İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Boğaziçi´nin tekrarı hemen yapılmalı…

Hasan Pulur

KEŞKE “yakın gelecekte” değil, “hemen” deselerdi…

Boğaziçi Üniversitesi’nde ertelenen “Ermeni konferansı”na sahip çıkanlar, “Yakın gelecekte tekrar yapacağız” diye bildiri yayımladılar.

İşte biz de bunun için keşke “yakın gelecekte” demeselerdi, “hemen” deselerdi diyoruz.

Konferansın hemen yapılacağı yer mi yok?

İşte Sabancı Üniversitesi, işte Bilgi Üniversitesi, herhangi bir düğün salonu, ya da sinema…

Madem Boğaziçi Üniversitesi “devlet üniversitesi”, orada devletin resmi tezine karşı çıkıp “Ermeni milletine soykırım yapılmıştır” denilmesine izin verilmiyor, bu saydıklarımız “devlet”in malı değil ya, vakıf üniversiteleri ya da şahıs malı…

***

EĞER maksat devlete kafa tutup, “Hayır, senin söylediklerin yanlış, gerçeği saklıyorsun, Ermenilere kıydınız!” demekse, bunu devlet üniversitesinde söylemek şart değil ya, buyurun, işte at, işte meydan…

Devlet sizin her şeyinizi korumakla yükümlüdür.

Siz ne kadar sizden başka kimsenin konuşmasına izin vermeseniz de, davetli listesini buna göre yapsanız da, devlet, devletliğini böyle ispat eder, sizleri koruyarak…

Siz her ne kadar “Soykırım yapılmamıştır” diyen görüşleri yasaklayan Fransa, İsviçre gibi ülkeler için sesinizi bile çıkarmasanız da, bu devletin görevi “Soykırım yapılmıştır” diyenlerin düşünce ve ifade özgürlüğünü korumaktır.

***

ÜSTELİK, Boğaziçi’ndeki toplantıyı yasaklayan filan da yoktur.

CHP sözcüsü Elekdağ ve Adalet Bakanı Çiçek şiddetli bir üslupla toplantıyı düzenleyenleri eleştirmişlerdir.

Nerede?

Millet Meclisi kürsüsünde…

Adalet Bakanı’nın “Milleti arkadan hançerliyorlar” sözü, ne maksadını aşan, ne de maksadını saklayan bir sözdür.

***

İŞİN bu hale gelmesinin sorumlusu Boğaziçi’nin yönetimidir, rektörüdür.

Ya böyle bir toplantının kendi üniversitende yapılmasına izin vermezsin, ya da izin verdinse, sonuna kadar arkasında durursun.

***

DOĞU Perinçek, Hasan Yalçın’ın “Dönekler” kitabına yazdığı önsözde şöyle der:

“Herhangi bir burjuva aydınını, ‘Kahrolsun bağımsızlık” diye bağırtabilir misiniz? Herhangi bir burjuva bilim adamına, Türklerin Kurtuluş Savaşı’yla Anadolu’yu yeniden işgal ettikleri türünden teorileri seslendirebilir misiniz? Türklerin, kıçını sıkarak yaşayan, mesleksiz bir millet olduğu tezlerini hangi burjuva sosyal bilimcisi piyasaya sürebilir? Eşcinselliğe övgüler, ensest ilişkiye ve sübyancılığa güzellemeler döktürecek burjuva yazarı nerede?”(x)

Peki, kim yapar bunları, ya da yapıyor?

Doğu Perinçek, “Dönek ise, ipini satmış, dizgininden boşanmıştır” diye soruyu cevaplar.

***

OSMANLI’DAN bu yana Türk’ü aşağılamak modası vardır. Hatta bazıları için Osmanlı’da “münevver” olmanın, Cumhuriyet’te ise “aydın” olmanın vazgeçilmez koşulu budur.

Osmanlı’nın son aydınlarından Abdullah Cevdet’in adını duyanınız belki vardır; “Türk neslini ıslah etmek için Macaristan’dan damızlık erkek getirilmeli” tezini ileri süren bir “münevver”dir.

Birinci Cihan Savaşı başlamadan önce ordu, Balkan Savaşı’nda yenilmiş, ama birkaç yıl sonra Çanakkale’de destan yazıyor.

Abdullah Cevdet’e sormuşlar:

“Ne diyorsun? Balkan Harbi faciasından sonra Çanakkale direnişine?”

“Bunlar (ordu) vahşete dayanamaz ama, medeniyette direnirler!”

Yani Çanakkale Savaşı: “Türk’ün medeniyete direnişi!”

Türkiye velut, verimli bir ülkedir, “Abdullah Cevdet’ler” hiç tükenir mi?

———————

(x) Kaynak Yayınları.

Yorumlar kapatıldı.