İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Schröder´den ruh okşama ziyareti

CHRISTIANE SCHLOTZER

Gerhard Schröder Türkiye’ye açık konuşmak için gelmişti. Bunu sınırlı bir şekilde başardı. Şansölye İstanbul’da Ekümenik Patriklik’ten bahsederken, biraz mırıldanarak söylenen “ekümenik” kelimesi, kolayca “ekonomik” olarak anlaşılabilirdi. Bu, Schröder’in, ruh okşama ile Siemens arasında gidip gelen ziyaretine uygundu. Ruhun okşanması Başbakan Tayyip Erdoğan içindi. Erdoğan son olarak dizginleri elden bırakmış, Türkiye’nin reform süreci açmaza girmişti. Buna ek olarak Ankara, 90 yıl önce Ermenilerin kanlı sürgününe ilişkin kendine has bakış açısıyla, Paris’ten Berlin’e kadar farklı düşünen herkese kötü davranmıştı.

Diğer taraftan Boğaz’daki ekonomi daha önce hiç görülmemiş bir patlama yaşıyor. Türk-Alman ticaret hacmi 2004 yılında yüzde 30 arttı. Alman sanayiinin kaymak tabakası bile, Erdoğan ve Schröder çağırdıklarında, bir saatliğine de olsa jetle İstanbul’a geliyorlar. Şansölye bir süre önce kendini Türkiye’nin AB içindeki avukatı ilan etti. Türkiye’nin ayağının altındaki halının kayması, Schröder’in politikası için iyi olmaz. Bu yüzden Schröder, uyandırmak için Boğaz’a gitti, heyecanla Erdoğan’ın omzuna vurdu ve ‘dövülen çocuk daha fazla hata yapar’ düsturuyla, uyarılarında daha ziyade yumuşak oldu.

Nazik bir eğitim reçetesi

Bu nazik bir eğitim reçetesi olabilir, fakat siyasette pek o kadar işe yaramıyor. Örneğin Schröder, Alman piskoposların, Hristiyan kiliselerinin hukuki güvencesi ve din özgürlüğü için girişimlerde bulunması yönündeki isteğini yerine getirdi. Ekümenik Patrik Bartholomeos’a yapılan sembolik değeri büyük ziyaretin programa dahil edilmesinin nedeni buydu. Fakat Başbakan Gerhard Schröder, Rum Ortodoks din adamına, 1971’den bu yana kapalı tutulan ruhban okulunun kısa zamanda açılmasını talep etme iyiliğini yapmadı. Daha ziyade, tarihi eskilere uzanan kiliseden sabırlı olmasını rica ederek böylece kendisini tartışmanın dışında tuttu.

Buna karşılık Schröder, bunun kadar hassas bir konu olan Kıbrıs meselesinde beklenmedik netlikte konuştu. Ancak bu da ruh okşamasının bir parçasıydı. Schröder Türklere, haklı olarak kendilerini AB tarafından yalnız bırakılmış hissettiklerini, çünkü Kuzey Kıbrıs’ın şimdi bir yıldan daha uzun bir zamandır Brüksel tarafından söz verilen 259 milyon avroluk ödemeleri beklediğini söyledi. Oybirliği gerektiren bu ödeme AB içerisinde Kıbrıslı Rumlar tarafından engelleniyor. Rumlar ödemeyi, bu parayla Türk kesiminde bir zamanlar Kıbrıslı Rumlara ait topraklara bir santim bile inşaat yapılmaması koşuluyla serbest bırakmak istiyor. Kıbrıs düğümü o kadar sıkı bağlanmış ki, Schröder’in ziyareti bunda fazla bir şey değiştiremez. Schröder’in, Alman firmalarına yaptığı, bu güneş adasının Türk tarafında da yatırım yapmaları yönündeki çağrı bu yüzden bir sonuç getirmeyecek.

Türkiye hızlı davranmalı

Yatırımcılar paralarını Türkiye’ye taşımayı tercih ediyorlar. Fakat Türkiye’nin ilerlemesi, demokratik başarıya yakından bağlı. Türkiye’nin reform rotasını terk etmesi halinde, Boğaz’da bir Asya Kaplanı yaratma rüyası, bir hayal olarak kalacaktır. Bunu Erdoğan da biliyor ki bu yüzden Schröder’in zorlaması üzerine, Ankara’daki uyuşukluğun artık sona erdiği sinyalini verdi. Berlin’den gelen mesajın gerçekten yerine ulaşıp ulaşmadığını, Türkiye’nin -geciken yeni Ceza Yasası’ndan Kıbrıs ile AB Gümrük Birliği’ni imzalamaya kadâr hâlâ yapılmamış Brüksel ödevlerini hızla halletmesi gösterecek.

Buna karşılık, Schröder ve Erdoğan tarafından dile getirilen ve Türkiye’yi Avrupa’ya hazır hale getirecek olan zihniyet değişikliği, müzakerelerin başlayacağı 3 Ekim’den önce gerçekleşmeyecektir. Schröder Türkiye’de, bunun daha uzun süreceği güvencesini verdi. Bu da ruh okşamasının parçasıydı, fakat bu defa, Şansölye’den farklı olarak birçoğu Türkiye’nin üyeliğinden korkan Alman seçmenlere yönelikti. (6 Mayıs 2005)

Yorumlar kapatıldı.