İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermeni diasporası kimden güç alıyor?

Nizam Mardini

Dünyadaki Ermeni diasporası 90 yıl önce Ermenilere karşı işlendiğini iddi ettikleri katliamların yıldönümünü andı. 24 Nisan 1915 tarihinde Osmanlı yönetimi, Ermenilerin ülkenin kuzeyi ve güneydoğusunda yaşadıkları şehir ve kasabalardan Suriye, Lübnan ve Irak’a tehcir edilmesini karara bağlamıştı ki bu toprakların tamamı o vakitler Osmanlı’ya ait idi.

Ermeniler tehcir esnasında kendilerine yönelik bir katliam gerçekleştiğini iddia ederken, Türkler, bunu karışlıklı öldürme hadisesi yani mukatele olduğu konusunda ısrar ediyor.

Ermeniler, bazı Avrupa çevrelerinin desteğiyle, İslam’ı Avrupa’nın ortalarına kadar götüren Osmanlı yönetimi sebebiyle birçok Avrupa ülkesi ve halkıyla kötü anılara sahip Türkiye’yi sıkıntıya sokma başarısı gösterdi. Bu halklardan bazıları, şu an Ermeni iddialarını reddeden Batılı ülkeler. Ermeniler şimdi sözümona Batılı ülkeler üzerinden Türklerden intikam almanın çabası içerisinde. Ancak, Ankara ilgili ülkelerin arşivlerini açması ve bu konunun ayrıntılarının incelenmesi için uzman ve akademisyenlerden oluşan ortak komisyonlar kurması çağrıları sonrası arşivlerini bütün araştırmacılara ve akademisyenlere açma kararıyla Avrupa ve ABD destekli Ermeni çabalarına karşı koymaya çalışmakta. Ermeni diasporasının liderleri ise tarihe bakışın kaynağı olarak İstanbul’daki Osmanlı arşivlerinin destek alınmasını reddediyor ve Osmanlı’nın torunlarını, sözde soykırımı itiraf etmeye zorlamak için Türkiye’nin Avrupa Birliği sürecini sıkıntıya sokmak için elden geleni yapıyor.

Konu aslında tarihi ve arşiv boyutundan çok düşmanlığı körükleyen siyasi, ekonomik, fikri ve kültürel. Ermeni diasporasının şu soruya cevap vermesi gerekmez mi: Ermeni diasporasının hedefi tarihten mi intikam almak yoksa Osmanlı torunlarından mı?

Avrupa müzakere komisyonunun Türkiye devletinin ve halkının ulusal egemenliğine dokunan birçok madde içeren son yıllık raporu, Türk siyasi çevrelerinin Avrupa’nın tutumlarına yönelik kaygılarını artırdı. Adı geçen rapor, Ankara’dan 90 yıl önce Ermenilere yapılan katliamların tanınmasını istemekte, dinî, etnik ve mezhebî azınlıklara daha fazla hak verilmesi anlamına gelecek şekilde demokratik reformları sürdürmesi gerektiğini vurgulamayı da ihmal etmiyor.

Bu çerçevede Ankara, AB’nin Ermeni konusunu kaşıyıp Türkiye’nin sözde soykırım iddialarının soruşturulması için tarihçi ve hukukçulardan müteşekkil bir mahkemenin oluşturulması önerisini dile getirirken, bunun görmezlikten gelinmesi ni de Türk tezlerine karşı ilgisizliğin göstergesi olarak yorumluyor.

Türk kamuoyunda Ermeni meselesinin siyasi amaçlar için kullanıldığı ve Türkiye’nin AB üyeliğine karşı çıkan Avrupa çevrelerinin bu konuyu Türkiye’nin AB eğilimini engellemenin aracı kılmak istedikleri şeklinde bir kanaat bulunuyor. Ayrıca Avrupa resmî tutumuna uygun olarak bu konunun üyelik kriterlerinin dışında yer aldığı görüşü hakim.

Ortada göz ardı edilemez önemli bir nokta var. Türkiye’ye yönelik Avrupa üslubundaki sertleşmenin, Türkiye-ABD ilişkilerindeki gerginlik sonrası şu an Amerikan desteğinden beslenmiş olması. Gerginliğin sebebi ise Ankara’nın Ortadoğu politikalarıyla ilgili Amerikan taleplerini geri çevirmesiydi. Özellikle de birçok Amerikalı siyasi, akademik ve medya çevreleri iktidardaki Erdoğan ve partisine yönelik yüksek sesle konuşmaya başladılar. Bu çevreler yorumlarını, Amerikan Senatosu’nun Ankara’yı Ermeni katliamlarını tanımaya çağıran karar tasarısını onaylaması ihtimalleriyle tehdit etme sınırına taşıdılar.

Türk askeri ve milliyetçi çevreler devletin ve halkın bütünlüğünün şu süreçte tehlike içinde olduğu görüşünde, Avrupa başkentleri ve Washington’un niyetlerinden şüphe duymaktalar. Türk halkının çoğunluğu bu ülkelerin kendilerine karşı ortak komplo kurduklarına inanmakta ayrıca. Bu durum Ankara – AB ve Türkiye – ABD arasındaki diyaloğu zorlaştırmakta.

(Londra’da yayınlanan El Hayat gazetesi, 4 Mayıs 2005)

Yorumlar kapatıldı.