İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Henüz amaçlarına ulaşamadılar (2)

Gündüz Aktan

Ermeni meselesiyle ilgili yurtdışı toplantılara önce çağrılı olarak katılan bazı Türklerin, şimdi yurtiçinde benzer toplantılar düzenlenmesi işini yüklendikleri görülüyor. Bunlar kamuoyunda saygın bir konuma yerleşmek için, Ermeni ve resmi Türk görüşlerini aşırı diye niteliyor ve kendilerinin ortada yer aldığını söylüyorlar. Onların resmi dediği, Türk toplumunun tüm kesim ve kurumlarınca benimsenen görüş de Ermeni olaylarını yadsımıyor. Yani yelpazenin ortasında pek yer yok.

Kaldı ki bu konferansı düzenleyenlerin söyledikleri soykırımdan başka anlama gelmiyor. Birisinin ‘Ermeni olayları Holokost’tan farklı ama sözleşmenin 2. maddesine göre soykırımdır’, diğerinin ‘Ermeniler yok edilmiştir’, bir diğerinin ‘Ermeni olayları proto-jenosittir’ demesi ile
soykırım arasında fark bulunmuyor.

Eski sol/yeni liberal ‘aydınlara’ sorarsanız, gerçekleri, acı da olsa, kabul etmek aydın ahlakının bir gereği. Devletin resmi görüşüyse gerçekleri saklıyor. Millet de aynı eğilimde. Yani bu aydınlar, toplumun tarihi ve güncel hatalarını kabul edecek cesareti gösterip olgunlaşması, iç ve dış barışın sağlanması ve böylece demokrasi yolunda ilerlenmesi için çırpınıyorlar. Onlar toplumu düzeltmek için her türlü cefaya katlanan kahramanlar. Biz ise akılsızlığımız, maddi ve manevi çıkarlarımız veya ahlaksızlığımız dolayısıyla onları engelleyen kötülük güçleri.

Gerçek buysa, onlar için, ne büyük adaletsizlik. Gençliklerinde de benzer bir adaletsizlikle karşılaşmışlardı. Türkiye’yi kurtarmak amacıyla devrimci ideolojiyle emperyalist Batı’ya ve onun ‘uşağı’ Türk yerleşik düzenine karşı çıkarken, bir yandan devletin mezalimine uğramışlar, öte yandan da halk kendilerini unutmuş, hatta terk etmişti.

Batı onları Batı karşıtı ideolojilerine rağmen, insan hakları adına korudu. Bu çelişki onları, Türkiye tam bir ‘Batılı’ topluma dönüşmezse kendilerinin bu toplumda yaşama şansı olmayacağına inandırdı. Liberalizm dedikleri, garip bir devlet ve millet düşmanlığıyla toplumu değiştirmeye giriştiler. Aslında ölen ideolojilerinin asli unsurları böylece devam ediyordu.

Osmanlı aydını da kendisini yenen uygarlığı taklit ederek kurtulmaya çalışıyordu, ama Batı onun aynı zamanda devlet ve millet olarak rakibiydi. Oysa kişilikleri altüst olan bu kuşak aydının gözünde, Batı söz konusu olunca, ülke içi ile dışı fark etmiyordu. Batı’nın Türkiye’ye karşı politik nedenlerden kaynaklanan yaklaşımları bile, bu aydın için sadece Türkiye’nin düzelmesini amaçlıyordu. PKK böyle desteklendi. Kıbrıs’ta Türk tarafı çözümsüzlükten böyle sorumlu görüldü. AB’nin ayırımcılığı böyle göz ardı edildi. Kaldı ki Türkiye bu Batı’nın karşısında sadece geri değil, Selim Deringil’in bir televizyonda söylediği gibi, çok güçsüzdü. Sanki bu dünyaya, kendileri gibi tutunamamış, ilişmişti.

Batı ise Ermeni olayları için soykırım diyordu.

Bu aydın Batı’nın tezlerini savunurken sürekli demokrasi, insan hakları ve çoğulculuk gibi ilkeleri vurguladı. Türkiye gibi tam gelişmemiş bir ülkede bu bakımdan esasen mevcut eksiklikler, bu aydının Batı’nın dış politika çıkarlarını dolaylı yoldan savunduğunu belki kendi gözünden bile kaçırdı.

Ama AB içinde Türkiye’nin üyeliğine karşı itirazların, Fransa’daki gibi, tarihi önyargılardan ırkçı nefrete doğru kayması, sorunun demokrasi eksikliğinin çok ötesine gittiğini gözler önüne sermeye başladı.

Bu bağlamda Ermeni soykırım iddiası son damlayı oluşturuyor. Sorun soykırım yapmış toplumların ırkçılıklarını Türkiye’ye yansıtmasından kaynaklanıyor. Tahkim veya mahkemeye gitmekten; hatta akıl almaz bir göreceleştirmeyle arşiv belgelerini fetişizm diye reddederek araştırma yapmaktan kaçılıyor. Batı öyle diyor diye soykırım gibi korkunç bir suçu kabul etmemiz isteniyor. Hatıratlardan yapılan alıntılar gibi pek bilimsel
bir yöntemle Batı tezlerine arka çıkılıyor.

Bu aydınlar Türk milletinin bu hastalığa artık tahammül edemeyeceğini, denizin bittiğini anlamalılar. Nihilizmin bir tek amacı var: Kendini yok etmek. Bu sefer bu amaca ulaşmazlarsa iyi bir değişiklik olur.

Yorumlar kapatıldı.