İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Gizli belgelerin dili

Özdemir İNCE

Mr. Lindsay’in Washington’dan Lord Curzon’a yazdığı yazı: ‘ABD Senatosu Ermenistan’ın mandası için görüştü. 5 yılda 757 milyon dolar verecekler.

Başlangıçta 50 bin kişilik ordu yollanacak, daha sonra 200 bin kişiye çıkacak. ABD kuvvetlerinin başına General James G. Harbord getirilecek. Ayrıca bütün Türkiye’nin mandası için de görüşmeler sürmektedir.’

ABD’nin Atalanta kentinde oturan bir okurum, 17 Nisan günü yayınlanan yazımın 21 yıl önce yayınlanmış bir yazıyı anımsattığını yazdı bana. Okurun göndermek inceliğini gösterdiği yazı rahmetli Uğur Mumcu’nun 1 Nisan 1984 tarihinde gazetede yayınlanan ve ‘Devrimci ve Demokrat’ adlı kitabında da yer alan ‘Gizli Belgelerle’ başlıklı yazısı.

Uğur Mumcu’nun yazısı yayınlanalı neredeyse çeyrek yüzyıl olacak. Okurun benimle paylaşmak amacıyla gönderdiği yazıyı ben de sizlerle paylaşmak istedim:

*

‘Şu olaylara bakın: ABD Dış İlişkiler Komisyonu, Türkiye’ye yapılacak askeri yardımı Kıbrıs konusunda verilecek bir ödüne bağlıyor. Bu yapılırken, ABD Kongresi’nde 24 Nisan tarihinin ‘Soykırım Günü’ olarak ilanı için önergeler veriliyor. Fransa’da ise soykırım savlarının ders kitaplarına konması için hazırlıklar yapılıyor.

Aynı günlerde, Ermeni terör örgütleri eylemlerini sürdürüyor. Bütün bunlardan sonra ABD yönetimi uluslararası terörden söz edebiliyor.

24 Nisan tarihi, soykırım günü olarak ilan edilecekmiş… Sanki ABD, Vietnam’daki, Fransa da Cezayir’deki insanlık suçlarını unutturdular. Sanki ABD yönetimi, Şili’de halk oyuyla seçilmiş Devlet Başkanı Allende’nin CIA darbesi ile devrilmesinin hiç anımsanmayacağını sanıyor. Sanki ABD’nin Grenada’ya, daha dün kadar yakın bir zamanda Fransa’nın Çad’a asker göndermesinin hiç ama hiç akla gelmeyeceği düşünülüyor.

Ermeni olayını, bugün için uluslararası terörün bir parçası olarak görüyor ve bunun için bütün devletleri ortak bir savaşa çağırıyoruz.

Yok eğer, Ermeni sorununun dünü, önceki günü karıştırılırsa, ABD’li dostlarımız bundan hiç hoşnut kalmazlar. İsterseniz, bu konuda birkaç tarihsel belgenin satır başlarını aralayalım:

İngiliz Kraliyet Matbaası tarafından basılan, 1.Dünya Savaşı ile ilgili gizli belgeler, Erol Ulubelen tarafından Türkçe’ye çevrilmiş, önce Doğan Avcıoğlu’nun yönetimindeki Yön dergisinde yayınlanmış, daha sonra kitap olarak basılmıştır. İkinci basımı Çağdaş Yayınları tarafından yapılan ‘İngiliz Belgeleriyle Türkiye’ kitabında, 1. Dünya Savaşı sırasında Ermenilerin ABD’lilerce nasıl desteklenip kışkırtıldığını gösteren belgelere yer verilmiştir. Okuyalım:

Gizli Belge No: 492, Sayfa: 735

Amiral Webb’den Lord Curzon’a yazılan 19 Ağustos 1919 tarihli yazı:

‘…ABD, Trabzon ve Erzurum’u içine alan bir Ermenistan’ı himaye edecek. Geri kalan 4 ili de bir Kürt devleti olarak İngilizlerin himayesine bırakıyor.’

Gizli Belge No. 46, Sayfa: 60

5 Nisan 1920 günü Mr. Lindsay’in Washington’dan Lord Curzon’a yazdığı yazı:

‘ABD Senatosu Ermenistan’ın mandası için görüştü. 5 yılda 757 milyon dolar verecekler. Başlangıçta 50 bin kişilik ordu yollanacak, daha sonra 200 bin kişiye çıkacak. ABD kuvvetlerinin başına General James G. Harbord getirilecek. Ayrıca bütün Türkiye’nin mandası için de görüşmeler sürmektedir.’

Gizli Belge No: 63, Sayfa: 71

16 Mayıs 1920 günü Sir A. Geddes’in Lord Curzon’a yazdığı yazı:

ABD hükümeti, Ermenistan’ın Adana da dahil korunmasını istiyor. Silah, cephane, demiryolu ve her türlü malzemeyi buraya sevk edecekler. Boşaltım, Karadeniz limanlarında ABD bahriyesi tarafından ve ABD donanmasının himayesinde yapılacak. Türklerin yapacağı en ufak bir hareket ABD’liler tarafından bastırılacaktır.

Bu belgeler bugün ABD Kongresi’nde 24 Nisan tarihini ‘Soykırım Günü’ olarak ilan etmek isteyenlerin amaçlarını olduğu kadar, ABD’nin Lozan Barış Antlaşması’na niçin imza koymadığını da anlatmaya yetmektedir.

24 Nisan tarihini soykırım günü ilan edip, Ermeni terör örgütlerine destek olan ABD Kongre üyeleri, 1920’lerde, topraklarımız üzerinde Ermeni devleti kurmak isteyen ABD’lilerin torunlarıdır. Bizler de bunlara karşı Kuvay-ı Milliyeçilerin torunları olduğumuzu kanıtlamak zorundayız.

‘Milliyetcilik’ budur, neredesiniz efendiler, beyler, beyzadeler, hanımefendiler? Budur, budur, budur işte…’

*

Uğur Mumcu’nun ‘Neredesiniz?’ diye seslendiği kimseler kimlerdi acaba? Belki de günümüz İkinci Cumhuriyetçilerinin, Neoliberallerinin yirmi yıl önceki taze halleriydi…

Yorumlar kapatıldı.