İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Schroder, tek kelimeyle muhteşemdi

M.Ali Birand

Türkiye’de birşeyler oluyor, ancak biz farkında değiliz galiba.
Şu son haftalarda dışardan gelen yabancıların toplantılarını ve söylediklerini dinledikçe, kulaklarıma inanamıyorum.Acaba, gerçekten bizden mi söz ediyorlar, yoksa başka bir ülkeden mi, anlayamıyorum.

Nedeni de basit. Bizim gazetelerimizi okuyorum, resmi yetkililerin tartışmalarını izliyorum, bazı yazarlarımızın yorumlarına bakıyorum ve Türkiye’nin batmak üzere olduğunu sonucuna varıyorum.

Sanki hiçbir şey doğru gitmiyormuş, hükümet herkesle kavgalıymış, bölgede ve ABD-AB ile ilişkilerinde izole olmuş izlenimine kapılıyor insan. Zaman zaman “ne oluyor bize, işler böylesine kötü mü ? ” sorusunu soruyorsunuz.

Ardından Türkiye’ye son haftalarda ardı ardına gelen yabancı şirketlerin Başkanlarına bakıyorum, onların söylediklerini dinliyorum ve bu defa hayretim daha da büyüyor. Adamlar, bizi yere göğe koyamıyorlar. Ekonomik ve siyasi gelişmeleri sayıyorlar ve eksiklerimizi sıralıyorlar. Bu adamlar boş konuşmazlar. Olmayan birşeyi var gibi göstermezler. Hele paralarını yatırdıkları yerin güvenli olmasını isterler.

Peki o zaman kim haklı ?

Bizim kendi kendimizi gördüğümüz gibi kötümser bir manzara mı var, yoksa yabancıların ileri sürdükleri gibi, işler göründüğünden daha mı iyi gidiyor?

Doğrusu ben anlayamıyorum.

Hele Forum İstanbul’daki toplantılara katılınca, kafam daha da karıştı. Bu insanların Başbakana şirin görünme gibi bir sorunları olmadığını da bildiğim için, işin içinden çıkamadım.

Siz nasıl değerlendirirseniz değerlendirin. Kötümserseniz, karalar bağlayın, gerçekçi ise birşeylerin iyileşmeye başladığını, herşeyin harika olmadığını ve daha gidilecek epey yolumuzun olduğunu düşünüp rahat edin.

Seçim size ait.

* * *

SCHRODER, ALMANYA’NIN KONUMUNU DEĞİŞTİRDİ…

Alman Başbakanı’nın Çarşamba günü Marmara Üniversitesinde yaptığı konuşma son derece önemliydi. Hem içerik açısından, hem de bir siyasetçi olarak kendi ülkesindeki koşullardan dolayı önemliydi.

Şu sıralarda, özellikle Fransadaki referandum ve Almanya’daki yerel seçimler öncesinde, Türkiye lehinde konuşmak çok zor bir iştir. Alman Hristiyan demokratlar, Schroder’i, Türkiye’yi Avrupa’ya taşıyan ve bu şekilde ülkedeki işsizliğin artmasına yol açan kişi diye yerden yere vuruyorlar. Türkiye’nin AB’ye katılmasını bir felaket gibi görüyorlar.

Schoder buna rağmen çıktı ve Türkiye’ye tam destek verdi.

Daha da öteye gitti.

Kıbrıs konusunda uğradığımız hayal kırıklığımızı paylaştı.

Ermeni soykırımı iddialarıyla ilgili olarak, genel yaklaşımımızı destekledi (tabii bu arada, kendilerinden örnek verip birşeyler yapmamız gerektiğini söylemeyi de ihmal etmedi) ve Ruhban okulunun açılması konusunda da dolayı bir mesaj yolladı.

Ancak bütün bunları da, büyük bir sevecenlik içinde yaptı.

Almanya, Başbakanın bu tutumuyla, 1970-90 dönemindeki, Türkiye’nin Avrupadaki lokomotifi konumuna dönmüş oluyor. Bir ara bu denge bozulmuş, hatta Fransa bu rolü üstlenir gibi olmuştu. Ancak Schroder, 17 Aralık 2004’e kadarki yaklaşımı ve şimdi sürdürdüğü tutumuyla, Almanya’yı Türkiye’nin Avrupa’daki en önemli müttefiklerinden biri durumuna soktu.
Eğer biz buna gereken önemi vermez ve ilişkileri daha da yoğunlaştırmaya çalışmaz ve gayet tabii karşıdan gelen seslere önem vermezsek, böyle bir müttefiği bir süre sonra kaybederiz. Oysa Almanya’nın bize, bizim de Almanya’ya ihtiyacımız var.

* * *

BİZ İSTEDİĞİMİZ KADAR EKÜMENİK DEĞİL, DİYELİM…

Türkiye Fener Patriğinin Ekümenikliğini kabul etmiyor.

Peki, kabul…
Ancak bununla da kalmıyoruz, Patriğin Ekümenik olmadığını ispatlamaya çalışıyoruz. Açıklamalar yapılıyor, duyarlıklarımız hatırlatılıyor. Sonra bir de bakıyoruz ki, ülkemize gelen tüm kalburüstü yabancılar, devlet ve hükümet başkanları, Patriği (Ekümenik olarak kabul ettiklerinden dolayı) ziyaret ediyorlar.

Ne olacak şimdi ?

Ben, Türkiye’nin Ekümenikliği kabul etsin demiyorum. İtiraz edelim ve tanımayalım. Ancak bunun mücadelesine gerek yok. Zira, kimselere dinletemiyoruz. Dinletemediğimizden dolayı da, aldırılmayan bir tepki yapmakla kalıyoruz.

Ortada bir gariplik yok mu ?

Yorumlar kapatıldı.