İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Kıbrıs´taki Ermeni Okulunun Akıbeti Nasıl ve Neden Türkiye Cumhuriyetini İlgilendirmeli ?…

Raffi A. Hermonn

Gazeteci -Araştırmacı

P a r i s

Kıbrıs Rum kesiminde “Melkonyan” adında bir Ermeni okulu bulunuyor.

Kayserili Krikor -Garabed Melkonyan kardeşlerce yaratılan yetimhane amaçlı okul, 1926’da öğrenime açılmış. Kardeşler, okulun maddi sıkıntı çekmemesi için, çevresinde 120 bin karelik bir arazi satın alıp, tam 3,5 milyon ABD Dolarlık bir fon bırakmışlar.

Okulun varisliği, maddi-mânevi sorumluluğu, Türkiye Ermeni Patrikliği’ne verilmiş.

Ancak, zamanın ortamından endişelenerek, ağızları yanmış olduğundan, sorumluluk “kuruluş amaçlarına kesin riyaet etmesi şartıyla” geçici olarak, ABD’deki A.G.B.U. (Armenian General Benevoles Union) adlı, hayırsever kuruluşa devredilmiş.

Amaç, okulun sorunsuz bir ortamda, yeşerebilmesini sağlamak olup… herhalde onun kapatılıp gelirinin çarçur edilmesi değilmiş tabii !

79 yıldır, Ermeni Diyasporası’nın bazı hastalıklı, fanatik duygulardan arınmış ama “dünya realitesi bütününde, Ermeni kültürünün yerini, geçmiş – halihazırdaki değerleri, gerçekçi bir üslupla tespit edip (geçmişe takılı değil!) geleceğe umutla bakan kadrolar hazırlayan” okul, hâlâ salt İstanbul Ermeni değil, Türkiye GENEL kültür yaşamını da zenginleştiren, nice insanların ocağı olmuş.

Yazdığı sayısız sözlük, ansiklopedi, kitap, çeviri, araştırmalarıyla Türkiye’nin eğitimi, edebiyatı ve tarihine hizmet etmiş, sayın Pars(ekh) Tuğlacı(yan) gibi … nicelere !

Öğrenci sayısının artarak (nicel), mezunlarının ise Avrupa ve ABD’nin Oxford, Yale Sorbone, gibi üniversitelerine sokabilerek (nitel) başarılar kaydeden okulu, AGBU yeni yönetimi, birden … “2005 Haziran’ında kapatma kararı !” almıştır.

Kapatılma gerekçesi : “Okulun, Ermeni dünyası gerçeklerine, kendisinden bekleneni artık veremez olduğu !”dur …

Evet, belki “Ermeni dünyası”nın, dar, içe kapanık çerçevedeki “ihtiyaçları”na cevap veremeyen, ama bireylerin yaşadıkları topluma, Ermeni kökenli aydınlar olarak hizmet edecek, dünya kadroları yetişitiren okuldan “ne beklendiğini”, AGBU söylememektedir.

Görünen o ki :“SSCB’nin yıkılışına dek, maddi-mânevi desteklemesi gereken AGBU, okula yardımcı olmak yerine… ona rant sağlayan fonu, hakkıyla idare edememiş (!) ama öğrenci sayısı durağan olduğu sürece bu “açık”ları ortaya çıkmamıştır…

Sovyetlerin yıkılışından sonra ise, eski Varşova paktı bölgesinden gelen öğrencilerde, üstelik başarıları evrensel ölçülerce kanıtlanmış, Türkiye kökenli, bir baş eğitimci okula başarılar katınca, patlama olmuş ve…oyun bozulmuş; AGBU yönetimi de, bu durumdan sevineceğine, okulu “kapatmak !”istemiştir !

Hâlihazırda … okul ve çevresindeki, 100 milyon ABD Doları değerini aşmış, arazinin satılıp, Kayseri’li kardeşlerin mirasına, ikinci kez ihanet edilmesi, sözkonusu …

İSTANBUL’DAKİ ERMENİ PATRİĞİ, BU OLAYA “DUR !” DİYOR VE ….

Patrik Mutafyan, Kilise’nin suskun geleneğini bozarak “dur !”diyor, “Melkonyan’ın kapatılmasını, ‘vasiyetinin çiğnenmesi’ olarak telakki ederek, AGBU’ya dava açıyor ve
“okulun kapatma kararının iptâlini” ve “Melkonyan’ların maddi mirâsının, bugüne dek nasil idâre edildiğinin hesabını” tâlep ediyor.

TÜRKİYE, DÜN NASIL DAVRANIRDI, OYSA BUGÜN NASIL DAVRANMALI ?…

Türkiye’nin eski “Milli Çıkarları” böyle durumda, en azından, susmayı gerektirirdi.

Eski “Milli Çıkarlar”ımıza göre… alt tarafı Diyaspora’da, önemli bir eğitim – kültür okulunun, kapatılması, çok çok ellerimizi ovuşturarak sevinmemize, neden olabilirdi.

Ermeni Diyasporası’ndaki bir okulun, güzelce (!)kapanmasına, engel olmaya kalkan Ermeni Patriği’nin kulağına yavaşça “bu işten el çekmesini tavsiye” bile edebilirdik ….

Ama… değişen dünya parametreleriyle, bizlerin “Milli Çıkar”ları da değişti.

Yeni “Milli Çıkarlar gereği, bırakın “sessiz kalmayı”, alttan alta AGBU gibi (Ermeni okulunu kapattığı için) bir kuruluşu desteklemeyi, Patriğ’e “tavsiyede” bulunmayı, asıl Patriği …bu okulun kapatılmasına karşı girişitiği mücadelede desteklemek gerekiyor !

Evet, zirâ …Melkonyan Okulu’nun kültürel kimliği, Osmanlı döneminde, XIX. yy’da
Rönesansını yaşamış Ermeni dili, uygarlığı ve edebiyatı üzerine kurulmuştur.

Evet, zirâ bu okul, batıya açılma maceramıza paralel gelişen, kültürümüzün parçası,
her şeyiyle bir zenginliğimiz…

Şu veya bu dünya konjonktürü ve önyargılarımız nedeniyle, dışlamış olduğumuz olsak da, kültürümüzden biri bu.

Hele… ki, AB’nin, geçen yıl, “İstanbul Ermenicesi” diye bilinen “Batı Ermenicesi”ni, koruma kararı almış olduğunu hatırlarsak… yarın Türkiye olarak, bu kültürün koruma sorumluluğunu üstleneceğiz, bunu Ruslara, İranlılara, Fransızlara vermeyecekler ki !

İşte, tüm dünyaya bizleri “Ermeni düşmanı” olarak tanıtmayı şiar edinmişlere, çok güzel bir Osmanlı tokadı atma fırsatı …

Yorumlar kapatıldı.