İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Halil Berktay´ın mektubu

Taha Akyol

ERMENİ meselesi konusunda düzenlenen ve tepkiler üzerine iptal edilen “İmparatorluğun Çöküş Sürecinde Osmanlı Ermenileri” konulu konferansın tekrar yapılmasına karar verilince, 28 Mayıs günlü yazımda, konferansın düzenleyicilerine üç öneride bulunmuştum:

1) Bir bildiri ile, ‘Olaylar soykırım değildi’ demeyi cezalandıran Avrupalı hükümetleri, mahkemeleri, parlamentoları kınayınız.

2) Ermeni diasporasının da aşırı görüşlerini kınayınız.

3) Avrupalı siyasi organları da bu konuda kararlar almaktan sakınmaya davet ediniz…

Bu yazım üzerine Prof. Halil Berktay bir mektup gönderdi. “Her üç noktanın içeriği itibarıyla, sizinle tamamen hemfikir olduğumu belirtmek isterim. O kadar hemfikirim ki, şimdiye kadar bunu defalarca yapmış bulunuyorum” diyen Sayın Berktay, tarihlerini belirterek iç ve dış medyaya yaptığı bütün açıklamalarda, akademik konuşmalarda bu görüşü savunduğunu belirtiyor.

* * *

BERKTAY mektubunda diyor ki:

“Bunların hepsinde, 1915-16’da ne olduğu, ne olmadığıyla ilgili olarak görüşlerimi açıklamanın yanı sıra, defalarca ve döne döne şu noktaları da vurguladım: Bu mesele, öncelikle bir Türkiye meselesidir. Ancak ve ancak Türkiye’nin kendi içinde özgür tartışma yoluyla normalleştirilebilir, siyasal kutuplaşma ve sertleşmelerin gölgesinden çıkarılabilir. Bu olay, adına ne dersek diyelim, günümüzde cereyan etmiyor, hatta bugün yaşayan kuşakların dolaysız, bireysel bellek kuşağı içinde de yer almıyor. Yani 1915-16’da ne olduğu, güncel değil tarihsel bir meseledir; dolayısıyla bilimin konusudur. Demek ki, bilim tarafından araştırılması ve tartışılması özgür kılınmalıdır. Sadece Türkiye’de değil, her yerde özgür kılınmalıdır. Yalnız Avrupa organlarının değil, bütün üçüncü ülkelerin, faraza ABD, Fransa, İsviçre vb parlamentolarının veya hükümet organlarının da bu konuda karar tasarılarını tartışma ve benimsemelerine, tamamen karşıyım…”

Berktay devam ediyor:

“Buna ilaveten, şimdiye kadar AB’nin hiç ama hiçbir ülkeye, kendi tarihinin yorumlanmasıyla ilgili herhangi bir koşul dayatmadığını önemle vurgulamalıyız. AB’nin ‘Kopenhag kriterleri’ olarak da bilinen üyelik kıstasları, tamamen şu veya bu ülkenin günümüzdeki kanun, kurum ve uygulamaları ile ilgili kıstaslardır. Başka ülkeler için bunlar yeterli görülürken, Türkiye açısından ek ve özel bir koşul getirilmesi, muazzam bir haksızlık oluşturur ve buna hiçbir şekilde tahammül edilemez.”

* * *

AVRUPA Parlamentosu bünyesinde eski Finlandiya Cumhurbaşkanı Martti Ahtisaari başkanlığında kurulan ‘Türkiye Bağımsız Komisyonu’nu hatırlayacaksınız, Türkiye’nin AB üyeliğini destekleyen kuvvetli bir rapor hazırlamıştı. Ahtisaari ve arkadaşları raporu yazmadan önce Berktay’la görüşmüş, Ermeni meselesini sormuşlar. Berktay da bu meselenin kesinlikle siyasete taşınmaması, raporda Türkiye’ye dayatılmaması gerektiğini uzun uzadıya anlatmıştı:

“Görüşmenin sonunda, çeşitli biçimlerde, kendilerini ikna ettiğimi ifade ettiler. Nitekim daha sonra yayınlanan Komisyon raporunda, Ermeni sorununa ilişkin hiçbir önkoşul fikri yer almadı. Ayrıca Hürriyet gazetesinde Gila Benmayor, Ermeni meselesini bir önkoşul haline getirmemeye Komisyon üyelerini Halil Berktay’ın ve Hrant Dink’in ikna ettiğini açıkça yazdı. Bunun çok derin sonuçları oldu. 17 Aralık 2004 dönemecinden hemen önce, Avrupa Parlamentosu’nun, Ermeni meselesini hiçbir şekilde önkoşul haline getirmeksizin Türkiye ile görüşmelerin başlamasını destekleyen, büyük bir çoğunlukla benimsediği kararında, bütün bu görüşme ve birikimler önemli rol oynadı. Bunlar, belki ileride, Türkiye’yi kimin gerçekten sevip sevmediği, kimin Türkiye’nin çıkarlarını düşünüp düşünmediği açısından biraz olsun hatırlanacak; üzerinde durulmaya değer bulunacaktır.”

Yorumlar kapatıldı.