İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Almanya yüzleşmeye hazır mı?

Turhan Çömez

Federal Almanya Parlamentosu, ‘1915 yılında Ermenilere uygulanan sözde sürgün ve katliamların hatırlanması-anılması ve Almanya’nın Türklerle Ermenilerin barışmasına katkıda bulunması’nı öngören bir tasarıyı geçen hafta kabul etti.

Tamamen önyargılı ve yanlı olarak hazırlanan bu tasarı, geçtiğimiz Nisan ayında gündeme getirilmiş, Federal Meclis’te olumlu karşılanmış, ancak oylama, Başbakan Schröder’in Mayıs ayında Türkiye’ye yapacağı gezi öncesinde ilişkileri gerginleştirmemek için ertelenmişti.

Dışişleri Bakanlığı, kararın tek yanlı içeriğine, metindeki vahim yanlışlıklara işaret ederek, ikili ilişkilere yapacağı menfi etkiye dikkat çekti ve şiddetle kınadı.

Başbakan Erdoğan ise, ‘Alman Federal Parlamentosu’nun Ermeni iddialarını araştırıp tartışmadan, Türkiye’yi basit lobilere kurban etmesini yanlış ve çirkin buluyorum. Bu siyasi etiğe de aykırıdır. Tarih Almanya’yı mahcup edecektir.’ diyerek haklı bir tepki ortaya koydu.

Kabul edilen tasarı Türk-Alman ilişkilerini gelecek dönemlerde ciddi olarak etkileyecek ayrıntıları ve iftiraları içeriyor:

‘Almanya Federal Meclisi, Ermeni halkının Birinci Dünya Savaşı sırasında ve öncesinde hedef olduğu şiddet, katliam ve sürgünün anısı önünde eğilmektedir. Osmanlı İmparatorluğu döneminde Jön Türk Hükümeti’nin, Anadolu’da Ermenilerin neredeyse tamamen katledilmesine yol açan girişimlerinden üzüntü duymaktadır.

‘Çok sayıda tarafsız tarihçi, parlamento ve uluslararası kuruluş Ermenilerin sürgün edilmesini ve katledilmesini soykırım olarak tanımlamaktadır.

‘Türkiye’de tarihçiler Ermenilere uygulanan sürgün ve katliamların tarihini araştırmakta günümüzde halen özgür değildirler ve ceza” müeyyidelerin hafifletilmiş olmasına rağmen büyük baskı altındadırlar.

‘Ermenilere uygulanan sürgün ve katliamların ele alınmasının, 20. yüzyılda etnik sorunların tarihinin ele alınmasının bir parçası olarak Almanya’da gerçekleştirilmesi, eğitim politikalarının görevidir.

‘Almanya Federal Meclisi, Federal Hükümeti;

‘Konuyu ele alarak, barışmayla ve tarihi suçun affedilmesiyle Türklerle Ermeniler arasında bir telafinin sağlanmasına katkıda bulunmaya,

‘İstanbul’da planlanan ve devlet baskısı üzerine ertelenen konferansın fiilen gerçekleşmesi için girişimde bulunmaya,

‘Türkiye’de, özellikle Ermenilerin akıbeti konusunda da olmak üzere, fikir özgürlüğünün teminat altına alınması için girişimde bulunmaya çağırmaktadır.

Bu ifadeler, çok açık bir önyargıyı, art niyeti ve planı ortaya koyuyor.

* * *

Size (ve tabii ki bu kararı alan Almanlara), yine bir Alman’ın ağzından tarihi bir açıklama naklediyorum.

Osmanlı Başkumandanlığında Kurmay Başkanı olarak görev yapmış olan General Schellendorf Bronsart, 24 Temmuz 1921 tarih ve 342 sayılı DEUTSCHE ALLEGEIME ZEITUNG gazetesinde Türklerin maruz kaldıkları katliamları bakın nasıl anlatıyor:

‘Ermenilerin bulundukları her yerde ele geçen sayısız basılı bildirilerin, tahrik edici broşürlerin, silah-cephane, patlayıcı maddeler ve diğerlerinin ispat ettiği gibi, isyan uzun zamandan beri hazırlanmış, Rusya tarafından kurulmuş, kuvvetlendirilmiş ve finanse olmuştu. Yüksek devlet memurlarına ve subaylarına tavsiye edilmiş olan bir Ermeni suikasti İstanbul’da zamanında haber alınmıştı.

Eli silah tutan Müslümanların hepsi, Türk ordusunda bulunduğu için, savunmasız kalan halk arasında Ermeniler tarafından korkunç bir katliam yapmak kolaydı. Ermeniler cephedeki Şark Ordusu’nun yanlarına ve gerilerine sarkmakla yetinmeyip bölgedeki Müslüman halkı silip süpürüyordu. Şahit olduğum Ermenilerin zulümleri, Türklerin yaptığı iddia edilen zulümlerden çok daha kötü idi.

Gerisiyle bağlantısını sağlamak amacıyla, önce Şark Ordusu işe müdahale etti. Fakat Şark Ordusu bütün kuvvetlerini cephede Rus kuvvetlerine karşı kullandığından ve isyan da daima genişlediğinden ve hatta Türkiye’nin en uzak yerlerinde de baş gösterdiğinden isyanın bastırılması için jandarmaya başvuruldu.

İş çok aceleydi. Çünkü ordu çok hassas olan geri ile bağlantılarında tehdide uğramıştı. Binlerce Müslüman halk, Ermenilerin zulümlerinden korkarak kaçıyordu. Bu ciddi durum karşısında Bakanlar Kurulu, Devlet için, Ermenilerin tehlikeli olduğunu ilan etmeyi ve onları önce hudut bölgelerinden uzaklaştırmayı kararlaştırdı.

Bundan başka, müttefikler basınının Ermenilerin sürülmesini, Türklerin Hıristiyanlara düşmanlığı şeklinde propaganda edeceklerini önceden tahmin ettiği için, her türlü sertlikten kaçındı ve bunda haklıydı. Propaganda başladı. Gerçekten yabancı ülkelerin her tarafında bu budalalığa inanıldı.’

Bunları ben söylemiyorum, bir Alman general, bir Alman gazetesinde anlatıyor.

Tarih biraz daha aralandığında, kim bilir daha ne gerçekler ortaya çıkacak.

* * *

Küçük bir not;

Alman Parlamentosu’nda oybirliği ile kabul edilen önergenin son kısmında yer alan bir ifadede bakın nasıl bir ayrıntı var.

‘Aynı zamanda, başta Arami/Süryani ve Keldani Hıristiyanlar olmak üzere, başka Hıristiyan halk grupları ve bazı Müslümanlar da sürgün ve katliamlara maruz kaldılar.’

Bu ifade gelecekte Türkiye’nin önüne konacak pek çok iftiranın işaretlerini veriyor.

Bu maddenin konması için, acaba, İsveç’te faaliyet gösteren Asuristan Kurtuluş Partisi ve ona bağlı sivil toplum örgütlerinin baskısı mı oldu?

Yorumlar kapatıldı.