İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Halaçoğlu kendini mahkum ettirmeli…

Mehmet Ali Birand

Gelin büyük bir kampanya başlatalım. İsviçre ve Fransa’da “soykırım yoktur” konuşmaları yapalım ve kendimizi mahkum ettirelim. Her duruşmaya Başbakan dahil, tanınmış tüm isimlerle katılalım. Bu ülkeleri zorlayalım. Aynı zamanda da, Ermenistanla sınırı açalım, ikili görüşmeleri başlatalım. Artık büyük düşünelim. Oturduğumuz yerden şikayet etmekle yetinmeyelim.

Fransa ve İsviçre’de çıkıp “soykırım yoktur” dediğiniz taktirde savcılar hareket eder ve cezalandırılsınız. Bu yasa ilk defa, Nazi soykırımı nedeniyle çıkarılmış, ardından da Ermeniler aynı olanaktan yararlanmışlardı.

Basın haberlerine göre, Türk Tarih Kurumu Başkanı Halaçoğlu, geçen yıl İsviçre’de yaptığı bir konuşmada soykırım olmadığını iddia ettiğinden dolayı, şimdi İsviçre tarafından kırmızı bültenle aranıyor. Yakalandığı taktirde, tutuklanacak ve mahkemeye çıkarılacak. Yasanın ayrıntısını bilmiyorum, ancak cezası var tabii.

Bu yasa, faşist fikirlerin yaygınlaşmasını engellemek için özellikle yahudi lobisinin büyük baskısıyla çıkarılırken, birçok kişi bu şekilde fikir özgürlüğünün öldürüldüğünü ileri sürmüş, ancak seslerini duyuramamışlardı.

Düşünebiliyor musunuz, siz çıkıp inandığınız bir görüşü açıklayacak ve “soykırım yoktur” diye bir bilimsel çalışma yapacaksınız, tam dışarı çıkarken, polis kolunuzdan tutup “Hop arkadaş, dur bakalım. Biz soykırım olduğuna inandık, sen aksini iddia edemezsin. Haydi karakola…” diyecek.

Olacak şey mi ?

Ancak oluyor.

Bizde olduğu gibi, dünya’da da hem mantıksızlık, hem de çifte standart yaşanıyor.

Türkiye bu kepazeliği dünya kamu oyuna taşıyabilir.

Bunun yolu da, kaçmak değil, tam aksine üstüne gitmele açılır.

Yani Halaçoğlu, İsviçre’ye gidip teslim olmalı ve yargılanmasını istemeli. Yargılama sürecinde, Başbakan dahil olmak üzere, ülkenin en kalbur isimleri her duruşmaya katılmalı, dış dünya’ da soykırıma karşı çıkanlara kampanya başilatılmalı.

Bununla da kalınmamalı.

Tanınmış isimler, İsviçre ve Fransa’da açıkça çıkıp soykırım olmadığını söylemeli ve kendilerini tutuklatmalı. Arka arkaya mahkemelerin açılmasını zorlamalı. Uluslararası kamuoyunda olay yaratılmalı. Böylece, bu tip yasaların mantıksızlığı seslendirilmeli.

Ancak aynı zamanda da, Ermenistan ile sınır kapısı açılmalı, İlişkilerin canlandırılması için müzakerelere girilmeli.

Eğer yüreğimiz varsa, işte böylesine dev bir kampanyaya girmeliyiz.Yoksa sadece kendimizin dinlediği demeçler vererek, soykırımı kabul eden ülkeleri kınayarak hiçbir yere varamayız.

Tekrar ediyorum…

Türkiye büyük düşünmez, iyi planlanmış vizyonu geniş adımlar atmaz, cesaretle yepyeni siyasi atılımlara girmezse, sonunda soykırım tuzağına düşecektir. Bundan dolayı, 24 Nisan’ı atlattık diye uykuya dalmayalım…

* * *

TÜRKLER NEDEN HERŞEYİ DEVLETTEN BEKLİYOR ?

Eminim sizin de dikkatini çekmiştir.

Kamuoyunda bir fırtınadır esiyor. Ermeni diasporası yerden yere vuruluyor.

Neden ?

Adamlar kendi inançları çerçevesinde, kendi ülkeleri, toplumları için bir dava peşinde koşuyorlar. Biz kabul edelim veya etmeyelim. Haklı bulalım veya bulmayalım. Doğrudur veya yalandır, ne olursa olsun. Ermeni diasporası, 60 yıldır kendileri açısından son derece etkili bir iş yapıyor ve son derecede de başarılılar.

Neden başarılılar ?

Zira arı gibi çalışıyorlar… Çalmadık kapı bırakmıyorlar… İyi örgütleniyorlar… Birbirlerini yemiyorlar. Yeseler dahi, bu iç sürtüşmeler yaptıkları işi engellemiyor… Biri çıkıyor, 20 milyon dolar veriyor anıt kurduruyor… Diğeri çıkıyor 50 milyon dolara film çevirtiyor… Her ülke parlamentosuna baskı yapmasını biliyor ve sonunda da istediği kararı çıkartabiliyor… Bir işaretle milyonlarca dolarlık fon kurup, dünyanın en etkili üniversitelerinde, Soykırımı ispatlayacak kürsüler oluşturuyorlar…

Biz ne yapıyoruz ?

Bizim de diasporamız var. Dışarda yaşayan milyonlarca Türk var. Üstelik Türklerde, herhalde küçücük Ermeni diasporasından çok daha fazla para var.

Ancak ne elimiz cebimize gidiyor, ne örgütlenebiliyor, ne etkinlik gösterebiliyoruz. En başarılı şekilde yaptığımız iş, şikayet etmek. Hükümetten şikayet etmek, Ermenilerden şikayetçi olmak ve Batı dünyasını komploculukla suçlamak.

Bu yazdıklarım yalan mı ?

Elinizi vicdanınıza koyun ve söyleyin.

Sivil toplum olarak ne yaptık.

“ Nerede bu devlet ?” çığlığı atmaktan, herşeyi devletten beklemekten, devlete sadece akıl öğretmekten başka ne katkımız oldu ?

Birkaçımız hariç, genelinde hiçbir katkımız olmadı.

Olmadıysa da, susup oturun ve acısına da katlanın…

Eğer niyetiniz varsa örgütlenin, ellerinizi cebinize sokun ve hareketlenin. Devletten, Ermenilerden ve yabancılardan şikayet etmekten de vaz geçin…

Yorumlar kapatıldı.