İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Meclis´in `soykırım´ mektubu intihal mi?

Meclis’in ‘soykırım’ iddiasına kaynak gösterilen ‘Mavi Kitap’a yanıt olarak Britanya’ya gönderdiği mektup, Prof. McCharty’nin makalesini ‘andırıyor’

RADİKAL – İSTANBUL – Türkiye’nin, Osmanlı Devleti’ nin Ermenilere soykırım uyguladığı yönündeki iddiaları belgelediği ileri sürülen Mavi Kitap’a
ilişkin Britanya’nın Lordlar ve Avam kamaralarına gönderdiği Türk tezlerini içeren mektup, intihal (sanatsal ve akademik çalışmalarda kaynağını göstermeden alıntı yapmak) çıktı.

Erdoğan ve Baykal imzaladı

TBMM’nin 13 Nisan’da yaptığı genel görüşmenin ardından, Başbakan Tayyip Erdoğan ve CHP lideri Deniz Baykal’ın da imzaladığı ortak bir mektup hazırlandı. İngiliz Lordlar ve Avam kamaralarına yönelik mektupta, Osmanlı Devleti’nin 1915-1916 arasında Ermenilere soykırım uyguladığını belgelediği ileri sürülen Mavi Kitap’ın ‘mesnetsiz ve propaganda amaçlı’ olduğu anlatıldı. Mektupta, iki kamaranın da bu kitabı ‘güvenilir bulmadığının’ açıklaması istendi.

Türkiye’nin gönderdiği, Türk tezlerini içeren beş sayfalık mektubun, ‘Türk dostu’ bilinen ABD’li tarihçi Prof. Dr. Justine McCarthy’nin hazırladığı ‘Birinci Dünya Savaşı’nda İngiliz Propagandası ve Bryce Raporu’ adlı metinden intihal olduğu ortaya çıktı. McCrthy’nin yazısı daha önce de Türk tezlerini belgelemek için ‘Yeni Türkiye Yayınları’ tarafından çıkarılan ‘Osmanlı’dan Günümüze Ermeni Sorunu’ adlı kitabın girişinde yer almıştı. McCarthy’nin yazısıyla Türkiye’nin İngiltere’ye gönderdiği mektup arasındaki ifade benzerlikleri şöyle:

Wellington House

McCarthy’nin makalesi

“Savaş boyunca, İngiliz savaş propagandası Dışişleri Bakanlığı’nın kontrolündeydi. Bakanlık, 1914 yılında Wellington House’da Savaş Propaganda Ofisi’ni (War Propaganda Bureau) kurdu ve başkanlığına Lordlar Kamarası’ndan C. F. Mastermann’ı getirdi. 1916 Aralıkında Llyod George başbakan olduğu vakit savaş propagandası, başında albay John Buchan’ın ve vekili C. F. Mastermann’ın bulunduğu Enformasyon Dairesi (Department of Information) tarafından organize ediliyordu. Mart 1918 başında ise Lord Beaverbrook’un bulunduğu Enformasyon Baakanlığı bünyesinde devam etti. Resmi yapısı ne olursa olsun; İngiliz propagandası ‘Wellington House’ ismi altında bilinmeye devam etti. Wellington House, İngiliz hükümeti çalışanlarının ve akademisyenlerinin en parlak beyinlerini bünyesinde topladı. Bunlardan biri de tarihçi Arnold Tonybee’ydi.”

Meclis’in mektubu

“Muhtemelen bildiğiniz gibi, 1. Dünya Savaşı sırasında İngiltere’nin savaş propaganda faaliyetleri, önce Savaş Propaganda Bürosu (1914), bilahare Enformasyon Dairesi (1916), daha sonra da Enformasyon Bakanlığı (1918) tarafından yürütülmüştür. Resmi yapısı ne olursa olsun İngiliz propaganda faaliyetleri savaş boyunca ‘Wellington House’ ismiyle tanımlanmıştır.

Haberleşme sansürü

McCarthy’nin makalesi

“İngiliz sempatizanı olmayan bazı gazeteler haberlerini İngiliz kaynaklardan alarak yazmaya zorlandı. Çünkü İngilizler Atlantik’ten geçen haberleşme kablolarını kullanılmaz hale getirmişlerdi ve Amerika’nın Avrupa ile haberleşmesi İngiliz hattı sayesinde gerçekleşiyordu. Bu durum, İngiliz sansürü anlamına geliyordu.”

Bu paragrafta bilgi notu olarak şu düşülmüştü: “Associated Press temsilcisi 1915’te Orta Avrupa’daki ABD’li muhabirlerin gönderdiği haberlerin yüzde 75’inin İngilizler tarafından yok edileceğini tahmin etmişti ve Orta Asya’dan gelecek haberleri de aynı akıbet bekliyordu.”

Meclis’in mektubu

“İngiltere, Almanya’nın transatlantik iletişim kablolarını tahrip etmiş olduğu için Savaş Propaganda Bürosu bağımsız muhabirler tarafından Amerika’ya gönderilen bütün raporları sansür ve kontrol etme imkânına sahipti. Associated Press, 1915’te Avrupa’daki Amerikalı muhabirlerin gönderdikleri yazıların yüzde 75’inin İngiliz makamları tarafından tahrip
edildiğini açıklamıştır.”

Türklerin hedef gösterilmesi

McCarthy’nin makalesi

“…Türkleri hedef göstermenin bazı özel nedenleri vardı: İngilizler, müttefikleri Fransa ve Rusya ile Ortadoğu’nun savaş sonrasında kendi aralarında paylaşılması için anlaşmışlardı. Bu arada dünyayı Osmanlı yönetiminin bir felaket olduğuna ve Türklerin egemenliklerindeki topraklarda zalim birer tiran olarak hüküm sürdüklerine inandırmak, bu topraklarda Avrupa kolonileşmesini daha da kolaylaştıracaktı. Amerika’da dikkatleri çeken önemli bir diğer sorun da Rusların Yahudi düşmanlığıydı. İngilizler, Rusların bu yönünün müttefikler ve Amerika arasında iyi ilişkileri bozacağından korkuyordu. Rusya’nın Yahudi düşmanlığına karşı yapabilecek bir şey yoktu.”

Meclis’in mektubu

“Son zamanlarda, İngiltere arşivlerini inceleyen bağımsız araştırmacılar tarafından ortaya çıkarılan bu belgeler şu hususları kanıtlamaktadır: Savaş Propaganda Bürosu, Osmanlı İmparatorluğu’nun tahrip edilmesini ısrarlı bir şekilde 1. Dünya Savaşı’nın temel nedefi olarak göstermeye çalışmıştır. Bu projeye ‘Türkler Gitmeli’ adı verilmiştir. Bu amaçla yürütülen ve esas itibarıyla Amerikan halkını hedef alan propaganda kampanyası; İngiltere’nin Anadolu ile Mezopotamya’daki sömürgeci politikalarını mazur göstermeyi; önemli bir müttefik olan Rusların Yahudilere karşı uyguladıkları vahşeti örtbas etmeyi ve özellikle Amerika’daki siyasi karar mercilerini, basını, akademisyenleri, çeşitli mezheplerden Hıristiyan kuruluşlarını ve fikir öncülerini, Türklerin Ermenilere ‘insanlık dışı muamele uygulamalarına ve katliam yaptıklarına’ inandırmak ve Amerikan kamuoyunda yeterli tepki yaratmak suretiyle Amerika’nın savaşa katılması amaçlanmıştır.”

Anadolu-Batı yakınlığı

McCarthy’nin makalesi

“Müttefiklerimiz ve tarafsızlar ile bazı barış kavramlarımız konusunda zorluklar yaşayabiliriz, ancak Türkiye’nin olumsuz pozisyonu üzerinde birliği sağlayabileceğimiz bir noktadır. Vurgulamamız gereken nokta ise; Küçük Asya ve Mezopotamya’nın sahip olduğu refah ve tarihi zenginlikler; Türklerin ticari ve sosyal ilerleme üzerindeki olumsuz etkileri; Türklerin
egemenliklerinde yaşayan toplulukları yönetim bazında sindirmekteki yetersizlikleri ve başarısız yönetimleri. Buradan hareketle Yahudi, Ermeni, Suriye ve Balkan haklarının yakın bir tarihte maruz kaldıkları muamelenin bir envanteri ile birlikte tarihi bir çalışma başlatmalıyız; Türki devletinin ıslah edilemez oluşu. Türkler askeri gücün temsilinden başka bir şey değildir. Sivil idare konusunda hiçbir zaman yeterli olmamışlardır; Avrupa ile Asya arasında bir köprü olan bölgenin kontrolünü yeteneksiz ve reaksiyoner bir devlete bırakma tehlikesi. Böyle bir devlet her zaman kendisi gibi askeri tepkiler gösteren Almanya’nın uydusu olmaya mahkûmdur; din faktörü de ayrıca vurgulanmalıdır. Türkiye şimdiki haliyle birbirine zıt dinlerin müzesidir ve modern anlamdaki hoşgorü onun devlet geleneğine yabancıdır.”

Meclis’in mektubu

“… Söz konusu propaganda materyali şu görüş ve inançları yaratmak ve yaymak amıcın güdecekti: Batı ile Anadolu’nun ve Mezopotamya’nın Türklerin işgalinden önceki eski kültürel mirası arasında yakınlık bulunduğu; Türklerin bölgede ilerlemeyi, ticareti ve sosyal gelişmeyi önledikleri; Türklerin Osmanlı Devleti’nin asıl unsurları olan halklarla ve özellikle Ermenilerle eşitlik ve adalet ölçüleri çerçevesinde kaynaşma ve bunları yönetim kabiliyetine sahip bulunmadıkları; Türk devletinin ıslah edilmesinin imkânsız olduğu ve Türk toplumunun, doğası nedeniyle reform yapma ve uygarca kendi kendini yönetme yeteneğinden mahrum bulunduğu; Türklerin Avrupa ile Asya arasında stratejik köprü konumundaki Anadolu’yu kontrol etmelerinin veya Almanya’nın bir uydusu olmalarının son derece tehlikeli olduğu; Osmanlı devlet sistemindeki her dini cemaatin kendini yönetmesi şeklindeki hoşgorüye dayandığı iddia edilen yaklaşımın (Buchan’ın ifadesine göre ‘bir dinler müzesi’) esasında Batı’nın çoğunluğunun yönetimi ve azınlıkların haklarına sahpi çıkılması sistemiyle bağdaşmadığı.”

İyi planlanmış propaganda

McCarthy’nin makalesi

“Toynbee’nin ilave kitaplarıyla birlikte Bryce Raporu, iyi planlanmış İngiliz propagandasının bir parçasıydı. İngiliz düşmanlarını karalamakta ve savaşın gidişatını derinden etkilemekte çok başarılıydılar. Almanya’ya yönelik faaliyetler Amerika’yı ‘gaddarlara’ karşı savaşa sokmak için bir araçtı. Türklere dönük propaganda ise Türklerin birer katil olduğu konusunda kalıcı bir örnek teşkil ediyor ve önyargı yaratıyordu. Almanlara karşı yapılan çalışmalar daha sonra ‘Savaş sırasında mubahtı’ denilerek bir savaş propagandası olarak nitelendirilirken, Türklere karşı yapılan propaganda asla bu şekilde algılanmadı ve yalanlanmadı.”

Meclis’in mektubu

“Birinci Dünya Savaşı’ndaki İngiliz propagandasını irdeleyen her ciddi akademik çalışma, o yıllarda Almanlara karşı yapılan propagandanın zafer uğruna gerçeğe yönelik çok dikkatli hazırlanmış bir saldırı olduğunu belirtir ve itiraf eder. Ancak aynı akademik çalışmalar aynı zamanda Almanlara karşı bir saldırıyı ihtiva etmediği sürece Türklere yönelik İngiliz propagandasını asla dikkate almazlar. İngiliz propagandasını hazırlayanlar Almanlara ne yaptılarsa Türklere de aynısını uygulamışlardır ancak bugün bu kimsenin dikkatini çekmemektedir.”

Kod adlarıyla atıf

McCarthy’nin makalesi

“… Aynı tarz Ermenilerle ilgili raporlarda da kullanılmıştır. Bilgi veren kişilerden harflerle ya da tanımlamalarla bahsediliyordu.(‘Bay A’, ‘Bayan B’ ya da ‘Bölgedeki bir yabancı’ gibi.) Alman raporunda olduğu gibi, bu sözde kişilerin zarar görmesini önlemek amacıyla gerçek isimlerin bilinmesi istenmiyordu.”

Meclis’in mektubu

“Mavi Kitap, görünürde ‘kişileri Osmanlı misillemesinden korumak amacıyla’ ‘görgü tanıklarının’ gerçek isimlerini açıklamamakta ve bu kişilere kod adlarıyla atıfta bulunmaktadır.”

Ermeni kaynakları

McCarthy’nin makalesi

“Bryce’ın raporundaki 150 olayın 59’u misyonerler tarafından yazılmıştır. 52’si ise Ermenilerin yazdıkları olayları anlatır ya da Ermeni gazetelerinin alıntılarından oluşur… “En inanılmazı ise bu 150 kaynağın yedisinin Ermeni Taşnak Partisi tarafından ortaya atılmasıdır.”

Meclis’in mektubu

“Bir Savaş Propaganda Bürosu belgesi, bu 150 kişiden 59’unu misyonerlerin, 52’sini Ermeni aktivistlerin, yedisini de isyancı Ermeni Taşnak liderlerinin oluşturduğunu ortaya koymuştur.”

——————————————————————————–

Elekdağ: Pek çok kaynak var

Türkiye’nin İngiltere’ye gönderdiği mektubu hazırlayanların en önemli ismi CHP milletvekili Şükrü Elekdağ’dı. Elekdağ, bu konudaki sorularımıza şu yanıtları verdi:

Mektubu siz mi kaleme aldınız?

Bu konuda bir açıklama yaparsam kendimden fazla bahsetmiş olurum.

Mektubun McCarthy’nin kitabından alıntı olduğu söyleniyor. Kitapla mektup büyük benzerlikler taşıyor.

Bir yerlerden muhakkak istifade edeceksiniz. Sadece McCarthy’nin makalelerinden değil, aynı zamanda İngiltere’de yaşayan tarihçi Prof. Dr. Selahattin Sonyel’in yazdığı kitaplar var, onlardan da istifade edildi.

Bir çeşit intihal mi?

Hayır. Öyle yazılırsa, cevabı da kolay. McCarthy ve Selahattin Sonyel gibi birçok kaynaktan yararlanıldı. İyi karşılaştırılırsa, oradaki değerlendirmenin sadece ona ait değil, başkalarına da ait olduğu ve bunların bir sentezinin yapıldığı ortaya çıkar.

Sonyel’in bu konuda bir kitabı var. Onun dışında bu konuda çok başka makaleler yazılmıştır. Tabiatıyla bunların hepsinden yararlanıldı. Sizin gazetenizde Ayhan Aktar diye bir yazarın ‘Mavi Kitap’ hakkında yazısı çıktı. Ben ona bir cevap verdim. O cevap gazetenizde yayımlandı. O cevabı okursanız, benim bundan dört sene önce bu konuda İngiltere’de Lordlar Kamarası’nda bir konuşma yaptığım ortaya çıkar. Orada söylediğim sözleri de göreceksiniz.

Yorumlar kapatıldı.