İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Değişimin yarattığı çelişkiler

Erol Katırcıoğlu

Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in söylemeye nasıl cesaret ettiğini hâlâ anlayamadığım sözleri Türkiye’de yeni bir siyasi sahne değişiminin ilk işareti gibi geliyor bana. Eğer son on yıl hiç yaşanmamış olsaydı, eğer bunca reform hiç gerçekleşmemiş olsaydı, eğer halkın eski siyasileri tarihin derinliklerine göndermeyi başardığı seçimler hiç yapılmamış olsaydı sanırım o zaman bu konuşmaya çok da şaşırmamak gerekirdi. O zaman bu ‘arkadan hançerlemek’ edebiyatının, bu ‘ya sev ya terk et’ aşağılamasının bir kıymeti harbiyesi var denilebilirdi. Ama bütün bu değişimler oldu. Üstelik de bunların olmasında Bakanı’nın da içinde bulunduğu AKP hükümetinin önemli katkıları var. Bu nedenle de bu sözlerin hükümet tarafından da paylaşılan sözler olup olmadığı bence çok önemli. Önemli çünkü bu sözlerin ima ettiği Türkiye ile hükümetin AB konusunda ısrarlı oluşunun ima ettiği Türkiye doğal olarak aynı Türkiye değil. Dolayısıyla bu çelişki bu olayla birlikte ortaya çıkan ve mutlaka cevaplanması gereken çelişkilerden birincisi. Umarım Başbakan kamuoyuna bu çelişkiyi açıklar.

İkinci olarak; CHP milletvekili Şükrü Elekdağ’ın konuşması olmasaydı büyük bir olasılıkla Cemil Çiçek, demokratik değerleri ayak altına alan konuşmasını yapmaya cesaret edemeyecekti. Bu nedenle de özgürlük ve demokrasiyi savunması gereken bir partinin milletvekili olarak Şükrü Elekdağ’ın konuşması ‘tetikleyici’ bir konuşmaydı. Bilim adamlarını ‘hainlik’le suçlayan, özerk bir üniversitenin yönetimini devlete şikâyet eden bu konuşma demokrasiden nasibini alamamışlara özgü bir konuşmaydı. Bu konuşmayı, CHP yönetiminin bir zamandan beri içine düştüğü acıklı durumun ortaya çıkış biçimlerinden biri olarak değerlendirip geçebiliriz. Ama Yakup Kepenek, Oğuz Oyan, Algan Hacaloğlu Haluk Koç gibi demokrasi konusunda hassasiyetleri bilinen milletvekillerinin bu konuşmaya bir tepki göstermemeleri açıklanmaya muhtaç bir diğer çelişki değil mi? Umarım bu konuda da birileri bu çelişkiyi açıklar.

Üçüncü olarak YÖK’ün tavrının da açıklanmaya muhtaç olduğunu düşünüyorum. Bir siyasinin üniversitede yapılacak bir konferansla ilgili ileri geri konuşmasına, aba altından sopa göstererek üniversite hocalarını tehdit etmesine karşı çıkması gerekirken tam tersine o siyasinin tavrını benimsemesi açıklamaya muhtaç bir diğer çelişki değil midir? Üstelik de türban ve YÖK Yasası gibi konularda hükümetle ters düşmekten çekinmeyen ve üstelik de bir hukukçu olan Erdoğan Teziç’in üniversiteyi siyasetin gölgelemesine izin vermiş olması nasıl açıklanabilir? Birilerinin bu çelişkiyi de açıklaması gerektiği ortada.

Evet yukarıda üç çelişki aslında siyasette içten içe yürüyen bir değişimin işaretleri bence. Birçok eski siyasi partiyi etkisizleştiren değişim dinamiği CHP’yi statükoyu koruyan bir parti konumuna iterken, AKP’yi de kendi sınırlarına dayamıştır. Birçok konuda ‘kendilerine Müslüman’ deyişini haklı gösterecek kadar ‘kendilerine demokrat’ kadrolarla değişim ancak işte bu kadar oluyor. Oysa toplumun değişim, demokrasi ve özgürlük talepleri varolan partileri aşıyor ve yeni bir siyaset alanının oluşumunu zorluyor. Paydası ‘demokratlık’ olan yeni bir siyaset alanının…

Yorumlar kapatıldı.