İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Azınlık sorunları

İlter Türkmen

TÜRKİYE’deki azınlıklara ilişkin sorunların 3 Ekim’de üyelik müzakereleri başladıktan sonra AB tarafından sürekli ve yoğun bir şekilde gündeme getirileceği kesindir.

Yunanistan Türkiye’deki Rum azınlığı ile ilgili şikáyetlerini AB kanalı ile yönlendiriyor. Oysa Türkiye’nin Batı Trakya Türk azınlığının (BTTA) Lozan Antlaşması’na dayanan haklarını başından beri ihlal eden Yunanistan’dan şikáyetleri daha az değil.

***

Her şeyden önce Yunanistan BTTA’yı kendini tanımlama hakkından mahrum bırakıyor ve azınlık tarafından kurulan derneklerin isimlerinde Türk kelimesinin kullanılmasına izin vermiyor. 1990 tarihli bir Cumhurbaşkanlığı kararnamesi ile BTTA’nın dini liderlerini, müftüleri seçme hakkı elinden alındı. Yunan yönetimi şimdi müftüleri kendisi tayin ediyor. BTTA vakıflarının yöneticileri de seçimle değil, fakat tayinle işbaşına getiriliyor. Yunanistan’da zorunlu eğitim 9 yıl olduğu halde Türk çocukları için bu süre 6 yıldan ibaret.

***

BTTA’ya karşı büyük bir haksızlık da Yunan Vatandaşlık Kanunu’nun 19’uncu maddesidir. Bu madde ‘Başka kökenli bir kişinin geri dönme niyeti olmadan Yunanistan’ı terk etmesi halinde’ Yunan vatandaşlığından ihraç edilmesini öngörüyor. 19’uncu maddenin uygulanması ile BTTA’dan 60 bin kişi vatandaşlıktan çıkarıldı. Söz konusu madde 1998’de yürürlükten kaldırılmışsa da çok az sayıda BTTA mensubuna vatandaşlıkları iade edilmiştir. BTTA’nın ahdi haklarını ihlal eden uygulamaların listesi aslında çok daha uzun. Bu alanda Yunanistan nezdinde yapılan girişimler sonuç vermediğinden en iyi çare Batı Trakyalı Türklerin Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne bir an önce başvurmaları olacaktır.

***

AB’nin Türkiye’deki azınlıklar konusundaki talepleri en son Ortaklık Konseyi’nin 26 Nisan tarihinde yaptığı toplantı ile ilgili belgede dile getirildi: ’AB din özgürlüğü alanındaki çok kısıtlı ilerlemeden kaygı duymaktadır. Müslüman ve gayrimüslim dini toplumların tüzel kişilikleri, mülkiyet hakları, eğitimi, Türk vatandaşı olan ve olmayan din adamlarının ikamet ve çalışma hakları, dini okullar ve bunların yönetimi alanlarındaki güçlüklerin devam ettiği not edilmektedir. AB özellikle gayrimüslim vakıflara ait taşınmazlara el konulmasını endişe ile karşılamaktadır. AB Türkiye’ye Avrupa standartlarına uygun bir vakıflar yasası çıkarılması için çağrıda bulunur ve AB Komisyonu’nun bu kanun tasarısı hakkındaki yorumlarının ciddiye alınmasını bekler.’

***

Belgede ayrıca Heybeliada Ruhban Okulu’nun açılması talep edilmekte ve Gökçeada ve Bozcaada’daki Rum azınlığının sorunlarının çözümlemesi gereği vurgulanmaktadır.

Azınlıklara ait vakıfların taşınmazları ile ilgili son bir gelişme Patrikhane’ye bir padişah fermanı ile tahsis edilmiş olan Büyükada’daki yetimhaneyi Vakıflar Ganel Müdürlüğü’nün kendi mülkiyetine geçirmesi oldu. Partrikhane de bunun üzerine Avrupa İnsan Hakları Mahkemesi’ne başvuruyor. Hálá halledilmemiş olan Ruhban Olulu sorununun peşinde yalnızca Yunanistan ve AB değil, fakat ABD de var. Parikhane’nin ‘ekümeniklik’ vasfının tanınması yolunda AB’den bir talep yok, fakat ABD Kongresi’nde bu yolda bir girişim mevcut. ’Ekümeniklik’ vasfının Türkiye tarafından tanınması istenemez, çünkü bu dini bir konudur. Türkiye ‘ekümenik’ sıfatının Patrik tarafından kullanılmasından rahatsız, fakat bu sıfatla yaptığı faaliyetlere engel olmuyor. Bu ikircikli durumu tartışmaları tahrik edebilecek söylemlerden mümkün olduğu kadar kaçınarak devam ettirmekte isabet vardır.

Azınlıklar meselesi bizi daha çok uğraştıracak. TBMM’ye sunulmakta olan yeni Vakıflar Yasası iyi tasarlanır ve iyi uygulanırsa güçlüklerin büyük bir kısmı aşılabilir.

Yorumlar kapatıldı.