İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Tarih, bilim ve Ermeni sorunu

Seyfettin Gürsel

Adalet Bakanı’nın açıklamalarını internette okuduğumda dehşete düştüm ve toplantının akıbetini sıkıntı içinde beklemeye başladım. Geç vakit haber geldi. Toplantı ertelenmişti. O gece uyuyamadım. Bir yandan 1983’ün anıları canlanıyor, diğer yandan ülkemizde demokrasinin şansını değerlendirmeye çalışıyordum.

1983’ün ilk aylarıydı. Askeri rejim YÖK’ü kurmuş, üniversiteleri “hizaya” sokmaya uğraşıyordu. İstanbul Üniversitesi iktisat Fakültesi’nin İktisat Teorisi Kürsüsü mensupları olarak büyük değer verdiğimiz İdris Küçük Ömer ve Sencer Divitçioğlu hocalarımıza iki satırla içinde görevlerine son verildiğini yazan sarı zarfların ne zaman geleceğini, geldiklerinde nasıl bir tavır koyacağımızı tartışıyorduk. Fazla gecikmediler. Kürsünün büyük bölümü istifa etti. Böylece uzun süre (on bir yıl) çok sevdiğim akademik hayattan uzak kalmak zorunda kaldım.

Kaçırdığımız fırsatlar

Neyse ki izleyen günlerde gösterilen tepkiler beni yeniden umutlandırdı. Boğaziçi’nin düzenlediği “Osmanlı Ermenileri” başlıklı toplantı hakkında ne düşünürlerse düşünsünler, kanaat önderlerinin ezici çoğunluğu, Adalet Bakanı’nın açıklamalarını eleştirdi ve toplantıya sahip çıktı. AKP de sonunda tavrını koydu. Önce Arınç, ardından Erdoğan, Çiçek’in kişisel görüşlerini dile getirdiğini ve toplantının ertelenmesinin iyi olmadığını açıkça belirttiler.

1915’te yaşanan büyük trajedinin, bir bölüm tarihçi ve toplum bilimci tarafından tartışılacağı toplantının, açık tahriklerin ve tehditlerin ardından yıpılamaması nereden baksanız çok yazık oldu. AKP’nin “arşivler açılsın, tarihçiler tartışsın” politikası büyük yara aldı. Türkiye’nin Ermenistan ile kıyaslanmayacak kadar düşünce özgürlüğüne saygılı olduğunu, son derece duyarlı konuları dahi tartışmaktan kaçınmadığını ispat etme fırsatı kaçtı. “Türkiye’de soykırım vardır diyenleri hapse atıyorlar” şeklindeki kaba diaspora iddasını çürütmek, oportünist ve küstah kimi Avrupalı siyasetçilere de “yasa çıkartarak tarih yazılmaz” deme zevkinden mahrum kaldık. Ama umarım bir süre için.

Eleştirilere katılmıyorum

Toplantıda “soykırım tezini destekleyenler” buluşuyor, toplantı “bilimsel” değil çünkü “farklı görüşleri barındırmıyor” şeklindeki eleştirelere katılmıyorum. Bildiricilerin bir bölümünün konuyla ilgili görüşlerini biliyorum. Bu görüşler, Ermeni resmi tezi “soykırım yapılmıştır” ile Türk resmi tezi “zorunlu nedenlerle zorunlu göç yapılmıştır, bu arada koşullardan dolayı bir miktar Ermeni de ölmüştür” arasında yer alan ve büyük farklılıklar barındıracak kadar geniş olan gri alana aittirler. Ayrıca akademik toplantıların bilimselliği, bildirilerin çoğulculuğu ile ölçülmez. Bildirilerin bilimsel yöntem ölçütlerine uyup uymadığı elbette tartışılabilir. Bunun için de bildirileri görmek gerekirdi. Daha önce resmi ya da yarı resmi kuruluşların yaptıkları konuyla ilgili toplantılarda sanki çok seslilik mi egemendi?

Belki şu söylenebilir: Konu sıradan bir akademik konu olmadığından ve siyasal boyutu yadsınamayacağından, basın mensupları ve katılımcı olmayan tarihçiler dinleyici olarak davet edilmeliydi. Bu arada toplantının basın bildirisinin üslubunu yadırgadığımı da eklemeliyim. Buraya kadar gelmişken sorunun bizzat kendisiyle ilgili kişisel görüşlerimi yazmamam olmaz. Onlar da yarına kaldı.

Yorumlar kapatıldı.