İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Halaçoğlu meselesi

Ali Bayramoğlu

Tarih tarihi verilerle, günün siyaseti ise günün dinamikleriyle tartışılır. Bu tartışmalarda tarihi bugünün siyasetine işaret ederek açıklar ya da günün siyasetini sadece tarihe dayanarak yapmaya kalkarsanız, ne tarihi anlarsanız ne siyasette yol alırsınız.

Tartışma yerine, saflaşma üretirsiniz…

Çok boyutlu bir mesele olan, hem dünü hem bugünü, hem tarihi hem ulusçu siyasetleri kuşatan Ermeni meselesinde sağlıklı bir tartışmanın ne denli müşkül olduğu ortada…

Bu müşkülat sadece bu meseleyi tarihi açıdan ele alıp, 1915 öncesi, sırası ve sonrasıyla, siyasi, hukuki ve toplumsal yönleriyle tartışmaya soyunanlara gösterilen tepkiden kaynaklanmıyor.

Aynı zamanda sorunun uluslararası güç ilişkilerinde bir araç haline getirilmesinden ileri geliyor.

İsviçreli savcının Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu hakkında, Ermeni Soykırımı’nı reddettiği için, soykırımı reddedenlere yaptırım öngören bir yasaya dayanarak açtığı soruşturma bu araçsallaşmanın tipik örneğidir. Benzer bir yasanın Fransa’da bulunması, geçenlerde Belçika’da da kabul edilmesi aynı durumun diğer örnekleridir.

Bu yasaların, özellikle Halaçoğlu’na yönelik soruşturmanın varlığı Türkiye’deki her tür tartışmayı boğacak, kaçınılmaz bir şekilde tepki ve öfke üretecek nitelik taşımaktadır..

Bu koşullarda sağlıklı bir tartışmanın yapılması, yazıların ve görüşlerin doğru anlaşılması ve algılanması elbette mümkün olamaz.

Nitekim Halaçoğlu’yla ilgili soruşturma, bir meseleyi onu oluşturan unsurları ayrıştırarak anlamak ve tartışmak çabalarına vurulan büyük darbedir.

Bu tür yasa ve soruşturmalar, Ermeni meselesinin farklı unsurlarını iç içe geçirmekte, daha da öte o meseleyi başka bir tartışmanın ve saflaşmanın simgesi haline getirmektedir. Batı’nın ve Avrupa’nın Türk ve Türkiye’ye yaklaşımı olarak algılanmasına yol açmaktadır.

Söyledik; bunun temelinde sadece Türkiye’deki Batı’ya yönelik, milli ve milliyetçi refleksten beslenen tedirginlik ya da devlet eliyle topluma yapılan tek yönlü yoğun propaganda faaliyeti yatmıyor. Aynı zamanda Batı’nın soykırım yasalarıyla özellikle hukuki açıdan ürettiği bir keyiflik yatıyor.

Keyfilik açıktır:

“Şu ya da bu soykırım olmuştur ya da olmamıştır” ifadesinin suç olabilmesi için, o hadisenin soykırım olduğunu hükme bağlayan ulusal ya da uluslararası bir mahkeme kararının olması gerekir.

Bir yasanın varlığı onun hukuki olduğu anlamına gelmez.

Bu görüş sadece Türkiye’de dile getirilmiyor.

Birkaç ay önce Ankara’yı ziyaret eden bir heyette, bir dönem Fransa’da Sağlık ve Adalet bakanlıkları yapmış olan Elisabeth Guigou’nun bu konudaki görüşleri son derece açıktı: “Fransa’nın soykırım yasası hukuka aykırı bir yasadır, zira dayanağı yoktur. Dayanağının olması için soykırımın yapıldığını hükme bağlayan bir mahkeme kararı olması gerekir… Nitekim Yahudi Soykırımı’yla ilgili ortada Nurnberg Mahkemesi’nin kararı var…”

Tartışmayı boğan siyasi durum işte budur…

Bu durum ya da keyfilik bir haksızlık duygusunu devreye sokarak, Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarının kendileri ile soykırım iddiası arasında bağ kurmasına ve bu bağı aktif olarak reddetmesine yol açmaktadır. Aynı şekilde bu bağı üretenlere öfkelenmesini, siyasi olarak sertleşmesini, kırım kelimesini telaffuz edenleri bile düşman, hain olarak görmesini beslemektedir.

Bu keyfilik etik ve siyasi açıdan mücadele edilmesi gereken bir gerçektir…

Ancak gerçeğin diğer boyutu daha var:

İşin siyasi yönlerini bir yana iterek insanın kendisi, ülkesi ve toplumu için tarihle yüzleşmesi.

Ahlaki bir zorunluluk olan bu yüzleşmenin ilk koşulu en azından siyasetçiler ve karar vericiler için bilgilenmektir. Diğer bir ifadeyle kulaktan dolma ya da çift taraflı (Ermeni ve Türk) resmi propagandadan gelen bilgilerden kuşku duymaktır. Örneğin ve en azından Türk Tarih Kurumu belgeleri kadar Ahmet İzzet Paşa’nın, Cemal Paşa’nın, Mevlanzade Rıfat hatıralarını, Dr. Cevdet Aykan’ın hatıralarını, Kocahanoğlu’nun derlediği Divanı Harp ve Meclisi Mebusan tutanaklarını okumaktır.

Yüzleşmenin sonucu demokratik olgunluk ve demokratik güçtür.

Yorumlar kapatıldı.