İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Zihniyet değişimi şart

Zürih Üniversitesi’nde tarih doçenti, İsviçre Ortadoğu ve İslam Kültürleri Derneği’nin Başkan Yardımcısı Hans Lukas Kieser ile söyleşi:

Türkiye neden 1915-1916 yıllarındaki Ermeni soykırımını itiraf etmeyi şiddetle reddediyor?

Bu, Türk milli tarihinin özü. 90 yıllık farklı bir yorumdan sonra şimdi köklü bir zihniyet değişimi lazım. Soykırımın tanınması ile toprak bütünlüğü bağlantılı değil. 1923’te Lozan Anlaşması’nda belirlenen sınırlar dokunulmaz. Kendini Türkiye’nin var oluşunun güvencesi olarak gören ordunun milliyetçi özü, tarihi yorumlama egemenliğini kaybetmekten korkuyor.

Erdoğan Ermeni sorununu nasıl görüyor?

Sanırım Erdoğan ve hükümette belli çevreler ileri adımlara hazırdı, ancak milliyetçi muhalefet bunu engelledi.

Ermeni sorunu yine dış dünyanın bir komplosu olarak gösteriliyor.

Ama başka fikirler de var?

Çoğunluk soykırımı reddeden resmi tezden yana. Ancak insanlar eğer isterse, yeni kitaplar sayesinde yıllardır kendilerine anlatılan tarihin başka bir betimlemesini bulabilir. Ama bu gelişim, derin devlet ile ittifak içindeki popülist ‘linç’ milliyetçiliğinin tehdidi altında.

Türk tarihçi Yusuf Halaçoğlu hakkında ne düşünüyorsunuz?

O, 1-1,5 milyon Ermeni değil sadece 8 bin Ermeni’nin öldürüldüğünü, buna mukabil Ermenilerin 519 bin Müslüman’ı öldürdüğünü iddia ediyor.

Bu devlete yardım göreviyle yapılan bir propaganda. Kaynaklar yanlış okunuyor.

Bu arada örneğin Jöntürkler’in İçişleri Bakanı Talat’ın şahsi istatistikleri ortaya çıktı, burada sadece belli illerden sürülen 1 milyon insandan bahsediliyor.

Bu sayı en düşük sayı olmalı. Resmi tezin savunucuları buna da şiddetle karşı çıktı.

Ermenilerin yok edilmesi Yahudi soykırımına örnek teşkil edebilir mi?

Yahudilerin Naziler tarafından yok edilmesinin başka nedenleri var. Ancak, Ermeni temerküz kamplarından Auschwitz’e uzanan bir çizgi var. Yeni bir Türkiye’nin yaratılması, toplumdaki yabancı maddelerin uzaklaştırılmasını gerektiriyordu. Türkler Lozan’da, revizyonist tutumunu kabul ettirince Naziler için örnek teşkil etti.

Almanya’nın Ermeni sorununda bir soykırımdan bahsetme konusunda hâlâ sıkıntıları var?

Yeşillerin ve SPD’nin ağız değiştirmesi utanç verici. Ama önemli adımlar atıldı. Birkaç hafta önceki meclis tartışması, 1916’dan beri Ermeni sorunu üzerine bir ilkti. Ancak daha sonra Berlin’in olup bitenleri soykırım olarak nitelememesi hayal kırıklığı yarattı.

Türkiye’de soykırımdan bahsetmenin cezası var. O zaman ceza kanunundaki reformdan beri çok ağırlık verilen basın özgürlüğünün durumu ne olacak?

Basın şimdi daha özgür. Ancak 2004 sonbaharında tüm Avrupa, dikkatini ceza kanunu reformundaki zina maddesine yoğunlaştırdı, basın ve düşünce özgürlüğü konusundaki birçok noktayı görmedi.

Burada birçok detayla Türkiye içinde ve Avrupa’da mücadele edilmeli.

17 Aralık’taki müzakerelere başlama kararından sonra Türkiye’de bir karşı hareket, milliyetçi bir kampanya yok mu?

17 Aralık’a hazırlık, tüm olumlu AB güçlerini ön plana çıkaran bir hazırlıktı. Daha sonra, Ermeni felaketinin anma günü olan 24 Nisan’a sıkıntılı bir geri adım atıldı ki bu Türk diplomasisinin en hassas konusuydu.

Bu yüzden tepki güçleri ortaya çıktı.

Erdoğan ne kadar inandırıcı?

Müslüman olarak yeni bir yön istiyor, Müslüman olarak Avrupa’yı arıyor. Ancak kendime, acaba Erdoğan ve onun AKP’si değişim için yeterli cesarete sahip mi diye soruyorum. Ermeni sorununda bir dönüşe ihtiyaç var. Türk vatandaşlığı kimliği, etnik Türkçülükten kurtulmalı. Anayasa’ya bağlılık, din ve dilden bağımsız olmalı.

Bu konuda çalışmakta olan azınlıklar komisyonu bu arada kapatıldı. Belki de AKP’den daha sol-liberal olan, yeni kimliğe adım atacak yeni bir partiye ihtiyaç var.

Böyle bir hareketin işaretleri var mı?

Siyasi olarak yok. Ancak bunun için basında, toplumda potansiyel var, AKP’nin bir bölümü bu konuda kullanılabilir.

Bazı siyasetçiler zaten partiden ayrıldı, Meclis’te bağımsız olarak yer alıyorlar.

(İsviçre gazetesi, 17 Mayıs 2005)

Yorumlar kapatıldı.