İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Konferansı kasete almışlar

Hakkı Devrim

Kulağınıza eğilerek sır saklar, daha doğrusu sır verirmiş gibi fısıldarlar ya:

– Masonmuş diyorlar, bilmem doğru mu, diye. Şimdi bir de «Konferansa davetliymiş» lafı çıktı. Ben de onlardan biriyim. Bir kere daha ikiye ayrıldık; hiç istemeden, durup dururken: Boğaziçi Üniversitesi’nde ilan edilip de sonradan vazgeçilen toplantıya davet edilenler ile edilmeyenler ikilemesi!

Kaleme davrananlardan çoğu, üzerine şakacıktan üzüntü örtülmüş bir istihza ile söze, «Ben çağrılılardan değildim»diye başlıyor.

Bu kadar gürültüye sebep oldu; toplantılar yapılsaydı, gitmek ister miydiniz? Şöyle sorayım: «Yazık ki yapılmadı. «Yapılsaydı da görseydik keşke. Bakalım öfkeli tarafların eteklerindeki taşlar nelermiş, görüp işitseydik» dediğiniz oldu mu?

Olduysa şayet, hayıflanmayın.

Ben, hadise patlak verince, bu anı beklermiş gibi elimi uzattım ve çalışma masamın bir köşesinde benden ilgi bekleyen küçük kitap yığınının üzerinden, 1915’te Ne Oldu? adlı ve Sefa Kaplan imzalı kitabı aldım, açtım ve bir nefeste sonuna kadar okudum (Hürriyet Yayını).

170 sayfaya yakın. Pingpong maçı seyreder gibi birkaç saatte okuyup bitiriyorsunuz. Hayretle, dehşetle bir ona, bir buna bakmak zorundasınız. O kadar birbirinin zıddı şeyleri, öylesine bir inanç ve ısrarla söylüyorlar ki…

Sefa Kaplan gayet sakin. Hemen hiç aralarına girmiyor. Kitabın sonunda kısa, ama çok lüzumlu bilgiler: l Türkiye’nin bugünkü Ermeni Mevcudu. l Tehcir Kanunu (15 satır). l «Soykırım Sözleşmesi» (23 satır). l Talat Paşa’nın telgrafı (15 satır).

Bu üç belgeyi oraya koymayı ancak bir gazeteci akıl eder.

Kısa ve faydalı bir giriş ve tarihçe. (Çok da gerekli.) Daha sonra, tek cephenin sözcüleriyle de değil, karşılıklı fikir sahipleriyle söyleşiler ve söyleşilemeyenlerden seçme yazılar.

Bunları okuyup, konferansta üç gün oturup söylenenleri dinlemiş gibi olabilirsiniz.

Kafanız şişmeden!

Yorumlar kapatıldı.