İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermeni kararları aslında önemli bir kozdur

Ahmet Gürsoy

Türkiye Avrupa ilişkilerinde tarih, geriye dönük sebepler üzerine kurularak gelişiyor.

Bir başka ifade ile geçmiş güncelleştirilerek, Türkiye siyaseti bunun üzerine inşa edilmeye başlanmış durumda.

Batılılar için Türkiye bir tarafa, Ermenistan ve onun tarihi geçmişi öbür yana.

Gelişmeler iyice incelendiğinde görülecektir ki “haksız da olsan Ermenistan çok daha önemlidir” ön kabulü Türkiye-Avrupa politikalarının temel felsefesini oluşturmaktadır.

Bunun için gerekirse Türkiye ile ilişkiler bozulabilir veya Türkiye dışlanabilir, ama Ermeniler asla! Teoriyi baştan nasıl kurarsanız sonucu ona göre gelişir.

Dolayısı ile de Batının davranışları, “hak” ve “gerçek” aramaya yönelik değil, önceden “haklı” olduğu belirlenen durumun ötekiler tarafından benimsenmesi veya benimsemiyorsa kendisine benimsetilmesinden ibarettir. İşin garip tarafı “Ermeni meselesi” denilen şey, esasında tüm Avrupa”yı doğrudan temsil etmiyor; lakin tüm Avrupa”nın Osmanlı”ya, yani Türk”e karşı geliştirdiği parçalama politikasının enerjisini temsil ediyor.

Avrupa esasında Birinci Dünya Savaşı öncesinde ve sonrasında oluşturduğu Türk karşıtı propagandanın yeniden bilinç düzeyine çıkarılması ile kendi halkını uydurduğu yalana inandırma gayretinde.

Yoksa Avrupa tarihi varlığını Ermeni diasporasına borçlu değil.

Mesela İsviçre tarihinden Ermenileri ve rollerini çıkarırsanız, derin bir boşlukla karşılaşmazsınız.

Peki sebebi her ne olursa olsun bu durum bizi nereye götürecek? Bu sorunun cevabı Türkiye”nin ve iktidarların Avrupa meselesine bakışları ile doğru orantılı olarak gelişecektir.

Aslında ortada çok anlamsız parlamento kararlarının bulunması kararı alan ülkelerin kendi iç sorunu haline getirilerek, Türkiye lehine önemli bir durum yaratılabilir.

Bunu yapacak olan siyasi iradedir.

Şu hususlar dikkate alınmalıdır. 1.Parlamentosunda Ermeni meselesi ile ilgili karar alan ve bu doğrultuda kendi ülkesinde aleyhte propaganda yapılmasına ceza getiren her ülke, aslında tarih bilimini de sınırlandırmış ve yok etmiş demektir.

Yani bu ülkelerde tarih gerçeği hiç bulamayacak ve ilmi değil, söylemci bir yaklaşımla ele alınacak demektir ki, esasında bu içe kapanış ve bir yönüyle de ortaçağa dönüştür.

Bu durum, karar alan ülkeler için yalana sığınma, bilimden kaçıştır.

Batının duraklama dönemidir diyebiliriz.

2.Bir toplumu zorla yalana inandırma, gelecekte farklı sonuçlar ortayla çıkarabilir.

Hükümetleri tarafından kandırıldığına inanılan halkın, bilinci uyandırılırsa ülkesine ve yönetenlere karşı güveni sarsılır.

Türkiye için bundan daha büyük koz olamaz.

Parlamento kararı alan ve yasak getiren her ülke esasında Türkiye”ye gerçek bir nüfuz alanı açmış demektir.

İçeri girip, bilinç tetiklemesiyle, çok şeyi değiştirmek mümkündür. 3.Türkiye”yi yönetenler, haklı olduğu konuda ciddi kararlar alıp, dayatmalara karşı direnir ve karar alan ülkelerin ilim adamlarına, toplum önderlerine, etkili kamuoyu oluşturucu kesimlerine yönelik belgelere dayalı sürekli bilgilendirme çalışmaları yaparsa, bilinç belirli bir kuluçka döneminden sonra kendiliğinden patlayacak ve asıl inkılap o zaman olacaktır.

Bunun için her ülke içinde faaliyet gösterecek kimseler bulunabilir ve posta sisteminden yararlanılabilir.

Uzun vadede köklü çalışmalar vasıtasıyla, tüm batı Ermeni meselesini bizzat kendi çözecek hale getirilebilir.

Türkiye, tavizci davranırsa, olayları savsaklarsa, durum elbette aleyhimize gelişir.

Buyurun batının kozunu değerlendirin.

Fırsat verilmiştir.

Yorumlar kapatıldı.