İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ölen Papa bir devrimci miydi?

Türker Alkan

Ölen Papa hazretlerinin bir konuda tarihi bir iz bırakıp gittiği doğrudur: Doğu Bloku’nun çöküşünde etkili oldu. Dini inancı güçlü olan Polonyalıları komünizme karşı kışkırttı. Zaten Papa olarak seçilmesinin arkasında da bu beklenti vardı. Nitekim, Sovyetler’e karşı ilk hareket Polonya’daki din adamları tarafından başlatıldı. Papa’nın komünist ajanlar tarafından öldürtülmek istenmesinin gerisinde bu yatıyor olmalı.

Ölen rahmetlinin arkasından olağanüstü bir ağıt yakma töreni izledik. Her öleni elbette rahmetle anmalıyız. Fakat, bazen bu işi abarttığımızı sanıyorum. Ölen Papa’nın ‘hoşgörülü ve liberal’ diye tanımlanmasını anlamak zor.

Doğrudur, ölen Papa döneminde Katolik dünyasında büyük değişiklikler oldu. Fakat, bu değişikliklerin hiçbirini Kilise başlatmadı. Tam tersine, Vatikan bütün yeniliklere önce direndi, engel olamayınca gönülsüz onay vermekten başka çare bulamadı.

Önce şunu anımsamak gerekiyor: Katolik inancının özel yaşam konusunda getirdiği çok katı düzenlemeler ve sınırlamalar vardır. Örneğin, cinsel ilişkiden zevk almak günahtır. Cinsel ilişkiye, ancak ve ancak çocuk yapmak amacıyla girilebilir. Bu anlayıştan hareketle, doğum denetimi için kullanılan ilaçlar ve gereçler günah kabul edilmiş ve yasaklanmıştır.

Aynı nedenle, kürtaj da yasaklanmıştır.

Ve evlilik Tanrı katında yapılan bir sözleşme olduğu için bozulamaz, boşanma da yasaklanmıştır.

Bundan 30-40 sene öncesine kadar Katolik ülkelerin büyük kısmında bu yasakların hemen hepsi geçerliydi. 1960’larda çok ilgi toplayan ‘İtalyan Usulü Boşanma’ filmi bu yasakları hicveden bir komediydi.

O zamandan beri bu yasaklar birer birer delindi, değiştirildi, yerine laik hukuk kuralları geçti. Şimdilerde hâlâ bu yasakları sürdüren çok az ülke kaldı. (Bildiğim kadarıyla örneğin İrlanda’da kürtaj hala yasaktır.)

Bu değişikliklerin bir kısmı ölen Papa zamanında, bazıları da daha önceki Papa zamanında gerçekleşti. Fakat, görebildiğim kadarıyla, her değişiklik, dini baskıya isyan bayrağını kaldıran laik güçlerin mücadelesi sayesinde yürürlüğe girmiştir. Hiçbir zaman Papa veya Kilise’nin diğer organları kendi istek ve iradeleriyle kalkıp ‘Yanlış yapmışız, artık boşanma serbest olmalı, doğum denetimi eşlerin isteğine bağlanmalıdır,’ demedi.

Tam tersine, hemen hemen her ülkede aile hukukunun laik esaslara bağlanmasını isteyenler uzun süre örgütlenip mücadele ettikten sonra kilise büyükleri, başka çare kalmadığını, değişen çağdaş dünya koşullarında daha fazla direnmenin sonuçta kendilerine ve kilisenin imajına, gücüne zarar vereceğini, destek yitireceklerini görüp anladıkları için çaresiz bir biçimde yenilikleri kabul etmek zorunda kaldılar.

Papa’nın geri kalan cazibesi, imaj parlatma ve halkla ilişkiler çalışmalarının sonucudur. Nice zaman nice fırtınalar atlatmış olan deneyimli kilise ulularının becerileri sayesinde sağlanmıştır.

Kısacası, Katolik dünyasında ve kilisede yaşanan yenilikler, din adamlarının üstün niteliklerinden çok, laik olunmadan çağdaş ve demokratik olunamayacağını gören kitlelerin çabaları sonucunda gerçekleşmiştir. Bunu, Papa’nın veya kilisenin bir başarısı olarak görmenin ve göstermenin pek fazla bir anlamı yok doğrusu.

Yorumlar kapatıldı.