İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Çok yanlış

Ahmet Selim

‘Tehcir’i konuşmak, mukateleyi konuşmak demektir. Bir tek çocuğun katlini tasvir etmek, insanın içini bozmaya yeter.

Rumeli’de bize yapılanları anlatan eseri, Ertuğrul Düzdağ Bey’in emeğinin hatırına rağmen ikinci defa okuyamadım. Dedim ya insan altüst oluyor. Kaç defa niyetlenip başladıktan sonra bıraktım. İçim dayanmıyor.

Biz bunları konuşmak da istemeyiz, hatırlamak da. Hafızamda birkaç not var sadece. Hiç tazelemek ve ayrıntılara götürmek istememişimdir. Ölen bebeğin, kokmasın diye trenin penceresinden karların içine bırakılması gibi… Rumeli hicranı.

Ermeniler konuşmak istiyorlar… Mukateleyi konuşmak… Birlikte yaşamışız ve yaşıyoruz. Çok iyi hatıralarımız da var. Ama mukateleyi konuşmak istiyorlar.

Niçin?

Tehcir bir asır önce olmuş. Biz bugün birlikte yaşıyoruz, yarınları da öyle yaşayacağız. Mukatele diyaloglarıyla, ancak birlikte yaşamayı zorlaştırırız. Niçin böyle bir yol tercih ediliyor?

Tehcir sırasında Osmanlı çok güç durumdaydı. Var olmanın kavgasını vermek için çırpınıyordu. 600 yıllık devlet, yok olmamak için yedi düvelle savaşıyordu. İşbirliği yapıp arkadan vuruyorlar. “Yapmayın” diye ricalar, yalvarmalar var… Soğukkanlılık şöyle dursun, Osmanlı adeta panik halinde. Kaygısı, telaşı, endişesi, öfkesi, kederi var…

Biz hiçbir zaman, sivil istismarı yapmamışızdır… Açayım:

Sivillerin arasına karış, oradan ateş et. Bir evden elini uzatıp işgalciye ateş et… Cami dokunulmazdır diye, oraya gidip oradan ateş et… Bizim tarihimizde böyle şeyler yoktur. Biz cephede kaybetmiş, cephede kazanmışızdır. Efeler, milisler, denilecek. Onlar da, kendine mahsus kıyafetlerle “savaşçı” halleriyle mücadele etmişlerdir… Savaş, adam gibi yapılır. Yenilirsen de yenilirsin… Sonra, nerede düştüysen, oradan kalkarsın. Sivil istismarı yapan, kendi sivillerini kendisi ateşe atar. Herkes gibi, sıradan bir sivil gibi dolaşırken silah kullanırsan, herkese “senin yaptığını yapacakmış” gözüyle bakılır. Camiden, kiliseden ateş edersen, oralara da ateş edilir… Aslında bu konu çok önemlidir ve işlenmemiştir. Saddam o türlü blöfler yapıyordu: “Herkes, evinin bahçesine siper kazsın” gibi. Öyle savaş olmaz. Ordunu, silahlı gücünü toplarsın; binlerce, gerekiyorsa 10 binlerce şehit verirsin. Irak gerektiği gibi savaşsaydı, globalizm şimdiki stratejisini sürdüremezdi…

Tehcir sırasında da, Ermeni komitacıları kendi sivillerini kullandı. Karşılıklı öfkeleri bu yolla coşturdu. Hep söylerim, Osmanlı askerine, Zağre’de bize yapılanları yaptıramazsın. Her şey emirle olmaz. Yapımızda yoktur. Bazı şeyler elimizden gelmez. Ama öyle cinnet döngüleri tezgahlanır ki, hiç istenmeyen ve beklenmeyen patlamaların olmasını engellemek zorlaşır. Farklı dinden olanlarla iyi geçinmek, birlikte yaşamak bizim tarihî meziyetimizdir. Ticaret, eğitim, sağlık, ihanet problemleri yaşamış mıdır herhangi bir gayrimüslim vatandaşımız? Hep uçlara gitmeyin, hayatın ortasından, özünden örnek verin.

Hiçbir yara kaşıyıp kurcalamakla iyileşmez. Şu gün, şu an, gayet insanca, dostça yaşıyoruz. Bana birden diyorsun ki “Tehcir için benden özür dile”! Bunu bir komşunuzun, bir gayrimüslim arkadaşınızın yaptığını düşünün. Dostça, efendice bir davranış mıdır bu? Osmanlı’nın gayrimüslim yöneticileri de vardı. Ve hesap defterlerini açarsak, husumeti seçmiş oluruz. “Özür dile” tavrı onu getirir. Husumeti, hukuk diline göre kullanıyorum. Birine dava açmak, husumet yöneltmektir.

Soykırımın önce düşüncesi olur. Siz Osmanlı’da, “Ermeni” aleyhinde yazılmış tek yazı gösterebilir misiniz? Biz hep sevmişizdir Ermenileri. Musikimizin, Türkçemizin, sanatımızın içindedirler hep. Bir asır öncesinin bugünkü hayatımıza intikal etmiş bir tahribatı yok. Ama bir asır öncesini çarpıtarak aktüel hale getirmek gücendirici ve tahrip edici oluyor.

Tarihi, sosyolojiyi, sosyal psikolojiyi, aklı, mantığı bir tarafa bırakmışlar, “Siyaset çözer bunu!” diyorlar. Siyaset yalnız başına hiçbir şeyi çözemez. Daha az politik, daha fazla gerçekçi olmaları gerekir.

… Türkiye’ye, Türk’e yönelik dayatmaların yahut dayatma hesaplarının bize ne kaybettireceğini bilemiyorum; fakat, kendilerine bir şey kazandırmayacağını çok iyi biliyorum.

Yorumlar kapatıldı.