İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

`Ölülerin üzerinde yürüyorduk´

MURAT AKTAŞ / MHA

Soykırımın tanıklarından Ermeni tiyatro sanatçısı Nazareth Peshdikian, sürüldüğü Suriye çölünde yaşadıklarını şöyle anlatıyor: ‘Cehennem gibiydi her yer. Ölülerin üzerinde yürüyorduk. Bizi öylece çölün ortasında terkedip gittiler. Kimsenin ölüleri gömecek takati bile yoktu. Cesetleri hayvan leşi gibi ortalıkta çürümeye terkettik. Yemek için ot, çöp bile yoktu. Hayvan leşleri yiyerek hayatta kalmaya çalışıyorduk.

‘Ölülerin üzerinde yürüyorduk’

Ermenilerin bir kısmı köylerinde, alındıkları köy çıkışlarında bir kısmı sürgün yolunda katlediliyor. Soyulma, gasp, talan ve korkunç tecavüzler tarihin bu utanç sayfasına kirli bir leke olarak geçiyor. Bazı kadınlar onurlarını korumak için kendilerini köprülerden atıyor… Soykırımın tanıkları ve tarihçiler katliam günlerini anlatıyor…

Soykırımın tanıklarından Ermeni tiyatro sanatçısı Nazareth Peshdikian kurtulduğu soykırımı şöyle anlatıyordu: ‘Bugün gibi hatırlıyorum. Çocuktum. Korkuyordum. Osmanlı askerleri bizi toplayıp, Maraş’a götürdüler önce. Bu bir tuzaktı. Ama insanların çoğu gitmeyi kabul etti. Direnmediler. Maraş’ta amcamı kaybettim. Sonra Ermeni bir aile beni yanına aldı. Orda binlerce Ermeni ailesi ile birlikte Antep’e götürüldük. Ordan da aç, susuz Halep’e, Suriye çöllerine doğru. (…) Halep yakınlarında herkesi soyup çölde terkettiler. ‘Hepiniz soyunun!’ dediler. Ben şortla kaldım. Birçok kadına tecavüz ettiler. Birçok insanı öldürdüler. Cehennem gibiydi her yer. Ölülerin üzerinde yürüyorduk. Bizi öylece çölün ortasında terkedip gittiler. Kimsenin ölüleri gömecek takati bile yoktu. Cesetleri hayvan leşi gibi ortalıkta çürümeye terkettik. Yemek için ot, çöp bile yoktu. Hayvan leşleri yiyerek hayatta kalmaya çalışıyorduk’

Patriarkın istastistiklerine göre, 1916 yılının sonuna gelindiğinde 1.5 milyon Ermeni’nin katledildiği ve geriye 1 200 000 kişinin ve bir de daha sonra Sovyet Ermenistanı’na gidecek olan 350 000 Ermeninin kaldığı belirtiliyor. Kalan çocukların bir kısmı ise sığındıkları Kürt ve Arap aileleri tarafından evlatlık edinilerek kurtarılıyorlar.

Bu arada Şebinkarahisar, Van, Çatak, Musa Dağı, Urfa, Sason, Muş gibi bazı Ermeni yerleşim alanlarında Jön Türk ordusuna karşı direnişler de yaşandığını da anlatan tanıklar, birinci dünya savaşının bitmesiyle katliamdan kurtulan çok az sayıda Ermeninin ancak bir kısmının topraklarına geri dönebildiğini belirtiyorlar.

Hayatta kalan çok az sayıdaki Ermeni’nin bu kez de Mustafa Kemal’in gazabına uğradığını söyleyen Nazarath Peshdikian ‘Döndüğümüzde her taraf yakılıp yıkılmıştı. Zeytun’da 35 bin insandan 3 ya da 4 bin kişi kalmıştı’ derken yüzündeki acıyı gizleyemiyordu. Dönebilen Ermeni sakinlerinin, acılarını unutmaya, yeniden evlerini, bağlarını ve yaşamlarını düzenlemeye çalıştıklarını söyleyen Peshdikian, ‘Ama bu sessizlik uzun sürmedi.

Mustafa Kemal 1919’da yeniden Ermenileri toplamaya başladı. Bizim savaşta Ruslara yardım ettiğimizi ileri sürdüler ve hepimizi hainlikle suçladılar. Ardından birçok Ermeni ileri gelenleri idam edildi biliyorsunuz’ ifadelerini kullanıyor.

Bu arada Kızıl Haç’ın bölgedeki Ermenileri Türklerin saldırısından kurtarmak için toplama kamplarına götürdüklerini duyduğunu ve kendisinin de giden bir gruba katıldığını söyleyen Peshdikian ulusal dramını şöyle anlatıyor: ‘Türklerin bizi de, kalanları da öldürmesinden korkuyorlardı. 30-40 bin yetim topladılar. Bizi Beyrut’taki yetim kamplarına götürdüler. Orada da hayat çok zordu. İnsanlar açlıktan ve hastalıklardan ölüyordu. Ben orada Maraş’ta kaybettiğim amcamın Kudüs’teki Saint-Jacques Ermeni çadırlarında olduğunu öğrendim ve tek başıma oraya yürüyerek gitmeye karar verdim’

Aznavur: Soykırım tanınmalı

Dünyada büyük bir saygınlığı ve dinleyici kitlesi olan Ermeni kökenli Ünlü Fransız Sanatçı Charles Aznavur ‘Ermeni dramından sorumlu olmayan bugünkü Türk halkı ile hiçbir sorunum yoktur. Hatta onunla yakınlığım bile vardı. O güzel ülkede iyi ilişkiler içinde yaşamış olan halklarımız, çok garip ve ilginç bir şekilde birbirlerine benziyor. Türklerle karşılaştığım zaman bizi ayıran tek şey, Ermeni soykırımının tanınması sorunu oluyor’ diyerek Türkiye’yi tarihi ile yüzleşmeye ve Ermeni soykırımnı tanımaya davet ediyor.

Ermeni soykırımını tanımadan ve Kürt Sorunu’nu çözmeden Türkiye’nin demokratikleşeceğine ve AB’ye girebeliceğine inanmadığını söyleyen Charles Aznavur, şöyle konuştu: ‘Türkiye, öncelikle çok önemli olan bazı temel sorunlarını çözmeden Avrupa toplumu içerisine nasıl girebilecek? Buna inanmıyorum. Sorunları sayıyorum: İnsan hakları, Kıbrıs, Kürt Sorunu ve Ermeni soykırımının tanınması. Türkiye’nin bu sorunlarını çözmeden AB’ye girebileceğine inanmıyorum’

Batı iki yüzlü

Hala Ermeni Soykırımı’nı tanımayan Avrupa ülkelerini de sert bir dille eleştiren CCAF Başkanı ve Nouvelles Armeni’nin Yayın Yönetmeni Ara Toranian da Avrupa devletlerinin çoğunun Türk Devleti tarafından satın alındığını söyleyerek, bu devletlerin çoğunun ‘ne yazıkki ekonomik ve siyasi çıkarları uğruna, etik ve ahlak kurallarını çiğnediğini’ kaydetti. Devletlerin kısa vadeli çıkarlarını düşünerek büyük bir yanılgı içeresine girdiğinin altını çizen Ara Toranian, ‘Maalesef bu ülkeler demokratik bir Avrupa geleceğine ve saygınlığına gölge düşürüyorlar’ diyerek, Avrupa ülkelerinin Ermeni soykırımı karşısındaki iki yüzlü ve çıkarcı politikalarını sert bir dille eleştirdi.

Türkiye’nin Ermeni soykırımını eninde sonunda kabul edeceğini, kabul etmek zorunda olduğunu bildiklerini söyleyen CCAF Başkanı Toranian, Türkiye’nin herkesin bildiği soykırımı kanıtlamak için komisyon kurulması saçmalığıyla hareket ettiğini ve zaman kazanmaya çalıştığını söyledi. Toranian, komisyon önerisini 90 yıldır tarihi gerçekleri inkar eden, unutturmaya çalışan Türkiye’nin manipülasyon hareketi olarak değerlendirdi.

Ara Toranian, Türkiye’nin AB’ye girebilmesi için bununla yüzleşme kapasitesi olduğunu ispatlaması gerektiğini vurguluyor. Avrupa komisyonunun Ermeni soykırımının tanınmasını Türkiye’ye üyelik müzakereleri için ön koşul olarak sunmamasını Türkiye’deki ırkçı ve şövenist sistemin kazancı olarak değerlendiren Toranian, bunu AB değerleri açısından geri adım olarak değerlendiriyor.

Avrupa ülkelerinin artık son derece zararlı bir pragmatizm içerisinde hareket ettiklerini söyleyen Ara Toranian bunun O’nun kendi değerlerini yıkarak sonunu hazırlamak anlamına gelebileceği değerlendirmesini yapıyor.

8 milyon Ermeni diasporada yaşıyor

Bugün dünyanın değişik ülkelerinde yaşayan Ermenilerin nüfusu 9.5 milyon olarak tahmin ediliyor. Yazar Rafi Hermonn’a göre, bu nüfusun 1,5 milyonu Ermenistan’da yaşarken geriye kalanı da diasporada yaşıyor. Ermeniler diasporayı ‘iç diaspora’ ve ‘dış diaspora’ diye ikiye ayırıyorlar. Ermenistan dışında fakat Bağımsız Devletler Topluluğu içinde yaşayanlara ‘iç diaspora’ deniyor. Bağımsız Devletler Topluluğu dışında yaşayan Ermeniler ise ‘dış diasporada’ kabul ediliyorlar. Buna göre 2.5 milyona yakın Moskova’da olmak üzere 3 milyondan fazla Ermeni’nin ‘iç diasporada’ yaşadığı söyleniyor. İç diaspora ile Bağımsız Ermenistan’da yaşayan nüfustan daha fazlası da ‘dış diasporada’ yaşamakta.

Bu dış diasporanın büyük bir kısmı da Amerika Birleşik Devletleri, Lübnan, Kanada ve Fransa gibi ülkelerde yaşayanlardan oluşuyor.

Buna karşın Ermeni diasporası hakkında kesin rakkamlar vermenin güçlüğüne işaret eden Ermeni Gazeteci, Tiyatro ve Sinema Sanatçısı Rafi A.Hermonn Fransa’da 600 bin, Türkiye’de ise 60 bin civarında Ermeni yaşadığını kaydediyor.

Bütün sorunların diyalogla çözülebileceğine inandığının altını çizen Hermonn, Türkiye ile Ermeni halkı arasında diyalog kurmak amacıyla 1994 yılında Türkiye Ermeni Demokratik Diyalog Hareketi organizasyonunun kurulmasını önerdiğini belirtiyor.

Raffi Hermonn, Türkiye ve Ermenistan’daki ılımlı diplomatların, Fransa Dışişleri ile Eğitim Bakanlığı, Sosyal İşler Bakanlığı ve Paris Belediye Başkanlığı’nın da desteklediği Diyalog Hareketi’nin, Ayşenur Zarakolu, Ragıp Zarakolu, Oral Çalışlar, Profesör Mete Tunçay, Taner Akçam ve daha birçok aydının da katılmasıyla büyüdüğünü ve önemli işler başardığını ifade ediyor. Hermonn ayrıca Cumhurbaşkanı Jacques Chirac, Ermeni kökenli Sanayi Bakanı Patrick Deveciyan ve eski Kültür Bakanı Jack Lang gibi birçok devlet adamının desteklediği Diyalog Hareketi’nden dolayı hem Türkiye tarafından hemde Ermeniler tarafından ‘işbirlikçi’ ve ‘dizginlerini koparan’ gibi ağır suçlamalara maruz kaldıklarını belirtiyor.

‘Babamın Yazgısı’

Türkiye’de geçtiğimiz ay yayınlanan Babamın Yazgısı adlı kitabı ile tanınan ünlü Ermeni Yazar ve Fransa’ya Soykırımı kabul ettiren 24 Nisan Komitesi’nin Başkanı Jean-Varojean Gureghian ‘Bütün Ermeniler bu soykırımı vücutlarının, ruhlarının bir yerlerinde taşıyorlar. Bu soykırım sadece insanların öldürülmesi ile bitmedi’diyor.

Babasının anılarını da kitap olarak yayınlayan Ermeni yazar Jean-Verojean Gureghian geçtiğimiz ay Belge Yayınları tarafından Türkçe’ye çevrilen ‘Babamın Yazgısı’ adlı kitabında da Ermeni Soykırımı’nı ve diasporadaki Ermeniler üzerindeki etkilerini çarpıcı ve akıcı bir dille anlatırken hem diaspora hemde Ermenistan yaşamına ışık tutuyor.

‘Babasının yazgısı gibi bütün Ermenilerin hala Soykırım’ın etkilerini yaşadıklarını’ söyleyen Gureghian ‘Bugün bu soykırımdan konuşanlar da konuşmayanlar da dahil bütün Ermeniler bu soykırımı vücutlarının, ruhlarının bir yerlerinde taşıyorlar. Bu soykırım sadece insanların öldürülmesi ile bitmedi. Kitabı okudunuz gördünüz babam Soykırım’da annesini babasını ve 4 kardeşini kaybettiğinde 11 yaşında. Sadece kendisi ve bir kardeşi kurtuluyor ve bunlar 4 yıl sonra tesadüfen karşılaşıyorlar. Ben bunları hiçbir zaman unutamayacağım’ şeklinde konuşuyor. BİTTİ

Yorumlar kapatıldı.