İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Yazık değil mi üniversiteye?

İsmet Berkan

Artık mesele Ermeni toplantısının yapılıp yapılmaması değil. Evet,
meselenin bir bölümü Ermeni sorunuyla, 1915’te ve izleyen yıllarda olup bitenlere bugün nasıl bakıldığıyla ilgili ama bence çok daha önemli bölümü bu ülkede üniversitelerin rolü ve söz söyleme özgürlüğüyle ilgili.

Benim de bir oturumuna başkanlık yapacağım Ermeni toplantısından başlayarak görüşlerimi yazmaya çalışayım:

1. Toplantılarda, Gündüz Aktan gibi uluslararası hukuk uzmanlarının, Hikmet Özdemir gibi resmi tezi iyi savunan bazı tarihçilerin bulunmaması bana göre bir eksiklik. Neden bu gibi isimler çağrılmadı, bilmiyorum ama çağrılsalardı toplantıların akademik seviyesi düşmez, yükselirdi bence.

2. Üç günlük toplantı kimin için yapılıyordu?

Ya da şöyle sorayım: Herhangi bir oturumda, salondaki izleyicilerin tamamı ya da bir bölümü, o an sunuşunu yapmakta olan profesörü alkışlamaya veya yuhalamaya kalksaydı ne olacaktı, o profesörün ne yapması beklenecekti? Bilimsel toplantının daha sakin bir ortamda, daha az seyirci katılımıyla yapılması sanki daha iyi olurdu.

3. Yukarıda saydığım iki eleştiriye rağmen bence böyle bir toplantıyı İstanbul’da yapacak olmak çok önemli ve Türkiye açısından da son derece yararlı bir girişimdi. Ama bu girişim, maalesef gazetelerimize biraz magazin malzemesi olarak, ‘günün polemiği’ haberi olarak yansıdı.

Bu üslup da toplantıyı daha yapılmadan mahkûm ettirdi ve yersiz suçlamalara neden oldu.

4. Henüz yapılmamış bir toplantıda henüz söylenmemiş sözlerin birtakım siyasetçiler tarafından ‘vatana ihanet’ olarak nitelenmesi beni şaşırtmadı. Ama itiraf edeyim, Adalet Bakanı ve hükümet sözcüsü Cemil Çiçek’in hükümet adına çıktığı kürsüde açıkladığı hükümet görüşleri beni sahiden şaşırttı. Cemil Çiçek, ‘Keşke dava açma yetkimi devretmeseydim’ cümlesinin savcılar için ne anlama geldiğini bilecek kadar tecrübeli bir hükümet üyesidir.

5. Boğaziçi Üniversitesi, bir devlet üniversitesi. Türkiye’nin devlet üniversiteleri, son üç yıl içinde kim bilir kaç kez siyasi iktidarla karşı karşıya geldiler; açıkça çatıştılar. Ama bu kez devlet üniversitesi hükümetle çatışmaktan kaçındı.

6. Boğaziçi Üniversitesi, eğer İstanbul Cumhuriyet Başsavcısı’nın ‘Toplantıya katılacakların yapacağı konuşmaların birer kopyasını bize gönderin’ demesinden sonra ve bu isteği gerekçe göstererek toplantıyı iptal etseydi ve ‘Cezai soruşturma tehdidi altında bilimsel özgürlükten söz edilemez’ deseydi üniversiteyi alkışlamak gerekirdi.

7. Ama böyle olmadı. Üniversite, şu veya bu sebeple ama çekindiği için bir bilimsel toplantıyı yapmadı, yaptırmadı. Bu, Türkiye’de üniversitenin bilimsel özerkliği ve bilimsel özgürlük konusunda bir dönüm noktasıydı.

Yorumlar kapatıldı.