi bir sorundur.

M.A.: Bir de, Taner Akçam’ın son zamanlarda yayınlanan bir röportajında da var. Genel kanı, sorumlunun İttihat ve Terakki olduğu, Atatürk’ün yapılanı eleştirdiği, onaylamadığı yönünde. Siz ne diyorsunuz?

A.S.: O sırada Atatürk Çanakkale cephesinde, Suriye’de savaşıyor. Atatürk’ün doğrudan soykırımla ilişkisine ilişkin bir belge yok. Ancak Ermeni soykırımı Osmanlı Türkiye’sinde herkesin bildiği bir şeydi.DEVAM EDECEK

Ara Sarafian Kimdir?

Ara Sarafian Osmanlı’nın son dönem ve modern Ermeni tarihi konusunda uzmanlaşmış bir tarihçi. Dünyanın çeşitli yerlerindeki arşivlerde, örneğin Yerevan’daki Ermeni Tarihi Arşivi’nde, Boston’daki Ermeni Devrimci Federasyonu Arşivi’nde, Washington C.D.’de Kongre Kütüphanesi’nde ve İstanbul’daki Başbakanlık Arşivleri’nde geniş kapsamlı araştırmalar yapmış. Halen, kurucuları arasında yer aldığı, çağdaş Ermeni araştırmaları alanında çalışma ve yayın yapma olanağını sağlayan Gomidas Enstitüsü’nün Başkanı.

Yayınlarından bazı örnekler şöyle. United States Diplomacy on the Bosphorus: The Diaries of Ambassador Morgenthau, 1913 – 1916 (Boğaziçi’nde ABD Diplomasisi: Büyükelçi Morgenthau’nun Günlükleri 1913-1916, Gomidas Enstitüsü, 2004), United States Official Records on the Armenian Genocide 1915-1917 (ABD’nin Ermeni Soykırımı Konusunda Resmi Kayıtları 1915-1917, Gomidas Enstitüsü, 2003), British Parliamentary Debates on the Armenian Genocide 1915-1918 (Ermeni Soykırımı Konusunda İngiliz Parlamento Tartışmaları, 1915-1918, Gomidas Enstitüsü, 2003), The Treatment of Armenians in the Ottoman Empire 1915-1916: Documents Presented to Viscount Grey of Falladon by Viscount Bryce (Osmanlı İmparatorluğu’nda Ermenilere Yönelik Muamele 1915-1916: Vikont Bryce Tarafından Falladon Viskontu Grey’e Sunulan Belgeler, James Bryce ve Arnold Toynbee, Ara Sarafian ed., önsöz ve ek notlar, sansürsüz baskı, Gomidas Enstitüsü, 2005) yer alıyor. Sarafian halen Londra’da yaşıyor.

Yorumlar kapatıldı.