İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türkiye´nin en iyi bildiği şey

Metin Münir

Kıtal. Dün bir tarihçiden öğrendiğime göre Osmanlılar Ermeni “katliamından” bahsettiklerinde “kıtal” kelimesini kullanırlarmış.

“Vuruşma, birbirini öldürme” anlamına geliyor bu kelime.

Tartışmaların ateşi gösteriyor ki Boğaziçi, Bilgi ve Sabancı üniversitelerinin ortaklaşa düzenlediği Ermeni konferansı toplanabilmiş olsaydı yeni bir kıtalle karşılaşabilirdik. Belki Madımak Oteli gibi yakılabilirdi üniversite. Onun için iptal edilmesi iyi oldu.

Otoriter rejimlerle yönetilmiş ülkelerde, dış tehditle karşılaşıldığında ilk yapılan iş, iç muhalefeti susturmak, herkesi uygun adım marşa zorlamaktır. Bu refleks bir defa edinildi mi kolay kolay terk edilemez.

Türkiye kendini sürekli dış tehdide maruz ülke gibi görüyor. Veya böyle bir algıyı canlı tutmak, terk edilemeyen bir yönetim taktiği haline geldi. İnsanlar sürekli resmi ideolojinin kulvarlarında uygun adım yürümek zorunda. Sıra dışına düşen hain!

Bunun temelinde büyük bir iç güven eksikliği var.

Ermeni konusunda resmi tezi savunanlar eğer kendilerine güvenselerdi Boğaziçi’nde planlanan konferansı zorla iptal ettirmezlerdi. Karşı tezi dinlemek istemiyorlarsa hoşlarına gitmeyecek şeyleri duymaktan korkuyor olmalıdırlar.

Anlaşılıyor ki Avrupa Birliği ile müzakerelere başlamak için yapılan reformlar değişmek için değil değişmiş görünmek içinmiş. Yapı sandığımız şey dekormuş.

Adalet Bakanı kendisi gibi düşünmeyenleri hizaya getirmek için otoritesi olmadığına yanıyor. Savcı, yapılmamış konuşmaları okumak istiyor. Yüksek Öğrenim Kurumu, üniversiteleri kışla, akademisyenleri de ötücü kafes kuşu sandığı izlenimi veren açıklamalar yapıyor. Aklı başında sandığınız yorumcular insanın kanını donduran tehditler savuruyor.

70 milyon Türk’ün tamamı bir Ermeni soykırımı veya katliamı yapılmamış olduğuna inandı ve hep bir ağızdan her sabah bunu tekrarladı diyelim. Bu, dünya kamuoyu üzerinde bir gram etki yapmaz arkadaşlar.

Bu konuda herkesin kafasındaki düşüncelere aynı elbiseyi giydirmek, rejimin kalitesini tanımlar. Türkiye’nin Ermeni tezini ileri götürmez. Çünkü biz bu işte tarafız. Bu konudaki tutumumuzu herkes biliyor.

Bugüne kadar yapılan hiçbir şey, bu konferansın iptal edilmek zorunda bırakılması kadar Türkiye’nin Ermeni tezine zarar vermedi. Başbakan’ın konuyu aydınlatmak için bir Türkiye-Ermenistan komisyonu kurulması konusundaki önerisine de büyük darbe vurdu. Böyle bir ortamda tartışmak mümkün mü?

Türkiye yine en iyi bildiği şeyi yaptı. Kendi kendini ayağından vurdu.

Yorumlar kapatıldı.