İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

İran seçimlerinden Türkiye´ye dersler: Acemoğlu ne diyor?

Murat Yetkin

Din adamlarından oluşan bir kurulun bazı adayları yeterince imanlı bulmadığı gerekçesiyle adaylıktan yasakladığı bir seçime ne kadar serbest seçim denebilir? Farsi kardeşlerimiz bunu demek ki fazla önemsemedi. Ve oylarını gidip İran’daki İslami cumhuriyet ölçülerine göre bile katı sayılan Tahran Belediye Başkanı Mahmud Ahmedinecad’ı yeni cumhurbaşkanı yapmak için kullandılar. Ahmedinecad, yerini alacağı (ve ABD ve AB tarafından muhafazakâr diye eleştirilen) Ayetullah Muhammed Hatemi ve seçimlerde rakibi olan (her ne demekse ‘ılımlı muhafazakar’ bulunan) Hüccetül İslam Haşimi Rafsancani’yi “reformlarıyla İslam Devrimi’ni sulandırmakla” suçluyor. Eski bir devrim muhafızı komutanı olan Ahmedinecad, İran halkına atom bombası sözü de veriyor. Bakalım bu gelişme Irak’taki dengeleri nasıl etkileyecek?

İran’ın ağırlıkla petrol gelirine bağlı sıkıntılı ekonomisine, genç ve işsiz nüfusuna karşın neden kendisini dünyada daha da yalnızlaştıracak bu tercihi yaptığını, dün dünyadaki sayılı matematiksel ekonomi uzmanlarından Prof. Dr. Daron Acemoğlu’na sordum.

Acemoğlu’nun eylül ayında ‘Demokrasi ve Diktatörlüğün Ekonomik Kökenleri’ başlıklı bir kitabı yayınlanacak. Kendisini Galatasaray Lisesi’nden halen çalıştığı ABD’nin bilim üslerden Massachusetts Teknoloji Enstitüsü’ne (MIT) getiren, en itibarlı ödüllerden John Bates Clark madalyasını kazandıran yolda, hep gelişme, büyüme, yoksullukla mücadele gibi konularda bir model geliştirmek üzerine çalışmış. Şimdiye dek 29 kişiye verilen (ve yalnız 40 yaşın altındaki ekonomistlere verilen) bu ödülü kazanlardan 11’i ilerleyen yıllarda Nobel Ekonomi Ödülü’nü almış. Türkiye’den çıkıp, bilim ortamını dışarıda bulup Nobel çekim alanına giren az sayıda isimden biri. ODTÜ Rektörü Prof. Dr. Ural Akbulut, cumartesi sabah kahvaltısında bir grup meslektaşımla bizi Acemoğlu ile bir araya getirdi.

Orada sordum. “İran örneğini çok inceleyemedim” dedi; “Ama genel olarak, insanlar reformlar nedeniyle kayba uğradıklarını düşününce, reformlar zorlaşır. İranlı seçmen değişimden zarar göreceğini düşünüyor olabilir.”

İran’dan Türkiye’deki reform sürecine sıçradığımızda, Dünya Bankası, IMF destekli politikalar, borçlanma ve büyüme sorunları karşımıza çıkıyor. Genç profesörün söyledikleri tartışmaya yeni boyut getirecek türden:

DB ve IMF’nin Türkiye’ye önerdikleri önemli değişiklikler var. Kamunun rolünün azaltılması, şeffaflık, mevzuat güvenliğinin, şirket kuruluşunun kolaylaştırılması gibi. Ancak bunlar yetersiz. Çünkü bunlar daha çok üstyapı ile ilgili ve altyapı değişmedikçe ekonomi hâlâ siyasi ilişkilere bağımlı kalıyor.

Türk ekonomisi şu anda göründüğü kadar güçlü değil. Borçlar, yeni yatırımlara yöneltildiği sürece kaynak sıkıntısı çeken ekonomilere yardımcı olabilir. Ama kurumsal yapılar sağlam olmayınca, alınan borcun rüşvete, seçim yatırımına, aşırı tüketime harcanması durumu ortaya çıkıyor.

O nedenle tüketimi kısmak, tasarrufu teşvik etmek ve reformları sürdürmek lazım.

Türkiye 3 yıldır yüzde 10 büyüyor. Bunu uzun süre sürdürmek zor. Ancak yüzde 7 hedefi gerçekçi. Bu da istihdamı verimsiz alanlardan verimli alanlara kaydırmakla olabilir. Örneğin bakkal sistemi verimsiz çalışıyor. Oysa süpermarketler, evet bazı bakkalların kapanmasına yol açıyor ama, hem daha çok kişiye iş imkânı veriyor, hem tüketiciye daha ucuz ve kaliteli ürün satıyor, hem de kayıt ve vergi içi ekonomi sağlıyor.

Daron Acemoğlu’na göre, büyümenin önünde üç engel var ve bunlar reformların önündeki güçlüklere de işaret ediyor:

1- Daha basit üretim yapanlar, vergi vermeme, kayıt dışında kalma eğiliminde. Bunlar reformlardan zararlı çıkıyor. Ama bu kesimin nüfusu çok ve siyasetçiler üzerinde oy baskısı kurabiliyorlar.

2- Kayıt dışı ve vergi dışı sektörlerde daha çok eğitimsiz kişiler iş bulabiliyor. Teknolojiye dayanan ve verimli üretime geçmek için, daha çok ve nitelikli eğitim gerekiyor.

3- Üretimi teşvik etmek gerekiyor. Ama bu anlamda en kötü yöntem, şirketlere doğrudan teşvik vermek. Doğrusu, altyapı ağını yaygınlaştırmak, şirket kurma ve kredi koşullarını kolaylaştırmak, yani eşit koşulları sağlamak.

Yorumlar kapatıldı.