İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Adalet Bakanı ne diyor?

Boğaziçi Üniversitesi tarafından düzenlenen “Osmanlı Ermenileri” sempozyumu hakkında milletvekillerinin yönelttiği “gündem dışı” soruları cevaplandırerken Adalet Bakanı Cemil Çiçek akıllara durgunluk veren bir konuşma yapmış.

Boğaziçi Üniversitesi’nde 25-27 Mayıs tarihlerinde yapılması planlanan söz konusu bilimsel toplantının, “Ermeni meselesi” nde resmi görüşü temsil edenleri rahatsız ettiği bilinmeyen bir şey değildi. Medyaya şimdiye kadar yansıyan haberlerden, bu meselenin tartışılmasından sadece devlet erkanının değil, akademik tarihçilerin de büyük bir kısmının rahatsızlık duyduğunu zaten biliyorduk. Nitekim, bu kesimin geçenlerde yayımladığı bildiri bu hoşnutsuzluk duygusunu, hatta meselenin tartışılmasını otoriteli bir şekilde önleme kaygısını çok iyi yansıtıyordu. Bu arada, televizyonlarda bilimin otoritesinin kötüye kullanılmasının ibretamiz örneklerini sergileyen “resmi bilim” kahramanlarının arzı endam ettiklerini de gördük.

Açıktır ki, ister tarihçi isterse siyasetçi olsun, hiç kimse “Ermeni kıyımı” konusunda tartışmayı bitirecek bir söz söyleme iddiasında olamaz. Bundan 90 yıl önce Türkiye Ermenilerinin başına gelenlerin -daha doğrusu “getirilenler” in- hukuken ve siyaseten nasıl tanımlanması gerektiğiyle ilgili olarak herkesi tatmin edecek bir görüş ortaya koymak hiç de kolay değil. Aynı zorluk, bu meselenin nihai çözümünü bulma konusunda da geçerlidir . Onun içindir ki, şimdiki halde konuşma ve tartışmanın önünü açık tutmaktan başka çaremiz yok gibi görünüyor .

Yine de, sadece resmi makamların değil, başta medya olmak üzere “sivil” kesimin de Ermeni soykırımı iddiasından ikide bir “sözde” diye bahsetmesi, ne akıllıcadır ne de hoş bir şey . Çünkü, tanımı konusunda anlaşmazlık olsa bile, 1915 olaylarının bir insanlık dramı niteliğinde olduğuna şüphe yok. Oysa, resmi söylemde “sözde” sıfatı sadece “soykırım” iddiasıyla ilgili olarak kullanılmıyor, bu sıfatın geçtiği bağlamların hepsinde aslında olayın kendisi, onun bu trajik yanı inkar edilmektedir . Bunun, Ermeni yurttaşlarımızın gözünde fevkalade yaralayıcı olduğu akıl ederek, “soykırım” niteliğinde olduklarını kabul etmesek bile, bu olayları, duyarsızlık ve katı yürekliliği çağrıştıran “sözde” yaftasıyla birlikte anmaktan vazgeçsek iyi olur .

Şimdi, böyle bir durumda, Ermeni meselesi hakkında bir üniversitemizin bilimsel bir toplantı düzenlemesine sevinmesi gerekirken, hükümet adına konuşan bir bakan, bu toplantıyı tertip edenler ve ona katılacak olanlar hakkında, baştan aşağı hakaretamiz sözlerle dolu akılalmaz bir konuşma yapıyor . Kullanılan ifadelere ve sıfatlara bakınız: “milleti arkadan hançerlemek”, “millete iftira etmek”, “Boğaz’a bakarak yalan söylemek”, “sorumsuzluk”, “ciddiyetsizlik”, “millet küfür etme”, “hıyanet”. Medeni bir ülkenin kamu hayatında bundan daha büyük bir skandal olabilir mi dersiniz?…

Evet, Bakan Çiçek’in konuşması tam bir skandaldır . Bir defa, Bakan kimin ne söyleyeceğini bilmeden, bilimsel bir toplantı hakkında nasıl “hıyanet” suçlaması yapabilir? Hem, konuşulacak olanları bilse ve bunlar hoşuna gitmeyecek şeyler olsa bile ne değişir ki? Bu arada, “Bakalım YÖK şimdi ne yapacak?”, “Keşke dava açma yetkimi devretmeseydim” gibi sözler de neyin nesi? Ortada bir suç mu var? Bilimsel bir tartışmayı suç olarak gören zihniyet nasıl bir zihniyettir? Türkiye’de bilimsel faaliyetin resmi tezlerle uyumlu olmaması suç mu teşkil ediyor?…

Bakan Çiçek’in bu konuşmasından sonra, onun herhangi bir bakan değil Adalet Bakanı olduğunu da düşündüğümde, yeni TCK’nın arkasındaki devletçi zihniyete ve özellikle de “temel milli yararlara aykırılık” ve ” devlet kurumlarını aşağılama” gibi nevzuhur suçlara artık hiç şaşırmıyorum. İşin garibi, bakan öylesine “fena fil devlet” olmuş ki, sözlerinin hem haksız fiil hem de suç teşkil ettiğinin bile farkında değil.

Ama ben asıl Cemil Çiçek’in gerçekte hükümet adına mı yoksa kendi adına mı konuştuğunu merak ediyordum, ama toplantıyı tertipleyenler bu konuşmadan hemen sonra toplantıyı iptal etmek zorunda kaldıklarına göre, demek ki, bu işin arkasında hükümet, hatta Devlet varmış. İçinde bulunduğumuz konjonktürde hükümetin nerede durduğunu göstermek bakımından bu çok iyi bir gösterge.

Yorumlar kapatıldı.