İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermeni tarihçiler geçmişle hesaplaşma çağrısı yapıyor

‘Soykırım bilmecesinde Ermeniler Türkler ve Kürtler

MURAT AKTAŞ – MHA ( Mezopotamya Haber Ajansı)

Ermeni Soykırımı’nın 90’ıncı yılına girmesine rağmen hâlâ AB kapısında bekleyen Türkiye tarafından inkar edilmesi, üyeliği önünde ciddi bir engel konumuna gelince, Türkiye ne yapacağını şaşırdı. Türk yetkililerinin yıllarca dokunulmaz bir tabu konumunda yaklaştıkları soykırımın 90’ıncı yılında Fransa’dan Amerika’ya, Kanada’dan Ermenistan’a kadar değişik ülkelerde yaşayan Ermeniler, geniş bir yelpazede anma etkinlikleri düzenleyince, Türkiye ile olan ekonomik ve siyasi çıkarları uğruna bugüne kadar soykırımı gündeme getirmeyen Batılı devletler de, Türklerin 90 yıldır gizlediği ayıbı artık gizleyemediklerini göstermek zorunda kaldılar. Böylece yapayalnız kalan Türkiye Ermenistan’a soykırımı araştıracak ortak bir komisyon kurma teklifinde bulunmak zorunda kalırken, soykırımın bütün detaylarını tek tek açıklayan tanıklar, tarihçiler, soykırım uzmanları ve Ermeniler soykırımı, Ermenilerin taplerini ve Türkiye’nin kararını MHA’ya değerlendirler.

Ermeni Soykırımı hakkında yaptığı araştırmalarla tanınan ünlü Fransız tarihçi Yves Ternon “Bu ne yapacağını şaşırarak umutsuzluğa kapılan Türkiye’nin yanlış bir bilgilendirme ve manipülasyonuna dayanıyor. Bunun Ermenistan’la ilişkisini aramak absürd bir olay ” derken soykırımdan kurtulan tanıklar ve Ermeni diasporasının ileri gelenleri de geçmişiyle yüzleşerek hesaplaşamayan Türkiye’yi sert bir dille eleştirerek ‘ geçmişiyle hesaplaşma ‘ çağrısında bulunuyorlar.

Türk devletinin 20’inci yüzyılın ayıbı ve ilk büyük soykırımı olarak kabul edilen Ermeni Soykırımı’nı inkar etmekte neden bu kadar ısrar ettiğini anlamak için bu insanlık suçunun işlendiği döneme, soykırımı bizzat yaşayan tanıkların, tarihçilerin ve Ermeni diasporasının ileri gelenlerinin de anlatımlarıyla kısaca bir göz atmakta fayda var.

19. yüzyılda gerileme dönemine giren Osmanlı Devleti 1877-1878 yıllarındaki Rusya savaşında yenilmesinin ardından imzalamak zorunda kaldığı San Stefano Antlaşması ile Sırbistan, Montenegro, Romanya bağımsızlığına kavuşup Bulgaristan’a ise otonomi tanımak zorunda kalınca, savunma psikolojisi ile doğusundaki halklara yönelmeye başlıyor. O dönemde Kürtler, Ezidiler, Asuriler, Keldaniler gibi Mezopotamya’nın diğer yerli halkları ile birlikte Van, Bitlis, Erzurum, Diyarbekir, Harput, Sivas, Trabzon ve Kilis gibi şehirlerde yaşayan Ermeniler’in ayrıca İstanbul ve İzmir gibi büyük kentlerde de dahil olmak üzere 3 milyon olarak kabul edilen hatırı sayılır bir nüfusü bulunuyor.

Ermeniler örgütleniyor

Hıristiyan olan Ermeniler, dönemin hasta adamı olarak kabul edilen Osmanlı’nın mirasından pay kapmaya çalışan Avrupa devletleri ve Rusya ile din bağlarının olmasının da etkisiyle, 19’uncu yüzyılda yükselen uluslaşma dalgasından Mezopotamya’daki diğer halklara göre daha erken etkilenip örgütlenme imkanı buluyorlar.

Osmanlı yönetimi altında ikinci sınıf vatandaş olarak kabul edilen Ermeniler’in silan taşıma hakları yoktu ve buna karşın diğer halklardan daha fazla vergi veriyorlardı. Fakat San Stefano Anlaşması’nın 16’ıncı maddesine göre kendi nüfuslarını koruma hakkını elde ediyorlar. Ermenilerin yaşadığı bölgenin bir kısmı da bu anlaşmayla Rusya’nın egemenliğinde kalıyor. Bundan birkaç ay sonra 13 Haziran ve 13 Temmuz 1878 tarihlerinde gerçekleşecek olan Berlin Kongresinde, San Stefano anlaşmasının 16’ıncı maddesi değiştirilse de Avrupalı devletler Osmanlıyı Ermenilerin yaşadığı topraklarda reform yapmaya zorlamaya devam ediyorlar. Bu arada Rusya’dan da destek alan Ermeniler; 1885’te Van’da Armenakan, 1887’de Cenova’da Hınçak ve 1890’da Tiflis’te Daşnak partilerini kurarak bağımsızlık mücadelelerini sistemli hale getiriyorlar. Osmanlının, Ruslarla işbirliği yapmakla suçladığı Ermenilere cevabı ise sert oluyor.

Kızıl Sultan katliamı başlatıyor

Sultan Abdulhamid 1894 baharında Osmanlı’nın dördüncü büyük gücü olan, Zeki Paşa komutasındaki 12 000 Türk askerinden oluşan 26’ıncı bölüğü ile Çeçen, Çerkez ve bazı Kürt aşiretlerinin katıldığı silahlı grupları Van ve Sason bölgesinde Ermeni direnişçilerin üzerine gönderiyor. Ayrıca değişik köylere de giren askerler, üzerine haç işareti konmuş Ermeni evlerini de basarak büyük bir katliam yapıyorlar. Avrupalıların Osmanlıyı sözlü olarak uyarmalarına rağmen katliam ve talan haftalarca sürüyor.

1896 Ağustosunda yabancı elçiliklerin ve devlet temsilcilerinin bulunduğu başkent İstanbul da da yine Ermenilere yönelik iki büyük katliam gerçekleşiyor. Bunun üzerine Taşnaklılar Osmanlı Bankası’nı basıyor ve Ermenilere göre katliam bunun üzerine duruyor. Bu arada dağlara çıkan Ermeni direnişçiler de yer yer aralarında Kürt köylerinin de bulunduğu bazı yerleşim birimlerine kanlı baskınlar yaparak, Osmanlıya karşılık vermeye çalışıyorlar.

Osmanlı nüfusunun büyük bir kısmını ‘eşitlik ve kardeşlik’ sözlerine inandıran Jön Türkler 1908’de iktidara geliyor. Hatta Ermeniler İstanbul ve Anadolu’nun bazı bölgelerinde Türklerle birlikte Jön Türkleri destekleyen yürüyüşlere katılıyorlar. Hatta Soykırım hakkında yazdığı kitaplarıyla da tanınan Ermeni yazar Jean-Veroujean Gureghian ‘Jön Türkler Ermenilerin sayesinde iktidara gelmiş sonra da ilk iş olarak Ermenileri katletmeye başlamışlardır. Jön Türklerin iktidarını takip eden yıllarda yaşananlar da bunu çok açık bir şekilde destekliyor’ diyor.

‘Eşitlik ve kardeşlik’ sözlerini unutan Jön Türkler Kızıl Sultan’dan devraldıkları mirası devam ettirerek 1909 Nisanı’nda Kilis ve Adana’da katliama başlıyor. Sultanın taraftarları ile işbirliği yapan İttihat ve Teraki Yönetimi yaptığı baskınlarda 30 000 kişiyi katlediyor.

1913’e gelindiğinde askeri diktatörlükle Jön Türk politikalarını kalıcılaştıran Talat, Enver ve Cemal paşalar yönetimindeki İttihat ve Teraki, 29 Ekim 1914’te Almanya’nın yanında savaşa giriyor.

İşbirliği hikayesi

Ve Ocak 1915’te Ruslar karşısındaki ağır Sarıkamış yenilgisinden sonra, Ermenileri işbirlikçi ve hain olarak ilan eden İttihat ve Teraki Yönetimi’nin İçişleri Bakanı Talat Paşa 27 mayıs 1915’te Ermeni yerleşim alanlarının boşaltılması emrini veren yasayı açıklıyor ve Osmanlı ordusundaki 250 000 Ermeni askerini silahsızlandırarak geri hizmete alınıyor.

Kaynaklar, katliamlar, sürgünler ve zorla din değiştirme girişimleri sonunda 1914’e gelindiğinde 3 milyon civarında olan Ermeni nüfusundan 2 250 000 civarında Ermeni kaldığını yazıyor.

Daha sonra Soykırım’ın yıldönümü olarak kabul edilecek olan 24 nisan 1915’te, 650 Ermeni entellektüel ve ileri geleni İstanbul’da gözaltına alınıyor. Birkaç gün içinde İstanbul’da gözaltına alınan, tutuklanan ve öldürülenlerin toplamı 2 000’i buluyor. Bu yöntem Ermenilerin yaşadığı bütün bölgelerde uygulanırken, Osmanlı ordusunda silahsızlandırılan Ermeni askerleri de çeşitli bahanelerle tasfiye ediliyor.

Bununla da kalmayan Jön Türk Yönetimi çıkardığı ‘geçici sürgün yasasıyla’ geriye kalan sivil Ermenileri yaşlı, kadın, çoluk çocuk ayırımı yapmadan ‘can güvenliklerini korumak’ bahanesiyle toplayıp Suriye Çöllerine sürüyor. 1915’ın sonuna gelindiğinde İstanbul ve İzmir’de kalanların dışındaki Ermeni nüfusunun sağ kalanlarının tümü Suriye çöllerinde ölüm yoluna dizdirilmiş oluyor.

Tarihçiler ve katliamdan kurtulan diğer tanıklar gibi Ermeni tiyatro Sanatçısı Nazareth Peshdikian da ‘ ölüm yolundaki sürgün konvoylarının binlerce insandan -1000 ile 3000 kişilik kafilelerden- oluşturulduğunu ‘ söylüyor.
1915’teki büyük katliam ve sürgüne kadar yapılanların Ermenilerin sayısını azaltmaya yönelik olduğunu söyleyen Ermeni Yazar ve Fransa’ya Ermeni Soykırımı’nı kabul ettiren 24 Nisan Komitesi’nin Başkanı Jean-Varoujean Gureghian, ‘ Bu soykırımın planı çok önceden hazırlanmış fakat 90 000 Osmanlı askerinin telef olduğu Sarıkamış yenilgisinden sonra yürürlüğe konuluyor. 1894’te Van’da, Sasun da katliam var 1908’de Jön Türkler iktidara gelir gelmez Adana Kilis’te yapıyor katliamı. Yani bu ilk değil ve planlı birşey. Ondan sonra savaş döneminde esas büyük katliama ve soykırıma koşullar hazırlanıyor. Zaten Osmanlı’nın savaşa katılmasının en önemli sebeplerinden biri de budur. ‘ Savaşta yenilsek bile Ermenistan’ı kazansak yeter ‘ diyorlar ve olan da bu’ diyerek bu insanlık dramına dikkat çekiyor.

Gureghian işbirliği bananesini ise ‘Bu bir bahane olabilir, ki bahane bu zaten fakat bir ‘Soykırım’ın sebebi olamaz. Ruslarla işbirliği yapan Ermenilerin olduğu doğruydu ama bunların sayısı 4000. Onlar o zaman Ermenistan’ın bağımsızlığı için böyle bir şeyin doğru olduğunu düşünüyorlardı belki bu iyi bir fikir değildi.

Neyse, Fakat bakın aynı zamanda Osmanlı ordusunda o dönemde 250 000 Ermeni var. Ve öldürülenler sadece işbirliği yapanlar değil çoluk, çocuk suçlu, suçsuz bütün bir halk katlediliyor. Şimdi 4000 tanesi Ruslarla birlik olmuş diye diğer taraftan 250 000 görmeyip kalkıp bütün bir halkı katletmek olur mu? Bu çok basit bir bahane’ şeklinde yanıtlıyor.

Ermeni Diasporası Araştırma Merkezi Başkanı ve Türkolog Jean- Claude Kebapçiyan da ‘ Ermenilerin toplu olarak soykırımdan geçirilmesi, işledikleri herhangi bir suçtan dolayı değil. Çünkü böyle bir durumda suç işleyenleri yargılar cezalandırırsın. Burda sadece Ermeni olmak ölümü hakketmek anlamına geliyor. Zaten ‘soykırım’ olmasının sebebi de budur. İnsanın aidiyetinden dolayı katletildilmesi. Korkunç olan bu. Yoksa birileri suç işlemişse ve suçlular cezalandırılmışsa, haklı yada haksız, bunun bir izahatı olur. Ama Ermeniler çoluk, çoçuk, yaşlı, kadın hiçbir ayırım yapılmadan topluca soykırımdan geçirildi. Amaç bir ulusu yeryüzünden silmekti ‘

Ermeni nüfusu tasfiye ediliyor

1894-1896 yılları içinde büyük bir katliam gerçekleşiyor. Ermeni nüfusunun çok kısa bir zaman içinde tasfiye edilmesi kuşkusuz sonradan Hitler’in Yahudilere yönelik katliamına da konu edilecekti. Alman misyoner Johannes Lepsius’un raporlarına göre; 2 493 köy yakılıp yıkılmış, 568 kilise, 77 manastır tamamen yıkılmış, 646 köy islama dönüştürülmüş, 191 din adamı öldürülmüş, 55 papaza din değiştirtilmiş, 328 kilise camiye dönüştürülmüş. İki yıl içinde 300 000 kişi öldürülmüş, 50 000 yetim, 100 000 mülteci oluşturulmuştur. Yani Ermeni nüfusu iki yıl içinde yaklaşık yarım milyon azaltılmıştır.

DEVAM DECEK

Yorumlar kapatıldı.