İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermenistan’da bir kış

Sevin Okyay

Cannes telaşı, daha doğrusu merakı, falan derken, bir süre önce gösterime girmiş olan bir filmi kaçırmışım. Yazmayı, yani. Jean-Pierre ve Luc biraderlerin Altın Palmiye’sini alıp götürdüğü Cannes’da, sonuç belli olmadan önce dikkati çeken yönetmenler arasında Hiner Saleem de vardı. Paris’te çalışan Iraklı Kürt yönetmen Saleem’in Kilometre Zero’su, 1988’de, İran-Irak savaşının ateşli dönemi üzerine bir trajikomedi. Ama Saleem ikisini birleştirmeyi iyi biliyor zaten. Biz de bunu, onun daha önce bir Festival’de karşımıza çıkmış filmi Votka Limon / Vodka Lemon’la tanımıştık. O da halis muhlis bir kara komediydi. Ki, arzu eden şu sıralarda sinemalarda izleyebilir. Söz Kürt yönetmenlerden açılmışken, Bahman Gohbadi’nin (Sarhoş Atlar Zamanı A Time for Drunken Horses) son filmi “Turtles Can Fly” da gösterimde. Onu da aynı derecede, hatta daha da hararetle tavsiye ederim.

2003 Venedik Film Festivali San Marco En İyi Yönetmen ödüllü Votka Limon, Sovyetler Birliği’nin ortadan kalkmasının ardından, Ermenistan’ın karlar altındaki bir köyünde hayat mücadelesi veren insanların hikâyesini andırıyor. Dul Hamo (romen Avinian), eski bir asker olarak aldığı küçük emekli aylığıyla, nihilistliğe varan bir uyuşukluk içindeki oğlu Dilovan (İvan Franek), kız torununu ve kendini geçindirmeye çalışır. Sonunda iş gelip ev eşyalarını satmaya dayansa da. Ölmüş karısının mezarını da her gün ziyaret eder. Derken burada, kocasının mezarını ziyarete gelip güzel, olgun ve kendi gibi dul Nina ile (Lala Sarkissian) karşılaşır. Zine adlı (Rouzana-Vite Mesropian) bir kızı olan Nina, Sovyet yönetimi sırasında ücretsiz verilen su ile elektriğin bile kesildiği, iş bulmanın neredeyse imkânsız olduğu köyün ayakta kalmış bir-iki barından Votka Limon’da çalışır. Birbirlerinden hoşlanırlar. Ne var ki, Nina mahçuptur, Hamo da ölen karısına çok bağlıdır. İkisi de ilk adımı atamaz. Köyün durumu ise genelde umutsuz görünür, genç kuşak tek çareyi köyü terk etmekte bulur. Hamo’nun tek umudu, Fransa’ya giden öteki oğludur. Delikanlının orada iş bulduğunu duymuştur, babasına her an bir çek göndermesini bekler. Paris’ten mektup gelince, bütün köy halkı borç istemek için kapıda kuyruk olur.

Ressamlıktan gelen yönetmenlerin oluşturduğu saygın grup içindeki yerini 2000 yılında çektiği Passeurs de rêves ve 2001 yapımı Absolitude ile alan Hiner Saleem’in filmi Votka Limon geçen yılki Uluslararası İstanbul Film Festivali’nde gösterilmişti. Atmosfer ve fon olarak Cold Fever (1995, Fridrik Thór Fridriksson), 101 Reykjavík (2000, Baltasar Kormákur) ve Nói Albinói’yu (2003, Dagur Kari) hatırlatıyor. Öte yandan, hem sıradışı, hem de inanılır karakterleri, Ermenistan doğası ve Christophe Pollock’un görüntüleriyle (örneğin, filmin başında, yatağının üzerinde karlarda çekilen ihtiyar gibi), “nev’i şahsına münhasır” bir film olarak hafızalara nakşoluyor. Belki de dünyanın en karlı buzlu kartpostalı ama karakterlerin ilişkileri, ağızlarından yükselip duran buharlara rağmen havayı ısıtıyor. Hiner Saleem bize bir Ermeni köyündeki evlilikleri, ölümleri ve ilişkileri anlatarak, uzak iklimini yakın hale sokuyor.

Hiner Saleem, geçen yılki Festival kataloğundaki bir alıntıya göre, şöyle diyor: “Nasıl hayatta kalmayı başardıklarını anlamadığımdan tüm Ermenileri sihirbaz sayıyorum. Zaten onların da bunu anlayamadıklarını düşünüyorum. Hayata sürekli bir iyimserlikle bakıyorlar. Bu acayip durum ve iyimserlikleri, bu sefalet ve bu sevgi, trajediden komediye dönen o hayatlar, beni sinemaya iten etkenler.”

Votka Limon’un hararetli bir olay örgüsü de, alıştığımız türden bir yapısı da yok. Zaten, ihtiyacı da yok. Saleem’in nefis bir kara mizah örneği olan filmi belki bazılarının gözüne “gerçeküstü” görünebilir ama, bize tanıdığımız türden insanları, bildik ilişkileri anlatan gerçekçi bir film gibi göründü. Trajik Sovyet sonrası dönemde yoksul bir Ermeni köyünde her türlü umut kırıcı duruma rağmen umudun ve iyimserliğin nasıl mevcut olduğunun ibret verici (yer yer de çok eğlendirici) hikâyesi. Aynı zamanda, “ikinci bahar” türünden bir aşk hikâyesi…

Yorumlar kapatıldı.