İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Resmi Tarih Tezi: İnandırıcı Gelmiyor!

Türk Tarih Kurumu Başkanı Yusuf Halaçoğlu’nun Hürriyet’in “1915 Dosyası”ndaki “açıklamaları” sadece soruları çoğaltıyor… Örneğin: “‘Evli kadınlar'”la yaşlı erkekleri sürgüne göndermek, savaş durumundaki bir ordunun güvenliği”yle nasıl açıklanabilir?

——————————————————————————–

BİA Haber Merkezi

27/04/2005 Güngör ŞENKAL

——————————————————————————–

BİA (İstanbul) – 1915’ten bugüne 90 yıl geçti. ‘Ermeni Tehciri’ olarak bilinen olayların 90. yılı olması nedeniyle alevlenen tartışmalar, özellikle resmi tarih açısından hukuki adlandırma ve sayılara kilitlenme düzeyini aşamadı. Bugüne kadar konu üzerine söylenmiş birçok şey dinledik, birçok şey okuduk.

Duyduklarımın ve okuduklarımın bende oluşturduğu eğilim, Osmanlı’nın bir Ermeni soykırımı yaptığı doğrultusunda. Tabularla yaşamadığım için, konuya ilişkin doğrularım ‘tartışılmaz doğrular’ değildir. Yeni düşüncelere, değişik yorumlara ve her şeyden önce de ortaya çıkacak/çıkarılacak belgelere açığım!

90. yıl nedeniyle yoğunlaşan, daha çok ideolojik saldırıya dönüşen tartışmalar yaşantımızın öyle bir parçası biçimine dönüştü ki, hangi gazete sayfasını çevirsek, hangi TV kanalını açsak onunla karşılaşır olduk.

Tek yanlı ve kalkış noktası ideolojik kanıtlamaya dayanan, bu yüzden de geliştirici ve açılımcı olamayan tartışmalar, yeni bir boyut kazanmadığı gibi yinelemeyi de aşamıyor; inandırıcı olamıyor. Hürriyet gazetesinde, Sefa Kaplan’ın konuya ilişkin bir yazı dizisi yayımlandı. Sözü edilen olayları birbirine uzak açılardan değerlendiren kişilerin görüşlerine yer verilen diziyi olumlu buldum.

Dizide açıklanan görüşler üzerine söylenebilecek elbette çok söz var. Ancak, bana en ilginç geleni, Türk Tarih Kurumu Başkanı Sayın Yusuf Halaçoğlu’nun açıklamasıydı .* Bu açıklamaların bazı bölümlerini ve açıklamalara ilişkin sorularımı sizlerle paylaşmak istiyorum.

“16 Nisan’da Van’da, 17 Nisan’da Çatak’ta, Bitlis’te, Elazığ’da, Zeytun’da, Adana’da başlayan isyan hareketleri sebebiyle Osmanlı Devleti, Almanlar’ın ve zamanın Genelkurmay Başkan Yardımcısı Enver Paşa’nın da isteği üzerine, bu bölgede yaşayan Ermenileri savaş dışındaki bir bölgeye nakletme kararı almıştır.”

* Ermenilerin sürüldüğü Irak ve Suriye çölleri ‘savaş dışındaki bir bölge’ miydi?

* O tarihte, güneyde, İngilizlerle yapılan savaş hangi aşamadaydı?

* Çerkez Hasan Bey’in sözleriyle söyleyecek olursak, “Kayseri’den Ermeni çıkarıp Deyr-üz-Zor’a 6. Ordu’nun gerisine, Havran’a 4. Ordu arkasına” yaklaştırmak, ‘savaş dışındaki bir bölge’ savıyla uyuşuyor mu?

“İlk nakillerde Protestan ve Katolik Ermeniler yoktur. Daha sonra, bunlardan isyanlara bulaşanlar da nakledilmiştir. Ancak, mesela hastalar gönderilmemiş, hastaneye yatırılmış ve iyileştikten sonra gönderilmiştir. Dul kadınlar ve çocuklar da gönderilmemiştir.”

Seferberlik nedeniyle erkeklerin büyük çoğunluğu askere alındığına, (Sayın Halaçoğlu’nun savıyla) ‘dul kadınlar ve çocuklar’ da sürgüne gönderilmediğine göre, sürgüne gönderilenler yalnızca evli/bekar kadınlar(!) ve yaşlı erkeklerden mi oluşuyordu?

‘Evli kadınlar’la yaşlı erkekleri sürgüne göndermek, savaş durumundaki bir ordunun güvenliği açısından nasıl bir öneme sahiptir?

Çocukların gönderilmediği savının doğru olduğunu bir an kabul ettiğimizde, çocukları ailelerinden kopararak zorla alıkoymayı hukuksal bir terimle tanımlayabilsek bile, bulunçsal değerler bakımından nasıl açıklayacağız?

Alman Konsolos Dr. Bergfeld, 9 Temmuz 1915 tarihli raporunda, ‘Türk halkının hakkını vermek için söylenmek zorundadır ki, Türklerin çoğu kadınların ve çocukların sürülmelerini doğru bulmuyor’, demekle, ne demek istemiş olabilir?

“Bizim Osmanlı arşiv belgelerine göre, ki burada yüzde 10 eksiğimiz olabilir, 438 bin Ermeni gönderildi. Hepsinin şehir şehir kayıtları var. Bununla beraber, bu kayıtların dışında bir miktar daha Ermeni gönderilmiş olabilir.”

* ‘Bu kayıtların dışında bir miktar daha Ermeni’, yaklaşık olarak ne kadar bir sayıya karşılık geliyor?

* Yazının devamında, ‘Sadece Suriye’de 486 bin Ermeni’ye yardım ediliyor.” deniliyor. Verilen sayının yüzde 10 eksiğini biz tamamladığımızda, yaklaşık 482 bin sayısına ulaşıyoruz. Bu sayı bile ‘sadece’ Suriye’de ‘yardım edilen’ Ermenilerden daha az değil mi?

* Suriye dışındaki sürgün Ermeni sayısı ne kadardı?

“Ne yabancı arşiv belgelerinde, ne de Türk arşiv belgelerinde Teşkilât-ı Mahsusa ile ilgili tek bir kelime bile yok. Teşkilât-ı Mahsusa çok küçük bir grup ve farklı bir sebeple teşkil edilmiş. Bunların görevi çok farklı. Katliamla filan uğraşacak ne vakitleri, ne de sayıları var.”

* Ne yabancı, ne de Türk arşiv belgelerinde ‘tek bir kelime bile’ olmadığı halde, Sayın Halaçoğlu, Teşkilât-ı Mahsusa’nın ‘çok küçük bir grup’, ‘farklı bir sebeple teşkil edilmiş’, ‘katliamla filan uğraşacak ne vakitleri, ne de sayıları’ olduğunu nereden bilyor?

* Eğer biliyorsa, bu bildiklerini bir tarihçi sorumluluğuyla kamuya açıklaması gerekmez mi?

* Örneğin, İttihat-Terakki’nin yargılamalarında, örgüt yöneticilerinin, tanıkların vermiş olduğu ifadeler ‘Türk arşiv belgeleri’nden sayılmıyor mu?

“Telgrafta, hiçbir zaman ‘katledin’ diye bir imâ bile yok. Bu telgrafı (**) anlamak için hem Osmanlıca’yı, hem de Osmanlı belgelerinin dilini iyi bilmek gerekir.” “… Eğer devlet, Ermenilerin katledilmesini istiyor olsaydı, o telgrafı çekmezdi zaten.”

* Telgrafta istenilen, ‘diğer Hıristiyanların’ Ermeniler ile hiçbir ayrım yapılmaksızın öldürülmesinin önüne geçmek değil midir?

* Ermeniler hakkında benimsenmiş bulunan siyasi ve polisiye tedbirlerin’ diğer Hıristiyanlara uygulanamayacağı belirtilmiyor mu?

* Alınan bilgiler, Ermenilerin toplu halde öldürüldüğü yönünde ise ve telgraf (Talat Paşa), bunun (Ermeniler hakkında benimsenen siyasi ve polisiye tedbirlerin) sürdürülmesini, ama, diğer Hıristiyanlarla ayrım yapılarak sürdürülmesini emrediyorsa, bunu tevsire gerek var mıdır?

* Telgrafın ereği (Ermenilerin dışındaki)‘diğer Hıristiyanlar’ olduğuna göre, telgrafta (Ermeni) ‘katliamı diye bir ima’nın bulunup bulunmamasının, ‘Ermenilerin katledilmesini istiyor olsaydı, telgraf çekmezdi’ demenin mantığı nedir?

“Bir toplumu yok etmek isteyen bir devlet, bütün yabancı yardım kuruluşlarına o kampları açar mı??

* 9 Aralık 1915 ve 28 Nisan 1916 tarihlerinde iki kez yardım başvurusunda bulunan Alman Büyükelçi Metternich’in girişimleri neden kabul edilmemiştir?

* Halep Valisi Celal Paşa, Almanya’nın Şam Konsolosu Loytved’e, yardımları engellemek için İstanbul’dan kesin emir aldığını söylememiş midir?

_______________________________

(**) Talat Paşa’nın Diyarbakır Valisi’ne çektiği telgraf: “Son zamanlarda vilayet dahilindeki Ermeniler ile hiçbir ayrım yapmaksızın bütün diğer Hıristiyanlar hakkında katliamlar tertip olunduğu öğrenilmektedir; Daha önceden Diyarbakır’dan sevk edilmiş olan kişiler vasıtasıyla Mardin’de, Ermenilerden ve diğer Hıristiyan ahaliden 700 kişinin geceleri şehirden harice çıkartılarak koyun gibi boğazlattırıldığı ve şimdiye kadar bu katliamlarda ölenlerin 2000 kişi tahmin olunduğu istihbar edilmiştir; ayrıca, buna hızla kesin bir sonuç verilmezse civar vilayetlerdeki Müslüman ahalinin de ayaklanarak bilumum Hıristiyanları katletmelerinden korkulduğu istihbar edilmiştir.

Ermeniler hakkında benimsenmiş bulunan siyasi ve polisiye tedbirlerin diğer Hıristiyanlara uygulanması katiyen kabul edilemez olduğundan, kamuoyu üzerinde pek kötü tesir bırakacak ve bilhassa ayrım yapmaksızın bütün Hıristiyanların hayatını tehdit edecek bu gibi vakalara derhal son verilmesini emrediyorum.”

Yorumlar kapatıldı.