İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Önce Salzburg´da

Melik Aşık

Salzburg’da geçen ay bir Ermeni konferansı düzenleniyor. Konferansa Türkiye’den gözlemci olarak bazı gazeteciler davet ediliyor. O gazetecilerden biri 16 Nisan’da Radikal’deki sütununda şu satırları yazıyor:

– Yıllardır ‘Tarihi tarihçilere bırakalım’ denir, ‘İki tarafın tarihçileri bir araya gelsin, konuşsun’ denir… İşte iki tarafın tarihçileri bir arada ve konuşuyorlar…

Ne güzel… Ne mutlu bir olay!

Heyecanla Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu’nu arıyor ve o konferansın sonuçlarını soruyoruz… Aldığımız yanıt:

– Biz o konferansa çağrılı değildik. Çağrılı olmadığımız halde yine de katılmak için başvurduk. Ama kabul edilmedik…

Boğaziçi’nde düzenlenen toplantının biçimi tıpatıp Salzburg’dakini anımsatıyor.

Tarihçiler bir araya geliyor ama aynı düşünceyi savunan tarihçiler. Ermeni diasporası bu mesele karara bağlanmıştır, karşı görüşle kaybedilecek vaktimiz yok, diyor. Boğaziçi’ndeki konferansın düzenleyicileri de aynen öyle.

Çokseslilik, akademik özgürlük, bilimsel tartışma demokrasinin özüdür. Ancak ne Salzburg ne Boğaziçi’nde bir “bilimsel tartışma” düzenlenmiş değil… Tersine her iki konferans, çok açıkça, Türk tarihçilerin kendi görüşlerini ortaya koymasını yasaklıyor. Bilim ve özgürlüğe inananlar, Türkiye’nin sesinin kesilerek mahkûm edilmesi karşısında acaba ne düşünüyor?

Aydınlar eskiden solcu sağcı diye bölünürdü.

Artık hain ve yurtsever olarak bölünüyorlar.

Süleyman Ekim

“Camide soydular”

İslami holdingler tarafından soyulan yurttaşlar TBMM’de konuşuyor:

– Bizimle beraber camiye gelip namaz kıldılar. Aynı seccade üzerinde oturduk, konuştuk. Bizi camide soydular…

Geçmiş olsun kardeşim… Rivayet o ki, camide bir yanınıza oturanlar sizin paranızı alırken öteki yanınıza oturanlar da oyunuzu aldılar. Sizden yana görünüp sizin oyunuzla iktidara gelince Amerika’ya, AB’ye, sermaye tekellerine hizmet vermeye başladılar. Senden zamla, vergiyle aldıklarını hortumla dışarı aktarıyorlar… Kimi kime şikâyet ediyorsun kardeşim…

Vergi affı, sicil affı, disiplin affı, kambiyo affı, SSK ve Bağ-Kur prim borçları affı, imar affı, kamu alacaklarının affı… Çıkmadık af kalmadı.

Öte taraftaki günahları için de bir af çıkarsa pırıl pırıl olacaklar..

Akif Kökçe

Huntington yolu

Hükümet, yasak Kuran kursları açanlara verilecek cezada indirime gidiyor. Böylece yasak Kuran kursu açanlara sempati ve hoşgörü beyan ediyor. Yasak kurs açanlara cesaret veriyor.

Alınan kararlar hep bu yönde… Bu kafayla bu kültürle Avrupa üyesi olunur mu?

Bu iktidarın Atatürk’ün gösterdiği muasır medeniyet değil, Huntington’ın gösterdiği ılımlı İslam devleti yolunda yürüdüğü hayli açık değil mi?

Fransa Devlet Başkanı Chirac, Fransız halkına, “Türkiye size sorulmadan AB’ye alınmayacak” demiş. Bizim AB’ye girip girmeyeceğimiz belli değil ama AB’yi bunalıma sokacağımız kesin…

Haldun Ertem

Seydişehir oyunu!

Seydişehir halkı, alüminyum tesislerinin özelleştirilmek istenmesine karşı işçisiyle esnafıyla, çoluğuyla çocuğuyla direniyor. İktidar dayağı karşısında yılmıyor. “Seydişehir olayı”nı, bu konuyla yıllardır yakından ilgilenen CHP Konya Milletvekili Atilla Kart’tan dinliyoruz.

– Seydişehir’de insanı isyan ettirecek ölçüde bir peşkeş çekme olayıyla karşı karşıyayız. Ben bu konuda Enerji Bakanı’na tam 9 soru önergesi verdim şimdiye kadar. Önce, hayır, fabrikayı özelleştirmeyi düşünmüyoruz, diye yanıt verdi. Sonra, özelleştireceğiz ama yabancılara verme gibi bir arayış içinde değiliz, dedi. Peki, fabrikayla birlikte hemen yakınındaki 150 milyar dolarlık rezervi olduğu saptanan bor ve boksit madeni yatakları ne olacak, dedim. Ona da önce, hayır, onu vermeyeceğiz, dediler, şimdi onu da verecekleri ortaya çıktı. İşin en ilginç tarafı, tesis daha özelleştirme kapsamına alınmadan Başbakan Erdoğan ile Maliye Bakanı Unakıtan’ın taliplilerle kapalı kapılar ardında görüşüp pazarlıklar yapmasıydı. Bu konuda sorduğum sorulara da ya hiç yanıt verilmedi ya da kaçamak yanıtlar verildi.

– Başka?

– Yurtdışından çok makul ve mantıklı teklifler gelmesine karşın fabrikanın modernizasyonu 15 yıldır kasıtlı şekilde yapılmadı. Kuruluş aşamasındaki projeye göre Oymapınar Hidroelektrik Santralı’nın fabrikaya tahsis edilmesi gerekiyordu. Bu yapıldığında enerji gideri neredeyse yüzde 75 azalacak, bu da fabrikanın hem rekabet gücünü hem de kârlılığını artıracaktı. Tam 15 yıl bu da yapılmadı. Ama ne zaman ki fabrika özelleştirme kapsamına alındı, bir de baktık, hemen ardından Oymapınar da özelleştirme kapsamına alınmış…

Yorumlar kapatıldı.