İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermeni çocuklara atalarının ne kadar hain olduğu öğretiliyor! – 1 & 2

Psikolog değilim ama, büyük küçük bana gelmişler, çarem yok oturup dinleyeceğim. Hayli de kalabalıklar, odama zor sığıştılar.

Mamaların çoğu tanış… Okuldan, mahalleden çocukluk ya da gençlik arkadaşlarım. Hani biz Ermeniler hep bir arada yaşamaya zorunluyuzdur ya, işte o mahallelerden. Eskiden Kumkapı, Gedikpaşa ve Samatya’ydı, sonra Bakırköy, Yeşilköy, Kurtuluş oldu, şimdilerde ise iyice dağıldık; zaten topu topu kaç mahallemiz kaldı ki? İstanbul’da olup da birbirini göremeyenimiz çok. Tabii bir de meşhur Kınalıada’mız var, yazları her bir taraftan akıp buluştuğumuz adamız.

Bakmayın siz, bazı niyeti bozuk köşe yazarlarımızın “Ermeniler Türkiye’de mutlu, en iyi yerlerde yaşıyorlar, Adalarda Modalarda” diye yazdıklarına. Oralara çocuklarımızın ve gençlerimizin hatırına gidiyoruz. Hani birbirleriyle Ermenice konuşurlar, gençler birbirini beğenir, evlenirler diye.

Ne yapacaksınız, azınlık psikolojisi işte… Kiminin çocuğu Ermeni okulunda, kimininki resmi okulda okuyor. Ortak bir dertleri var… Gayri şu tarih dersinde işlenen “Ermeni soykırımı”ndan, hocaların konuyu anlatım biçiminden ve verilen ev ödevlerinden gına gelmiş. Sadece tarih dersinden de değil, son zamanlarda televizyonların, gazetelerin baş köşesine oturan “Ermeni soykırımı” tartışmalarından da.

Be kuzum, sert kayalıkların vahşi kartalları bile yuvalarına taşıdıkları kanlı et parçalarını, önce kendi midelerinde sindirip sonra yavrularının boğazına aktarırlar. Öyle değil?

Şimdi bunlar büyüklerin bile üzerinde anlaşamadığı bir tarihi nasıl olur da çocuklarımızın beynine akıtırlar. Günahtır günah… Türk, Ermeni fark etmez… Yavrularımız bunu sindiremez.”

Ne desem ki Garine’ye, “Merak etmemesini, yaşanan bu sürecin olağan olduğunu, sonuçta her şeyin daha iyiye gideceğini” mi?

Yeğsapet lafı bana bırakmadı…

“Garine, bunlar zor günler ama nereden nereye geldiğimizi de unutma. Hatırla eski tarih kitaplarını, sanki bu topraklarda hiç Ermeni yaşamamıştı… Zaten Dol-mabahçe’yi de Ermeni Balyan değil İtalyan Bali yapmıştı. ‘Ani’ diye bir kent yoktu… ‘Anı’ vardı.

Hadi diyelim ki yaşamışlardı ama o kadar da çok değillerdi…

Azlardı ama azmışlardı… Eh öyle olunca da tabii, şefkatle göçertilmişlerdi… Sonra ne yapalım ki yolda hastalıktan bir miktar telef olmuşlardı… Eh onlar da bir nevi insandı… Yazıktı tabii… Gerçi bir miktar ölmüşlerdi ama çok miktar da öldürmüşlerdi… Sonra?.. Sonrası yok işte… Birşeyler olmuştu ama o şeyler de zaten…

Aslında asılsızdı…

Şimdi ise asılsız lan artık sık kullanılmamay a,’karşılıklı savaştı onlardan da bizden de ölen çok oldu’denmeye başlandı. Dur bakalım daha neler denecek?”

Aslında mamalardan çok onlarla beraber gelen 12-17 yaş arası gençlerle konuşmalıydım. Onların ruh hali çok daha önemliydi.

Kendilerini nasıl hissediyorlardı? Azınlık olmak ne menem bir duyguydu? Yanıtlar tokat gibiydi. Onu da yarın anlatalım….

Çocukların gözünden ‘öteki’ olmak

Benim yazlıkta Lara adında bir kuzenim var. Oradaki arkadaşlarımın hepsi Türk ve ben onları çok seviyorum. Ne zaman arkadaşlarıma gitsem, Lara peşimden geliyor. İstemesem de ‘gelsin’ diyorum. Çünkü o kuzenim. Onların yanında benimle Ermenice konuşuyor. Diyorum ki ‘Sus, bari evde konuş, Ermenice’yi çok seviyorsan’. İlla orada konuşacak. Beni kenara çekiyor, ‘Onlarla arkadaş olma’ diyor. ‘Neden’ diyorum. Diyor ki ‘Çünkü onlar Türk’. Ölür müsün, öldürür müsün? (Tais; 12)

Sınıfın içinde öğretmenimin ‘siz’ diye bizi, yani Ermeni öğrencileri ayırması hiç hoşuma gitmiyor. ‘Sizde bunlar bizde bunlar’ diyor hep. Garip bir kıyaslama var. Bize ulus olma bilincini aşılamakla görevli insanlardan bunları duymak beni rahatsız ediyor. (Araş; 18)

Annem kasaba gittiği zaman “Nasılsınız madam” diyorlar, buna çok sinirleniyor. İsimlerimizi doğru söyleyemiyorlar. Babamın adını hep Haçer değil de Hacer diye okuyorlar.” (Natali; 15)

Niko’yu destekliyorum ama abim bir Türk’le evlenmesin!

Bir gün haç taktım. Dik dik baktılar. Türk’le Ermeni evliliği zor. Niko, Nazlı ile

evlensin istiyorum. Ama ağabeyimin kız arkadaşı vardı, ayırdık. Gerçek hayat dizilerden farklı

Kristin Dellaloğlu Surp Hac Tivrevank Lisesi’ni bitirmiş, 17 yaşında. Açık öğretim öğrencisi. Agos gazetesinin reklam servisinde çalışıyor. ‘Öteki’ olmanın nasıl bir şey olduğunu sorduk Kristin’e, anlattı:

“Geçenlerde vapura bindim, üzerimde haç vardı ve karşımda oturan bir kadın bana dik dik bakmaya başladı. Çok rahatsız oldum. Bu benim inancım, bu topraklarda din ve vicdan özgürlüğü var. Kimse inancıma saygısızlık etmemeli. Onun dışında Ermeni olduğum için abartılı bir saygısızlık yaşamadım. Gerçi topluma da çok karışmış biri değilim. Çevremdeki herkes Ermeni… Üniversite kursunda ilk kez Türk arkadaşlarım oldu. Hiç soykırım konuşmadık.. Ben soykırımın olduğuna inanıyorum. Türkiye Cumhuriyeti nüfus kağıdı taşıyorum, pasaportumda ay yıldız var. Vergimi veriyorum, oy kullanıyorum ama Ermeni olduğum için ülkemde çöpçü bile olamıyorum!…”

“Peki bir Türk’le evlenir misin” diye soruyoruz Kristin’e. Bu konuda kafası hayli karışık: “Ortaokulda bir Türk erkek arkadaşım vardı. Ailemin haberi olmadı tabii. Ağabeyimin kız arkadaşı Türk’tü. Ailem karşı çıktı. Ayrılmalarını istedik ve ayrıldılar. Bence bir Türk’le evlenseydi zamanla farklılıklar anlaşılacak ve sorun çıkacaktı. Ermeni ile Türk’ün evliliği zor. Kanal D’de yayınlanan ‘Yabancı Damat’ı izliyorum ve orada Niko ile Nazlı’nın evlenmesini istiyorum. Fakat ağabeyimi Türk sevgilisinden ayırıyorum! Garip değil mi? Ama gerçekler dizilerden farklı…..”

BENİM DE MİLLİ DUYGULARIM VAR

Kristin, Mor ve Ötesi dinliyor. “Bir Ermeni takımıyla Galatasaray oynasa, tabii ki Cimbom’u tutarım!” diyecek kadar Galatasaraylı. Kendini bu ülkenin değerli bir parçası olarak görüyor. “Kimse bizi parçalamaya kalkmasın. Acılarımız da mutluluklarımız da bizim. Deprem olunca ağlar yardıma koşarım, Milli Takım kazanır sevinçten uçarım.”

Ermeniler de bu vatanı en az ülkücüler kadar sever!

“Soykırım” tartışmalarının her sene yeniden alevlenmesine isyan ederek
pankart açan Armanlı Ailesi’nin büyük oğlu Leon Armanlı, “Bizim vatanımız
Türkiye. En ülkücü, milliyetçi insandan farkımız yok. Askerlik yapıyoruz, vergi
veriyoruz. Bayramlarda, milli maçlarda arabalarımızı Türk bayraklarıyla donatıyoruz” diyor.

Ermeni soykırımı tartışmalarının her yıl kriz malzemesi haline getirilmesi özellikle Türkiye’de yaşayan Ermeni vatandaşları huzursuz ediyor. Sonunda sabrı taşan Türkiye Ermenisi Armanlı Ailesi isyanını caddeye astıkları bir pankartla dile getirdi.

Pankartta “Türkiye Ermenileri olarak bu topraklarda ve Türk bayrağımızın altında yaşamakta gurur ve mutluluk duyduk,, duyacağız da” yazıyordu. Bu milliyetçi pankartı asan Armanlı Ailesinin büyük oğlu Leon Armanlı’yla ‘neler hissettiklerini’ konuştuk… ,

Bu pankartı neden hazırladınız?

Soykırım meselesinin her sene gündeme gelmesinden gma geldi artık. Biz bu ülkenin vatandaşıyız ve bu mesele bizleri huzursuz ediyor. Bir güvensizlik ya da şüphe ortamı oluşuyor. Etkileniyor insanlar ve kamplaşmalar oluyor. Bu olmasın istedik ve tepkimizi de böyle bir pankartla gösterelim dedik. Pankartta yazılı olan ifadeler, Ermeni topluluğunun ortak görüşünü yansıtıyor.

Nasıl tepkiler aldınız?

Pankarttan sonra 2 bin kişi aradı beni. Çiçekler gönderildi evime. Devlet yetkililerinden bile arayanlar oldu. Türkiye’deki Ermeni cemaati aradı ve tebrik etti. Keşke biz de pankart hazırlasaydık dediler. Çok güzel tepkiler aldım yani.

DIASPORA BİZİ KISKANIYOR

Siz soykırım iddiaları hakkında ne düşünüyorsunuz?

Ben soykırım falan bilmiyorum. Ben yaşamadım, babam yaşamamış. Kulaktan kulağa duyulan haberlerle ne olur ki. Babamla savaş yıllarını konuştuğumda, doğuda çok azınlık bir grubun Ruslarla ortak hareket ettiğini ve onlar yüzünden Anadolu’daki Ermeniler’in göçe zorlandığı anlatmıştı. Göçe zorlanmak elbette kötü ve çok üzücü. Aslında kurunun yanında yaşın yanması gibi bir şey olmuş. Göçe zorlananlar ata topraklarını terketmek zorunda kalmışlar. Diasporanın kızgınlığı da bu yüzdendir. Bizleri, yani Türk Ermenileri’ni kıskanıyorlar. Kızgınlıkları ve kıskançlıkları nedeniyle soykırım meselesini kaşıyorlar sürekli. Ama hepsinin yüreği yanıyor aslında. Türkiye’ye dönmek istiyorlar. Amerika’da tanıştığım bir Ermeni şunu söylemişti bana, “Ben Türkler’i seviyorum, ne işim var burada.”

Ermenistan’a bir bağlılık hissediyor musunuz?

Hayır elbette. Ermenistan bizi temsil edemez. Ermenistan dünyada yaşayan Ermenileri de temsil edemez. Politika tüm bunlar. Fransa niye bu kadar önemsiyor, çünkü Fransa’da ciddi bir Ermeni nüfusu var. İtalya niye hiç ilgilenmiyor, çünkü Ermeniler’in sayısı İtalya’da 100’ü geçmez. Ermenistan falan değil, bizim vatanımız Türkiye. Askerlik yapıyoruz, vergi veriyoruz. Yurtdışına çıktığımızda biz Etmeniyiz demiyoruz, Türküz diyoruz. En ülkücü, milliyetçi insandan farkımız yok. Dışarıda Türkiye’nin propogandasını yapıyoruz. 1960’larda yurtdışına çıktığımızda arabamızı Türk bayraklarıyla donatır, yolda bir Türk TIR’ı gördüğümüzde korna çalar, el sallar, sevgi gösterisi yapardık. Kimsenin yaşadığı toprağa saygısızlık etmeye hakkı yok. Neyimiz farklı ki! Benim babam üç kuşaktır İstanbullu. Ben de çocuklarım da bu ülkenin evladıyız. Bir dinimiz farklı ama hepimiz bir Allah’a inanıyoruz. Ben ezan okunduğunda da kilisenin çanı çalarken de dua ederim.

Sizin gazetenin sloganı gibi, “Bu vatan hepimizin”

Bir defa ben azınlık sözcüğünü kabul etmediğimi baştan söyleyeyim. Dini geleneklerini yaşayan bir Türk vatandaşıyım. Çocukluk yıllarımda Kurban bayramlarında müthiş bir heyecan duyardım. Kurbanm gelişi, kesilmesi, taşınması heyecanına bir Musevi olarak tanık oldum. Hatta üst komşumuz kurban eti getirecek mi, diye beklediğim oldu. Bu beklentilerin sonu da hiç hüsran olmadı. Yılda bir gün tuttuğumuz orucumuzda özellikle alt komşumuzun bize saygısından ötürü balkona sofra kurmadığını, çocuklarının eline sokakta yemeleri için ekmek, peynir vermediğini unutamam. 15 yıl önce Şalom Gazetesi’ni vapurda açıp okusak insanlar nasıl bakar diye çekinirdik, bugün her yerde okuyabiliyoruz. Türkiye’de azınlık olduğum için açıkçası zorluk çektiğimi de düşünmüyorum. Türkiye’de “öteki” olmanın insanm karşısına zorluk çıkarmadığı bilinen bir gerçek. Ancak bir tek olumsuz haberlerde “Yahudi asıllı işadamı” ifadesinin kullanılmasının üzüntüsünü yaşıyorum. Sizin gazetenizin sloganı gibi ‘Bu vatan hepimizin’…

Hrant Dink Kimdir?

1954 Malatya doğumlu. 7 yaşındayken ailesiyle İstanbul’a göç etti. İlk, orta ve lise eğitimini Ermeni okullarında aldı. İstanbul Üniversitesi Zooloji bölümünde ve yine aynı üniversitenin Felsefe bölümlerinde ayrı ayrı eğitimlerini tamamladı. Kendi kitapevinde uzun yıllar çalıştı. AGOS gazetesini kurdu, 10 yıldır gazetenin genel yayın yönetmenliğini yapıyor. Evli ve 3 çocuk sahibi…

Yorumlar kapatıldı.