İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Aydın muhalefetine alışmak

Ergun Babahan

Aydın olmanın temel ilkesi resmi görüşü sorgulamaktır.

Ermeni Sorunu Konferansı, düşünce dünyasında büyük tartışmalar yarattı. Ermeni Sorunu’na resmi tarih açısından bakanlar ile alternatif bir bakış açısı getirmeye çalışanların görüş farklılığı, sonunda bir tartışma olmaktan çıkıp kavga noktasına vardı.

“Bizden farklı düşünene tahammülsüzlüğümüz” bu olayla bir kez daha ortaya çıktı. Türkiye’de egemen görüş, “Tek bir gerçek vardır. O da devletin resmi görüşüdür” biçiminde özetlenebilir.

Bu görüşe karşı çıkan herkes hemen “hain” damgası yeme tehlikesiyle karşı karşıyadır.

Oysa aydın olmanın temel ilkesi resmi görüşe muhalefet, önümüze gerçek diye sunulan olguları sorgulamaktır. AB’ye aday olduğunu ilan edip bu yolda ciddi adımlar atan Türkiye’de ise gerçek aydına, bilim adamına bu hak kesinlikle tanınmamaktadır.

Tarihçiye, edebiyatçıya, felsefeciye, sosyologa sadece ve sadece devletin çizdiği sınırlar içinde çalışma, üretme hakkı verilme isteği ağır basmaktadır. Bu da zaten sığ olan düşünce dünyamızın iyice fakirleşmesine, çoraklaşmasına yol açmaktadır.

Örneğin Sovyetler Birliği gibi totaliter ülkelerde rastladığımız bir “memur düşünür” sınıfı yaratılmak istenmesi, ülkemizde özgür düşüncenin gelişip serpilmesinin önünde en büyük engel olarak duruyor.

Oysa demokrasiler farklı fikirlerin serbestçe ortaya atılıp tartışılabildiği rejimlerdir. Yasalarınızı istediğiniz kadar değiştirin, istediğiniz reformu yapın, kafalarınızı değiştiremediğiniz, farklı düşünceye, tarihin farklı yorumuna hoşgörü gösteremediğiniz sürece, “demokratikleşmeniz” sadece lafta kalır.

Bugün Boğaziçi Üniversitesi’nde başlayacak Ermeni Sorunu Konferansı’na yönelik siyasi tepkiler bunun açık göstergesi.

Adalet Bakanı Cemil Çiçek, işi resmi görüşten farklı fikir ileri sürenlerin yargılanmasını istemeye kadar götürürken, CHP’li Şükrü Elekdağ olayı “hain proje” olarak niteledi.

Boğaziçi Üniversitesi de iki siyasinin tepkilerinden nasibini aldı. Hem Çiçek, hem de Elekdağ YÖK’ten bu konuda işlem yapmasını istedi. Oysa, üniversitenin varlık sebebi budur. Üniversiteler farklı fikirlerin, düşüncelerin özgürce tartışılabildiği mekânlardır.

12 Eylül sonrası lise düzenine çevrilen üniversitelerimiz, düşünce alanında o kadar geri kaldığı için bugün dünyanın önde gelen eğitim kurumları arasında bir tek Türk üniversitesi bulunmamaktadır.

Şiddete yol açmayan, terörü teşvik etmeyen her fikir bu topraklarda özgürce ortaya konulamazsa liberal bir demokrasiyi yeşertemeyiz.

Her farklı fikre dava açma düşüncesi artık geride bırakmamız gereken bir döneme aittir.

Bu konferansta ortaya konulan düşüncelere katılmayabilirsiniz. Gerçek demokrat, inanmadığı fikirlerin bile özgürce açıklanmasını destekleyendir. Orhan Pamuk’un görüşlerine katılmayabilirsiniz ama onun görüşünü savunma hakkını inkâr edemezsiniz. Bugün bir tercih noktasındayız. Ya Batı tipi, müreffeh bir toplum olacağız ya da fikir dünyasında nelerin tartışılacağının tepeden belirlendiği kapalı bir üçüncü dünya ülkesi olacağız.

Not: Yazı konferansın ertelenmesinden önce yazılmıştır.

Yorumlar kapatıldı.