İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türkiye nereye gidiyor?

Semih İdiz

Ülkemizde milliyetçi eksenli popülist demagojinin alıcısı her zaman olmuştur. Olacaktır da. Onun için Adalet Bakanı Cemil Çiçek’in, Boğaziçi Üniversitesi’nde düzenlenmek istenen, ancak ağır baskılar nedeniyle ertelenmek zorunda bırakılan “Ermeni Konferansı’ hakkındaki sözleri malum kesimlerce alkışlanacaktır.

Ancak, Sayın Çiçek, cuntacılara has tehditkâr sözleriyle Türkiye’ye hizmet ettiğini sanıyorsa çok büyük bir yanılgı içinde. Çünkü Avrupa ve Amerika’daki onulmaz Türk ve Türkiye düşmanlarına bundan büyük bir kozu, üstelik gümüş tepsi üzerinde, isteseydi veremezdi. Ermeni konusunda zaten baskılarla karşı karşıya olan Türkiye’nin üzerine şimdi nasıl gelineceğini önümüzdeki günlerde göreceğiz.

Herkes dehşet içinde

Dün hem Dışişleri Bakanlığı’mızı hem de Ankara’daki diplomatik çevreleri yokladım. Herkes kelimenin tam anlamıyla dehşet içinde. Demokratik olduğunu iddia eden bir ülkenin adalet bakanının, ‘akademik özgürlük’ kavramını hiçe sayarak, ‘Elimde yetki olsaydı hepsinin çırasını yakardım’ anlamına gelen sözler sarf etmesi ve adeta engizisyonu göreve çağırırcasına, YÖK’ten duruma müdahale etmesini istemesi gerçekten inanılır gibi değil. Herkes şaşkınlık içinde.

Anladığım kadarıyla bu çıkış Çiçek’in kendi görüşlerini yansıtıyor. Yani hükümeti bağlamıyor. Bağlayamaz da. Çünkü hükümet bu sözlerin arkasında duracaksa, o zaman kendisini güya adadığı AB perspektifine elveda diyebilir. Dün konuştuğum Avrupalı diplomatların söyledikleri, bu konuda herhangi bir kuşkuya mahal bırakmayacak nitelikteydi. Bu arada söz konusu konferansı düzenleyenlerin kimi yaklaşımları da hatalı. ‘Karşı tarafın görüşü biliniyor, biraz da biz görüşlerimiz yansıtalım’ demek de akademik dürüstlük açısından tartışılır. Bu konferansa örneğin bir Gündüz Aktan da davet edilebilirdi. Ama bu ortaya çıkmış olan vahim durumu dengelemez.

Çetrefil konu

Ermeni meselesi biz Türkler için son derece hassas bir konu. Olmaya da devam edecek. Bu konunun Avrupa ve Amerika’da istismar edilerek aleyhimizde kullanıldığı da kuşku götürmez. Hükümet, CHP’yi de yanına alarak, bu konuda bir strateji geliştirmeye çalışıyor. ‘Tarihçiler konuyu görüşsün, gerçekler neyse ortaya çıksın’ diyor. Başbakan Erdoğan’ın geçen hafta Varşova’da söyledikleri de aslında buydu.

Bunu derken, ‘Başkalarının tarihçileri ne derlerse desinler, bizim tarihçilerimiz askeri nizam tek tip bir görüş sergileyecekler’ demiyor. Diyemez de. Nasıl ki Batılı tarihçiler arasında -örneğin Christopher Walker ile Bernard Lewis ve Justin McCarthy arasında- bu konuda derin görüş ayrılıkları varsa, bizim tarihçilerimiz arasında da olabilir. Bu akademik âlemin doğal gereğidir. Bu arada aramızda kaç kişi bir Hüseyin Cahit Yalçın’ın veya bir Ahmet Emin Yalman’ın Ermeni meselesindeki görüşlerini bilir. Kısacası, bizdeki görüşler de sadece bir Esat Uras’ın görüşleriyle kaim değildir. Olamaz da, çünkü konu son derece çetrefildir.

Rektör haklı

Sabancı Üniversitesi Rektörü Profesör Tosun Terzioğlu, dün yaptığı açıklamada son derece haklı. Boğaziçi Üniversitesi’nin yaşanan protesto ve suçlamalar nedeniyle bu konferansı ertelemek zorunda bırakılması, üniversite özerkliğine gerçekten de darbe vurmuştur. Cemil Çiçek’in sözleri ise bu konuda tam olarak nerede olduğumuzun ortaya konması açısından ibret vericidir.

Bunu, bırakın Avrupalıları, kendimize anlatamayız. Çünkü konu Ermeni meselesini fazlasıyla aşıyor. Türkiye’nin nereye gitmekte olduğuna dair paradigmatik bir içerik taşıyor. Bu gidişat da iyi değil. Tekrarlıyorum, Sayın Çiçek, Türkiye’ye hizmette bulunduğunu sanıyorsa bir kez daha düşünsün. Çünkü düşmanlarımız esas şimdi üzerimize gelecekler. Böyle bir fırsatı hiç kaçırırlar mı?

Yorumlar kapatıldı.