İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Halaçoğlu’na 353 tarihçiden destek

TTK Başkanı Prof. Halaçoğlu’na karşı İsviçre’de başlatılan girişim, Türk tarihçilerini ayağa kaldırdı.

İsviçre’nin, Türk Tarih Kurumu (TTK) Başkanı Prof. Dr. Halaçoğlu’na karşı başlattığı girişimi kınayan Türk tarihçileri, bir bildiri yayınlayarak bunun ifade özgürlüğüne indirilen bir darbe olduğunu duyurdu. 79’u profesör 353 tarihçi, ‘Halaçoğlu’nun tarihi gerçekleri ortaya koyma çabalarını destekliyoruz’ dedi.

TÜRK Tarih Kurumu Başkanı Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’na karşı İsviçre’de başlatılan girişim, Türk tarihçilerini ayağa kaldırdı. 29 üniversiteden 79’u profesör, 41’i doçent, 123’ü yardımcı doçent olmak üzere 353 tarihçi, bir bildiri yayınlayarak Halaçoğlu’na destek verdi. Aralarında Prof. Dr. Halil İnalcık ve Prof. Dr. İlber Ortaylı’nın da bulunduğu tarihçilerin bildirisinde şöyle denildi:

TEHCİR PLANLI DEĞİL

1915 yılında uygulanan Ermeni tehciri önceden planlanmış bir girişim değil, Birinci Dünya Savaşı’nda değişik cephelerde çarpıştığı sırada Ermeni çeteciler tarafından çeşitli bölgelerde arkadan vurulan Osmanlı ordusunun güvenceye alınması ve Müslümanlar ile Ermeniler arasında çıkmış bulunan çatışmaların büyümesinin önlenmesi amacıyla ve sadece mecburiyet dolayısıyla tatbik edilmiş geçici bir önlemdir. Düşman ordusuyla yapılan fiili işbirliğine son verilmesi maksadına yönelik olan bu uygulamanın, muhtemel bir isyana karşı önceden düşünülmüş bir tedbir olma özelliği ise, hiçbir şekilde bulunmamaktadır.

“Ermeni meselesi” ve “Ermeni iddiaları” sadece 1915 tehciri ve Osmanlı İmparatorluğu ile sınırlı kalmayan, etkileri günümüze kadar gelen bir olaylar zinciridir. Bu iddialar başta Lozan olmak üzere diğer mâlî ve hukukî uluslararası anlaşmalarla birçok alanda Osmanlı İmparatorluğu’nun vârisi kabul edilen Türkiye Cumhuriyeti’nin kuruluş yıllarına kadar uzanmakta ve bugünkü devletimizi de haksız bir suçlamayla karşı karşıya bırakmaktadır. Dolayısıyla, son zamanlarda ortaya çıkan “Soykırımı kabul edelim, Osmanlı’nın meselesi olan 1915 olayları Türkiye Cumhuriyeti’ni bağlamaz” şeklindeki görüşün ne derece zaaf içerdiği de kendiliğinden belirmektedir; zira genoside, zamanaşımına tâbi olmayan ve milletlerin geçmişini lekelemesinin yanısıra geleceğini de kirleten bir insanlık suçudur ve tarihimizin bu suçla uzaktan veya yakından bir alâkası bulunmamaktadır.

Ermeni diasporası son yıllarda “Türk tarihçilerin Batı’da popüler olmalarının ve ‘itibarlı akademisyen’ kabul edilmelerinin yolunun Türk tezine aykırı görüşler ileri sürmeleri olduğuna inandırılmaları” şeklinde yeni bir propaganda metodunu hayata geçirerek Türkiye’de kendi tezlerini savunacak yandaşlar bulma çabasına girişmiş ve sayıları az da olsa maalesef bazı destekleyiciler sağlayabilmiştir. İşin garip tarafı ise, Ülkemizde bugün Ermeni tezlerini destekleme ve o doğrultuda görüş ortaya atma talihsizliğini gösteren bu kişilerin 1915 olaylarının ve tehcirin en önemli bilimsel kaynağı olma kimliğini yaşıyan Osmanlı Arşivleri’nden içeriye adımlarını atmamaları, konuyla ilgili belgeleri okuyacak Osmanlıca bilgisine sahip bulunmamaları ve yine konuyla ilgili olarak bugüne kadar hiçbir bilimsel yayın yapmamalarıdır. Bu kişilerin, tarih disiplinin temel metotlarına dikkat etmeden, tek taraflı yaklaşımlarla ileri sürdükleri görüşlerin tarihçiler tarafından eleştirilmesi karşısındaki muhataplarını “resmî tarihçilik” ile suçlayarak kolaycılığa sapmalarını doğru bulmuyoruz.

Türk tarihçileri, yurt dışındaki Ermeni lobilerinin baskıları neticesinde karşılaştıkları engellemelere ve çektikleri bütün zorluklara rağmen, yıllardan buyana tehcirle ilgili gerçekleri ortaya çıkarmaya çalışmakta ve bu çalışmalarına kısıtlı imkânlarla devam etmektedirler. Kendi tezlerini ve gerçeklerle bağdaşmayan iddialarını kabul etmeyen tarihçilerin doğruları söylemelerini engelleme politikaları doğrultusunda Prof. Dr. Stanford Shaw, Prof. Dr. Gilles Veinstein ve Prof. Dr. Bernard Lewis gibi son derece saygın bilim adamlarını bile susturabilmek maksadıyla ölümle tehdit eden ve mahkeme yollarını deneyen bazı Ermeni çevreleri, aynı baskıyı şimdi de Türk Tarih Kurumu’nun Başkanı, kıymetli meslektaşımız Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun üzerinde kurmaya çalışmaktadırlar.

Prof. Dr. Yusuf Halaçoğlu’nun Ermeni tehciri konusundaki tarihi gerçekleri ortaya koyma çabalarını destekliyor, kendisinin fikir ve ifade özgürlüğüne yöneltilen ve mutlaka akim kalacağına inandığımız bu hukuksuzluğu protesto ediyor, başlatılan girişimin Türkiye’nin değil İsviçre’nin tarihinde fikir özgürlüğüne indirilen bir darbe olarak yeralacağına inanıyoruz.

Yorumlar kapatıldı.