İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İstanbul´a adalet geliyor!

“Irak Dünya Mahkemesi”, 24-26 Haziran’da Sultanahmet, Darphane-i Amire’de toplanacak

EMRAH GÖKER

Geçtiğimiz iki sene içinde çokuluslu bir kolektife dönüşen Irak Dünya Mahkemesi’nin (World Tribunal on Iraq, WTI) toparlayıcı oturumu 24-26 Haziran tarihleri arasında Sultanahmet’te, Darphane-i Amire’de yapılacak. Bu uzun, dolu dolu geçecek, vicdanlarda ağır bir yük bırakacak üç günün örgütlenmesi için aylardır insanüstü bir emek sarfeden İstanbullu dostlarımız dünyanın çeşitli yerlerinden gelen savaş karşıtlarının da katılımcı ve izleyici olarak hazır bulunacağı buluşmaya hepimizi çağırıyorlar. Ancak yer sınırlı olduğu için önkayıt yaptırmak gerekiyor: Bunun için register@worldtribunal.org e-posta adresine isminizi, adresinizi, varsa bağlı olduğunuz kurumu bildirmeniz isteniyor. Oturum programına ve WTI süreci ile ilgili çeşitli bilgilere internette istanbul.worldtribunal.org adresinden ulaşabiliyorsunuz.

ABD’nin emperyalist kaprisleriyle hepten sakat bırakılmış bulunan uluslar arası hukukun aczi karşısında, dünya halklarının savaş karşıtı vicdanını temsil eden girişimlerden bir tanesi WTI. ABD ve İngiltere’nin Irak işgali öncesi ve sonrasında işledikleri, hâlen işlemeyi de sürdürdükleri suçların hesabını hukuk çatısı altında sormaları engellenen insanların, adaleti hukukun ötesinde aramalarının bir ifadesi. Aynı zamanda, bünyesinde toplanan 15 kadar oturum boyunca ucu sürekli genişletilerek açık tutulmuş bir imkan. Kimine göre tamamen umut kesilmemesi gereken ulus-devlet destekli uluslararası hukuk sürecini “tedavi etme” yolunda önemli bir deney. Kimine göre savaş karşıtı hareketin bir parçası, bugünkü ve gelecekteki eylemcilere araç ve bellek sağlayacak bir örgütlenme.

Uluslararası sistemde herhangi bir meşruiyeti ve yaptırımı olmayan, savaş karşıtı hareketlerin bir şekilde parçası olmuş “uluslararası halk mahkemeleri”, ll. Dünya Savaşı sonrasında, hukuki otorite tesisinde bence WTI’dan daha “meşru” olmayan Nuremberg ve Tokyo Mahkemeleri’ni model alarak daha önce de karşımıza çıktılar. Radikal bir eylem-tiyatro biçiminde örgütlenen, ancak hukuk dilini mümkün olduğunca profesyonelce konuşan bu mahkemelerin en meşhuru, WTI’ın de kendisini doğrudan mirasçısı addettiği Russell Mahkemeleri olsa gerektir. ABD’nin Vietnam’daki savaş suçlarını yargılayan 1967 oturumlarından sonra 1970’teki üçüncü mahkeme ABD’nin Endoçin’de işlediği suçları masaya yatırır. Dördüncü Russell Mahkemesi, 1980’de Kuzey Amerika yerlilerinin haklarının müdafası amacıyla toplanır. Bu deneyimlere, İtalya menşeli diğer bir önemli girişim olan Halkların Kalıcı Mahkemesi’nin 1979-2000 arasında biraraya getirdiği, pek çok devletin insanlık suçlarının yargılandığı 30 kadar mahkeme de eklenmeli. Başka bir bağımsız uluslararası halk mahkemesi de 1999’da NATO’nun kanunsuz Sırbistan bombardımanını yargılayan Berlin Mahkemesi idi.

İttihat ve Terakki yargılaması

Türkiye bağlamında bir hatırlatma: “İnsanlığa karşı suç” kavramının henüz doğru dürüst yerleşmemiş olduğu, ama 1914-1918 arasında vuku bulan sayısız katliam karşısında sorumlu birilerinden tüm insanlık adına hesap sorma zorunluluğu hissedildiği bir dönemde, İstanbul savaş suçlularının yargılandığı bir mahkemeye daha evsahipliği yapmıştı. Nisan-Mayıs 1919’da Osmanlı Divan-ı Harp Mahkemesi, Ermeni topluluklara karşı 1915’te İttihat ve Terakki kadrolarının işlediği suçları yargılıyordu.

İkinci bir hatırlatma: Yukarıda bahsi geçen Halkların Kalıcı Mahkemesi kolektifinin 13-16 Nisan 1984’te Paris’te topladığı 11. mahkemesi, aralarında Nobel ödüllü aydınların da bulunduğu çokuluslu vicdan jürisi yönetiminde, BM kriterleri rehberliğinde, Ermenilerin tehcir sırasında soykırıma uğrayıp uğramadığını, çeşitli tanıklıkları ve belgeleri değerlendirerek tartışmıştı. Dönemin Türkiye hükümeti savunmaya dâvet edilmiş, bir cevap alınamamıştı. Jürinin kararı, mevcut hukuk mevzuatına göre “soykırım suçu”nun işlenmiş olduğu yönünde olmuştu.

Bunları niye hatırlayalım? Elbette WTI deneyimini pek çok açıdan değerlendirmek mümkün. Türkiyeli savaş karşıtları, ülke içinde WTI’ın kazanımlarını nasıl değerlendirebilecekleri üzerine tartışmalılar kanımca. İstanbul’daki “gösteri”, adalet arayışı önündeki devletlû/emperyalist engele, resmî hukuk dilini taklit ederek, taklit ederken de bu dilin sorunlu otorite kaynaklarını sorgulayarak meydan okuması ile bizlere rehberlik edebilir. Türkiye’deki yasal düzenlemelerin (yer yer ceza tehdidi ile) geçmişte devlet aktörlerinin işlediği suçların hesabının sorulmasını engellediği düşünülür, demokratik hukuk düzeni yerine sık sık düzenin keyfî uygulamalarının dayatıldığı gözönüne alınırsa ülkemiz içindeki toplumsal muhalefetin WTI’ın eylem repertuarından esinlenmesi mümkün mü? 1915’in, 1980’in, sonrasındaki savaşın muhasebesini, bugünümüzü ve yarınımızı özgürleştirmek adına, hukuk kertesinin ötesine geçmeye çalışarak, ama adalet de talep ederek, yapabilir miyiz?

Öğretici deneyimler

İkinci bir hatta, ulusötesi koalisyonlara katılmak konusunda hâlen katedecek çok yolu olan toplumsal hareket örgütlerimiz için WTI deneyimini incelemek öğretici olur. WTI’nin örgütlenmesi sürecine tanıklık etmiş arkadaşlarımızdan ulusötesi dayanışma ilişkilerinin hem ufuk açıcı hem de zorlu taraflarını öğrenebiliriz. Gerek savaş karşıtı hareketin Türkiye’de kuvvetlendirilmesinde, gerekse de küresel muhalefetin desteğine ihtiyaç duyulacak diğer alanlarda (“başka bir Avrupa” mücadelesi gibi) bu ilişkilere alışmamız gerek. Yoksa WTI gibi yoğun emek isteyen girişimlerin çok dar bir eylemci çevresine hapsolması, herhangi bir STK’nın “projesi” gibi algılanması işten bile değil. Dahası, Arjantin, Şili, Güney Afrika gibi ülkelerde önemli kazanımlar elde eden, geçmişle özgürlükçü hesaplaşmaları mümkün kılabilen antimilitarist, ırkçılık ve milliyetçilik karşıtı mücadelelerde ulusötesi desteğin payının büyük olduğunu hatırlamalıyız. WTI sadece üzerinden postmodern hukuk felsefesi atışmaları yapılan “enteresan bir olay”a indirgenirse çok yazık olur.

Bunlar tabii WTI’ın tartışılmasına olanak sağladığı, önümüze açtığı meselelerin sadece küçük bir kısmı. Umarım oturum layık olduğu ilgiyi görür, savaş ve kapitalist emperyalizm üzerine ihtiyacımız olan tartışmaları tetikleyebilir, sayesinde mücadelemizin sonraki duraklarına götürecek patikalar ortaya çıkarılabilir.

Velhâsıl, İstanbul’a “geliyor olan” adalet, adresine bu üç günde varmayacak, ama onu buyur etmeye biraz daha hazır olacağız.

Bazı katılımcılar

İddia heyeti adına açılış konuşmasını dünyanın önde gelen uluslararası hukuk bilginlerinden profesör Richard Falk yapacak. 30’a yakın kitabın yazarı olan Falk, ayrıca UNESCO Barış Ödülü sahibi.

Vicdan jürisi adına konuşacak olan Hintli yazar Arundhati Roy, Küçük Şeylerin Tanrısı kitabıyla Booker ödülünü, 2002’de Lannan Kültürel Özgürlük Ödülü’nü, 2004 yılındaysa Sydney Barış Ödülünü aldı.

Irak Dünya Mahkemesi İstanbul, altı oturumdan oluşacak. Uluslararası Hukuk ve Kurumların Rolü başlıklı oturumda Petrol, İktidar ve İmparatorluk: Irak ve ABD’nin Küresel Gündemi kitabının yazarı Larry Everest, Hükümetlerin Sorumluluğu başlıklı oturumda Greenpeace Güneydoğu Asya direktörü, Filipinler Üniversitesi kamu yönetimi ve sosyoloji profesörü Walden Bello, Medyanın Sorumluluğu başlıklı oturumda toplumsal, siyasi ve tarihsel konularda 40’tan fazla filmin yapımcısı, Letelier-Moffitt ve George Polk Araştırmacı Gazetecilik, Edgar Allen Poe ve Emmy ödüllerini almış olan Saul Landau, Irak’ın İstilası ve İşgali başlıklı dördüncü oturumdaysa savaş başladıktan sonra Irak’a giden, makaleleri The Guardian, The Nation, The Sunday Herald gibi gazete ve dergilerde yayımlanan Amerikalı gazeteci Dahr Jamail. Kültürel Miras, Çevre ve Dünya Kaynakları oturumunda Amerikan kuvvetlerince tahrip edilen Irak Evi Sanat ve Kültür Merkezi’nin kurucu ve yöneticisi olan Al Khedairy. Küresel Güvenlik Ortamı ve Gelecek Alternatifleri başlıklı son oturumdaysa kalkınma teorisi ve toplumsal bilimlerin kültürel-göreceli eleştirisi konusunda yazılarıyla tanınan Samir Amin’in de yer aldığı birçok önemli entellektüel katılacak.

Türkiye’den oturumda yer alacak akademisyen, gazeteci ve yazarlar arasında Turgut Tarhanlı, Hilal Elver, Baskın Oran, Ömer Madra, Mete Çubukçu, Ahmet İnsel, Ayşe Gül Altınay, Gül Pulhan da olacak.

Mahkeme süresince 94,9 Açık Radyo oturumlardan gerçekleştireceği canlı yayın ve röportajlarla mahkemeyi dinleyicilerine aktaracak. Salı gününden itibaren Irak Dünya Mahkemesi İstanbul’da yapılan sunumlar hafta boyunca Açık Gazete’nin ardından yine Açık Radyo’dan dinlenebilecek.

Yorumlar kapatıldı.