İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Mehtaran yürüyüşüne devam ediyor

Ragıp Zarakolu

Bizim demokratikleşme macerası yine, Osmanlı Mehteran marşına ayak uydurmaya başladı. İki adım atıyorsan, mutlaka bir adım geri atmalısın. Hatta bazen yetmez diye, iki, üç adım.

Milli Güvenlik Kurulu, sözde sivilleşti, ama bizde öyle ‘siviller’ var ki, ‘askeri’ mumla aratır. Basına sızan, son güvenlik kurulu belgesi, bunun somut bir örneğiÖ

Bu belgeyi hazırlayanların, ana kaygısı, bu toplumun güvenliği değil, kendi aşırı milliyetçi ideolojilerinin güvenliği.

Ecevit/Bahçeli hükümetinin en üst düzeyde oluşturduğu, ‘Asılsız Ermeni İddiaları ile Mücadele Komisyonunun’ çalışmalarını devam ettirdiği anlaşılıyor.

1962 yılında, ‘Azınlıkları eritmeye ant içmiş’ İsmet Paşa’nın gizlice kurdurduğu ‘Azınlıklar Tali Komisyonu’ gibi bu komisyonun da kaldırılması gerekmektedir.

Çok merak ediyorum, Talat Paşa’nın, TTK’nin ürettiği yeni teorileri kökten çürüten defterinin, Hürriyet gazetesindeki yayını da bu komisyon mu durdurdu? Yoksa başka bir erk odağı mı?

Ama bu kadarı bile, resmi tarih üreticilerini rezil etmeye yetti. Ama yüzleri kızarmadı bile…

Atatürk’ün eşi Latife Hanım’ın belgelerini yasaklatan anlayış, bizzat Atatürk’ün Nutuk’unu sansür eden anlayış, Talat Paşa’yı mı gözetecekti?

Yukarıda gerçekten Allah var. Böyle ayaklarına dolaştırdı işte. Utanan ise sadece tarih ve bilim oldu. Bu komisyonun varlığı, 1915 de uygulanmaya konan ‘politikanın’ resmi olarak üstlenilmesi ve sürdürülmesi anlamına gelmektedir. Geçmiş hükümette bu komisyonun başkanı Bahçeli idi. Şimdikinin başkanının hangi başbakan yardımcısı olduğunu bile bilmiyoruz..

Bu komisyon, ders kitaplarında konuya ilişkin bölümler koydu ve memurlarla öğretmenlere yönelik sayısız seminer düzenlenmesini organize etti. Ayrıca yayın dünyası resmi görüşü yansıtan, bilimsel akademik düzeyi son derece düşük, propaganda yani ağır basan kitaplara boğuldu. Bir yanda Hitler kitapları, bir yanda dönmelik ve Yahudilik ile ilgili anti-semit yayınlarla, ‘asıl Ermenilerin Türkleri kestiğine’, ‘Ermeni İhanetine’ ilişkin yayınlar birlikte sergilenmeye başlandı.

Öte yandan TV kanallarında da, bunlarla paralel yayınlar yapıldı peş peşe.

Organize ve tek merkezli bir kampanya istikrarlı bir biçimde sürdürülüyor.

Beyinleri yıkanmış birçok kişi, ülkenin dirhem dirhem satıldığı, yeniden istiklal mücadelesi verilmesi gerektiğine inanıyor, varolan hükümete gün biçiyor. Hükümet ise, bu baskılara boyun eğmiş, teslim olmuş vaziyette. Geçen yıl kendini demokrasi şampiyonu ilan eden hükümet, Ecevit/Bahçeli hükümeti kadrolarının hazırladığı, temel hak ve özgürlükleri kısıtlayan yasa taslaklarını peş peşe çıkarıyor. Ve bunları demokratikleşme olarak yutturmaya kalkışıyor. İsviçre’de TTK başkanı Hallacoğlu’nun verdiği konferansta, ‘soykırım’ olmadı görüşüne karşı soruşturma başlatması, bizim aşırı milliyetçi koroyu coşturdu. Bunların AKP içindeki uzantıları, hemen ‘Biz de Soykırım diyenleri yargılayalım’ diye, TCY’ye 10 yıl hapis koyan bir değişiklik önerisinde bulundu.

Tabi medya da bir isteri kampanyasına çanak tuttu. En komiği, hepsinin ‘düşünce ve ifade özgürlüğü’ şampiyonu kesilmesi idi. Ve yine hafızaları, unutma hastalığına kurban gitmişti.

Ayşe Nur Zarakolu, 1993 yılında, Yves Ternon’un Ermeni Tabusu kitabını yayınladığında 2 yıl hapse mahkum edildi, bir yıl sonra da yayınevi bombalandı. O ‘soykırım’ deyiminden dolayı yargılanırken, Bernard Lewis de Paris’te Le Monde gazetesinde, soykırım kavramına karşı çıktığı için yargılanıyordu. Bizim medya Lewis Davası’nı manşetten verirken, İstanbul’da süren davayı anmıyordu bile. Lewis Davası 1 Franklık sembolik bir mahkumiyetle bitti. Lewis’in mahkumiyetinde Ayşe Nur Zarakolu’na verilen 2 yıllık cezanın belirleyici etkisi olmuştu. Paris mahkeme salonundan çıkan ‘büyük’ medyanın ünlü Paris muhabirleri ise, salondan, ‘Kim bu kadın’ diye fırlıyordu. Sansürcülüğün sonu: Kendi muhabirlerini bile dünyadan bihaber kılarsın.

Ayşe Nur Zarakolu, daha sonra Prof. Vahakn N. Dadrian’ın, ‘Uluslarararası Hukuk Açısından Jenosid’ davasında ise, güçlü savunmaları sonucunda, beraat etti. Yıllar sonra, Ecevit Hükümeti, Yargıtay’a bu beraat kararını nasıl onayladıklarını soracaktı.

300 küsur üniversite profesörü, Ayşe Nur Zarakolu’nun düşünce ve ifade özgürlüğü için bildiri yayınlamadı. Hallacoğlu’nun düşünce ve ifade özgürlüğüne sahip çıktılar. Eh, bu da 13 yıl sonra bir ilerleme sayılabilir!

Bu ulemanın hiç düşünce ve ifade özgürlüğüne sahip çıktığını duymamıştık daÖ Evet, Ermeni trajedisi hâlâ ne yazık ki mahkemelerde tartışılabiliyor. Bence, bu soruşturma Hallacoğlu için kendi tezini savunmak için büyük fırsat. Ayşe Nur Zarakolu gibi, o da gitsin görüşlerini mahkemede savunsun. Gerçekten cesur ise ve tezlerine inanıyorsa… İşte elinde hazır bir kürsü… Merak etmesin, Ayşe Nur Zarakolu gibi ona 2 yıl hapis falan vermezler. Lewis’e talep edilen 1 Franklık sembolik para cezası verildi. Hadi onunki de 2 Frank olur, olsa olsa.

Yorumlar kapatıldı.