İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Üyelik aceleye gelmesin

Önümüzdeki günler AB için parlak geçecek gibi görünmüyor. AB ile bağımlılık yaratmayan bir işbirliği yapılması ve herhangi bir üyelik için 2015 yılının beklenilmesi konusunu tartışmalıyız

SEDAT İLHAN

İkinci Dünya Harbi’nin bitiminden sonra, harbin zararları nedeniyle, entelektüel ve teknik alanda dünya çapında bilim ve düşün adamı yetiştirmekte zorlanan Avrupa sadece, ekonomik yaşam düzeyinin yükseltilmesine öncelik verebildi. AB’nin bugünkünden farklı yeni bir jeostratejik varlık kazanması sanırım çok zaman alacaktır. Dünya varlığının yüzde 65’ine sahip Avrasya ve enerji kaynakları yönünde jeostratejik kazanımları hedefleyemeyen AB; derinlik çalışmaları (iç yapısının düzenlenmesi) ve genişliğine büyüme çabası içerisinde, jeostratejik kazanımlara önem vermedikçe, 2015 yılında sorunlar büyüyebilecektir.

Eğer Avrupa Birliği yalnız ekonomik yönden değil, jeostrateji kazanımının temel unsurları olan politik, sosyal, kültürel, teknolojik ve bilimsel yönden dünya üzerinde, derinliğini ve genişlemesini sağlamış bir bütün güç olmayı sağlayamaz ise, işte o zaman ileride karşılaşılabilecek olasılıklar konusunda sözü edilen ‘Kaos’ beklenebilir. (1)

AB nereye gidiyor?

Financial Times gibi ciddi yayın organlarının belirttiğine göre AB içinde serbest piyasa ekonomisinden “Yahudi-Amerikan yatırımcılar Alman ekonomisinin kanını emiyor” gibi bir anlayışla söz edilmektedir. Mülkiyet hakları ve ticari serbestlik üzerine yeni kısıtlamalar getiren bir ‘sosyal piyasa ekonomisi’ serbest pazarın yerini alma temayülündedir. (2) İncelemelerde birliğin geleceği konusunda dört olasılıktan söz ediliyor: Kaos, Federasyon, Konfederasyon ve Değişken Geometri (Guruplar halinde oluşmuş üyeler). Gelecek için Federatif (Eyalet) yöntem ile Konfederatif (Ulus-devlet) yöntemi ayni tasarı içinde birleştiren Anayasa taslağı ile ilerisi için karma bir seçeneğin beklendiği dikkate alındığında, yukarıdaki dört olanaktan ikisi, Kaos ve Guruplara Bölünmüş Birlik gelecek için ağırlık kazanmış oluyor. (1)

Para birimine girmeyen İngiltere’de de Başbakan Tony Blair, ‘üçüncü yol-third way’ kuramı ile bir ‘Anglosakson Serbest Pazar Kapitalizmi-International Community Doctrine’ tanımına girişmişti. (3) Gelişmeler Avrupa Birliği’nin gelecekte durgun bir evrim izlemeyeceğinin işaretlerini taşımaktadır.

Hayaller başka bahara

Binlerce kuruluşun üye olduğu Eurochambers’ın AB’yi, daha asgari 40 yıl ABD ekonomisinin gerisinde gösterip süper güç olma hayalinden uzaklaştırdıktan sonra bu defa, diğer kaynaklar ancak 2050 yılının, AB için ekonomik süper güç tarihi olacağından söz etmeğe başladılar. New York Times gazetesi ise “AB küresel kalkınmada zayıf kalıyor” ve Bloomberg da “ABD Ekonomik Rekabet Çalışmasında (Economic Competitiveness Study) AB’nin çok önünde gidiyor diyerek birliğin süper güç olma hayaline pek katılmadıklarını gösteriyorlar. (4) Bu arada IMF yetkililerinden bir bölümü de durumun yalnız ekonomiden değil son genişleme hamlesinden kaynaklandığını belirtmekte. Bütün bu açıklamalar bir gerçeği ortaya koyuyor: AB’nin ABD ile yarış etme düşüncesi 2050 yılından sonraya kalıyor.

AB terörizm ile savaş kuramında hiçbir varlık gösterememişken buna karşın ABD yönetimi, Ulusal Güvenlik Stratejisi için hazırladığı Askeri Strateji ile eskiden 3D-Savunma (Defence), Caydırıcılık (Deterrence) ve Kararlılık (Determination) olarak adlandırılan stratejisini değiştirerek; terörizm ile mücadeleyi gerektiren ve DYÇ-Düşük Yoğunlukta Çatışma (Low Intensity Conflict) kuramını göğüsleyecek yeni bir askeri stratejiyi benimsemiş bulunmaktadır: ADE-Çeviklik (Agility), Süratli Karar Verme (Decisiveness) ve bütün olanaklarla Bütünleşme (Entegration). (5)

Toplam AB askeri harcamaları, ABD’nin düzeyine kadar dahi ulaşamamaktadır. Ayrıca AB terörizm anlayışı, ABD ve Türkiye’nin uygulama yöntemleri ile bağdaşmamaktadır ve dünyanın her yerine müdahale edebilecek gücü yaratma çalışmalarını yıllardır sonuçlandıramamıştır. Karar mekanizmasında yer almadan bu kuruluşa 1500 asker göndermeyi düşünen AKP iktidarı Anayasa ihlali iddiası ile karşılaşabilecektir.

AB nin Türkiye’ye yanında demir attırma isteği bu kurumun; ABD’yi geçmişte kullandığı gibi, Türkiye’yi de askeri araç olarak kullanmayı düşünmekte olduğu kanısını uyandırmaktadır. (6)

Ne yapmalıyız?

26 Şubat 1993 tarihinde Türkiye’nin inisiyatifi ile kurulan ve Akdeniz + Karadeniz + Hazar Denizi’ne açılma ve mihver devlet (Pivotal State) olma olanağı sağlayabilen KEİ-Karadeniz Ekonomik İşbirliği’ne işlerlik kazandırılamamıştır. (*)

Küreselliğin yararlarının yanı sıra yan etkileri ile yarattığı olumsuzluklara karşı AB’nin duyarsız kalması karşısında, G20 forumunun L20-Liderler 20 (Leaders 20) olarak düzenlenmesi için Kanada Başbakanı Paul Martin çaba harcamaktadır. Onunla işbirliği önemli jeostratejik kazanımları sağlayabilecek niteliktedir. Başbakan Paul Martin bu forumun, liderlerin katılımının sağlanması ile genişletilmiş bir siyasi kimlik kazanmasını arzulamaktadır. (7) (**)

Sadece bu iki olanak dahi Türkiye için ileriye dönük jeostratejik kazanımlar sağlayacak niteliktedir. Bu tür politik girişim olanakları çoğaltılabilir. AB üyesi olmanın Türk Ulusal Güvenlik Politikası’nın istediği güvencede bekleneni sağlayamayacağı gibi ülke olarak ayrıca; AP-Avrupa Parlamentosu’nun aleyhimize almış olduğu ve güvenlik politikamıza ters düşen 42 adet (Kemalizm, TSK, Kıbrıs, Ermeni Soykırımı, PKK ve Öcalan, Ege Sorunu, Patrikhane v.b.) kararını, üyelik veya imtiyazlı bir ortaklık ile beraber kabul etmek zorunda kalabileceğiz. (8)

“AB’nin Türkiye’ye karşı yaratmakta olduğu engellere (Kıbrıs, Ege, Soykırım, Azınlıklar v.b.) çarpmayı mı bekleyelim yoksa olacağı şimdiden görüp gereğini mi yapalım?” İmtiyazlı ortaklık görüşünü inceleyen deneyimli diplomatlarımızın bu sorusuna bir an önce yanıt bulmamız ve AB dışında diğer politik oluşumlara önem vermemiz gerekiyor. (9)

Sorumsuz politika

Bugünlerde AB içindeki bazı politikacılar Türkiye’nin birliğe üye yapılmaması düşüncesini, AB kamuoyunu Türklerden nefret etmeye dönüştürecek kadar sorumsuz bir yönde kullanmaktalar. AB’nin ileriye dönük evrimleri konusunda olumsuzlukları ortaya koyan yukarıdakilere benzer görüşler çoğaltılabilir. 2015 yılında onun üyesi olmayı bekleyen Türkiye’nin bu tarihte AB için, bugünkünden farklı bir jeostratejik düzeyle karşılaşmayacağı da anlaşılmaktadır.

Özetle AB’nin; başlangıçtaki değer ölçülerini gün geçtikçe ya kaybetmekte ya da değiştirmekte olması, gelecek için öngörülen kaos ve bölünmüşlük gibi olasılıklar, Avrasya’da ve enerji kaynakları istikametinde jeostratejik yetersizliği, Türkiye’nin tam üyelik için seçilecek zamanı yeniden gözden geçirmesini gerektirebilecektir. AB ile bağımlılık yaratmayan bir işbirliği yapılması, herhangi bir üyelik için 2015’in beklenilmesi ve o günün koşullarına göre karar verilmesi konusunu tartışmaya başlamalıyız.

Bugün artık ABD ve AB ile komşu yegâne ülke olan Türkiye, çok seçenekli ve bütün olasılıkları değerlendiren politikalar uygulamak zorundadır.

Kaynaklar:

(1) ‘Avrupa’da Hedef ve Gerçek’, Bahadır Kaleağası, Radikal, Mayıs 2005.

(2) Wolfgang Munchau, Financial Times, 9 Mayıs 2005, Radikal.

(3) ‘Tony Blair and New Left’, A. Applbaum, Foreign Affairs, March 1997.

(4) ‘Europes Quite Leap Forward’, Kenneth Rogoff, Foreign Policy, August 2004.

(5) USA National Military

Strategy, http://www.oft.osd.mil/Library/Library _ files/

(6) T’ürk Askerine AB Görevi’, Radikal, 24 Mayıs 2005.

(7) ‘A Global Answer to Global Problems’, Paul Martin, Foreign Affairs, May/June 2005.

(8) Avrupa Parlamentosu Kararları, ATO Yayınları 74.

(9) ‘İmtiyazlı Ortaklık’, Gündüz Aktan, Radikal 19 Mayıs 2005.

(*) KEİ-Karadeniz Ekonomik İşbirliği Arnavutluk, Yunanistan, Bulgaristan, Romanya, Moldova, Ukrayna, Rusya, Ermenistan, Gürcistan Azerbaycan ve Türkiye.

(**) G20 Forumu aşağıdaki ülkelerin maliye bakanları ve merkez bankası başkanlarından oluşmaktadır: Arjantin, Avustralya, Brezilya, Kanada, Çin, Fransa, Almanya, Hindistan, Endonezya, İtalya, Japonya, Meksika, Rusya, Suudi Arabistan, Güney Afrika, Güney Kore, Türkiye, Birleşik Krallık, ve ABD. Ülkeler dışında ayrıca IMF Direktörü, Dünya Bankası Başkanı, IMF’in Para ve Finans Komite Başkanı, Dünya Bankası’nın Geliştirme Komitesi Başkanı da toplantıya katılmaktadır. AB de bu forumun üyesi olarak gözükmektedir.

Sedat İlhan: Emekli general

Yorumlar kapatıldı.