İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Batı maymun ve mankurtları!..

Servet Kabaklı

BATI’YA tapınmanın sonu budur işte. “Vahşî Batı”ya habire tapınanlar, bir gün gelir, onların yedikleri herzeleri yemeye başlarlar.

Türklükten, Osmanlılıktan uzaklaşanlar, elbette Türk’ü Türk, Osmanlı’yı Osmanlı yapan İslâm’dan ve İslâm edebinden de uzaklaştıkları için; şimdilerde, “Batı’nın kirli ve kanlı tarihi gibi bizim de niçin kirli ve kanlı tarihimiz yok?” diyerek, tam mânâsıyla “alçaklık kompleksine” kapıldılar…

Ermeniler’e karşı soykırımı yaptığımız iddiasını, bu kadar şehvetle dile getirenlerin bu “kubur yaratığı psikolojisini”, başka türlü yorumlamaya imkân ve ihtimal yoktur. Çünkü taklit, peşinden maymunlaşmayı getirir, maymunlaşma ise kişinin kendi özünden tamamen uzaklaşması ve başkasının kimliğine bütünüyle bürünmesi sonucunu doğurur.

Bu öylesine bir kimlik ve şahsiyet kaybıdır ki, bu “gidiler”, kendi özünü hatırlatanlara düşman kesilirler. Siz buna gönüllü mankurtlaşma da diyebilirsiniz. Biliyorsunuz, mankurt, beyninden geçmişin bütün izleri silinmiş, kendi öz anasına ve babasına dahi düşman kesilmiş yaratıktır.

Karşımızda bugün böylesi mahlûklar var. Dünyanın en haysiyetli, en şerefli ve en namuslu tarihçileri, bizden olmayanları dahil; yâni Türk ve Müslüman olmayan tarihçiler bile; “Ermeni soykırımı olmamıştır!” diye tarihî bilgi ve belgelere dayanarak ilân ediyorlar. Fakat içimizdeki Batı maymunları ve çanak yalayıcı mankurtlar; “vardır, ille de vardır!” diye zıplayıp, hırlayıp duruyorlar.

Çünkü maymunu ve mankurdu oldukları Batılıların tarihi, soykırımlardan geçilmez. Daha önce de bu sütundan, sizlere bir bir aktarmıştım… Amerika Kıtası yerlilerini, Siyah Afrika insanlarını, Uzakdoğu ülkelerinde yaşayanları nasıl imha ettikleri, bilinen tarihî vakıalardır. Siz bunlara bir de Yüzyıl Savaşlarını ve Otuzyıl Savaşlarını ekleyin. Yetmez, 1’inci ve 2’nci Dünya Savaşlarını da katın; o zaman görürsünüz bu vahşî kan emicilerin soykırımına ne kadar meraklı olduklarını, katliâma ne kadar teşne olduklarını…

Batı maymun ve mankurdu olarak içimize hançer misali sokulmuş sözde tarihçi, sözde yazar ve sözde gazeteci de, atalarımız yerine Batı’ya bakıyor ve diyorlar ki!..
“Madem ki benim tapındığım Batı’da onca soykırımları olmuş, onca katliâm işlenmiş, onca masum insanın kanı dökülmüş… Ekmeğini yediğim, suyunu içtiğim ve her türlü imkânıyla her bakımdan semirdiğim bu topraklarda da mutlaka soykırımı ve katliâm olmuştur, olması lâzımdır, bundan şek ve şüpheye düşmek Batı’ya, Batılı ruha ihanet olur!”

Bu “gidiler” bilmezler!..

BU “gidiler” Müslüman Türk’ün insan sevgisini ve merhametini bilemezler. Mesela, Batılıların “Muhteşem Süleyman” dediği Kanuni döneminde, bizim atalarımız isteselerdi; Ermeniler’in de, Rumlar’ın da, Bulgarlar’ın da, hatta ve hatta Sırplar’ın da köküne kibrit suyu dökebilirlerdi.

Dökebilirlerdi, ama dökmediler. Dökemezlerdi, çünkü Allah’tan korkarlardı. Çünkü o zaman Allah’ın emrini çiğnemiş, Kur’ân’a sırt dönmüş olurlardı. Allah için, Kur’ân için yola çıkmış bir millete, böylesi küçük davranışlar, öylesi Batılı soytarılıklar asla ve kat’a yakışmazdı. İslâm’ın ve Türk’ün asâletini, o maymun ve mankurtlara bir kere daha hatırlatmamız kâr eder mi? Etmese de hatırlatmış olduk. Çünkü “Çıkmadık candan ümit kesilmez” derler.

Ey zavallılar!.. Yine biliniz ki; Haçlılar Kudüs’ü ele geçirdikleri zaman, cami ve mescitlere sığınan Müslümanları da, havra ve sinagoglara doluşan Yahudileri de çocuk, bebek, yaşlı, kadın demeden kılıçtan geçirmişlerdi. Hatta Gustave Le Bon’nun anlattığına göre, Kudüs’ün bazı dar ve çukur sokakları kan deryasına dönmüş; cesetler o diz boyu kan üzerinde uzun süre yüzmüş. Kiminin kopuk kolu akıntıyla gidip bir başkasının bedenine yapışmış, kiminin kesik başı bir başkasının gövdesine konmuş… İnsanı insanlığından utandıran dört dörtlük bir Haçlı vahşeti, gerçek bir “Vahşî Batı” barbarlığı yaşanmış…

Canlı hatıraları dinleyin!..

BATI maymunu ve mankurdu zavallıların televizyon ekranlarında boy gösterip; “soykırımı oldu!” diyecek kadar ileri gittiklerini, gazetelerindeki köşelerde bunu dile getirmek için nasıl şehvetlendiklerini, esefle seyrediyoruz. Yurt içinde ve yurt dışında konferanslar düzenleyip, Batılıların yedikleri herzeleri atalarımıza da yakıştırmaya çalıştıklarını görünce; “Ecdadının insan sevgisinden ve merhametinden bu gafiller neden böylesine bîhaberler” diye, öfkeden âdeta çıldıracak gibi oluyoruz.

Bu maymun ve mankurt güruhundan bazılarına göre; “Arşivlere önem verilemezmiş, tarih arşiv belgeleriyle yazılamazmış da bazı adamların hatıralarına dayanılarak yazılırmış.” Öyle mi?..

Öyleyse ölmüşlerin mezarları üzerinde nebbaşlık ve hatıra bezirgânlığı yapmak yerine, bugün hâlen Erzurum’da ve bazı Doğu ve Güney vilâyetlerimizde yaşamakta olan yaşlı dedelere ve ninelere sorun!.. Hatıra ise canlı hatıralar onlar!.. Haydi bir de onları dinleyin! Canlı hatıra daha makbul değil mi? Hiç değilse ikna olmadığınız zaman soru yağmuruna tutar da hava alırsınız!..

Ey “Vahşî Batı”nın burnu halkalı, boynu tasmalı maymun ve mankurtları!.. Kendinize, sözde ilminize güveniyorsanız, “düzenlediğiniz” o toplantı ve konferanslara, bir de o “sırttan hançerleme dönemini” gerçekten yaşamış ve Ermeniler’in katlîamından tesadüfen kurtulmuş canlı hatıraları davet edin!..

Sizleri milletim adına ikaz ediyorum!..

Yabancılaştığınız bu millet var ya; Müslüman Türk Milleti tarihinde asla ırkçılık yapmamış, nâhak yere kan dökmemiştir. 1’inci Cihan Harbi’nin o en korkunç günlerinde, yâni güçlü düşmanların dört bir yandan sırtlanlar gibi saldırdığı bir sırada, içte bir düşman daha ortaya çıkararak, kendi gücünü zaafa uğratacak kadar aptal veya ahmak değildi ecdadımız!.. Kendiniz gibi “Vahşî Batı” maymunu ve mankurdu sanmayın ceddimizi!..

Yorumlar kapatıldı.