İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

`Ermeniler tarihi gaddarca çarpıttı´

ABD ve Kanada’daki Türk sivil toplum örgütleri, Ermenilerin sözde Ermeni soykırımının 90. yılı dolayısıyla ABD’de başlattığı kampanyaya karşı, Amerikan kongresi üyelerine, tarihi gerçeklerin dile getirildiği ve ortaklaşa kaleme alınan mektuplar gönderdi.

Öncülüğünü Türk-Amerikan Dernekleri Federasyonu (TADF), Türk-Kanada Dernekler Federasyonu ve Turkish Forum’un yaptığı, toplam 120’yi aşkın Türk sivil toplum örgütünün ortaklaşa kaleme aldığı ve Ermenilerin soykırım iddialarına karşı tarihi gerçeklerin dile getirildiği mektup, ABD kongresinin tüm üyelerine gönderildi.

Edinilen bilgilere göre, hem mektup hem e-posta hem de belgegeçer (faks) aracılığıyla doğrudan senatör ya da temsilciler meclisi üyeleri adına gönderilen mektuplarda, Ermeni soykırımı iddialarının tarihi çarpıtmaktan ibaret olduğu kaydedildi.

İDDİALARIN TEK DAYANAĞI ”MAVİ KİTAP”

Amerikan toplumunun 1915’te yaşananları sadece Ermeni kaynaklarından okuduğunu, dolayısıyla aynı tarihlerde Müslüman halkın yaşadığı çok daha büyük acılardan habersiz olduğunun belirtildiği mektupta, sözde Ermeni soykırımını tanıyan bütün parlamentoların İngilizlerin Birinci Dünya Savaşı sırasında propaganda amacıyla kurdukları Wellington House isimli merkezin ürettiği sahte belgelerin bir araya getirildiği ”Mavi Kitap”a dayandığına dikkat çekildi.

Mektupta, James Byrce ve Arnold Toynbee tarafından yazılan bu kitaptaki ”belgelerin” birer propagandadan ibaret olduğunun bizzat Toynbee tarafından 1992 yılında yazdığı bir kitapta itiraf edildiği belirtildi.

Bu sahte belgelerin üretildiği İngiltere’de bugünkü hükümetin yeterli delil bulunmadığı için 1915’te Ermenilere soykırım uygulandığına yönelik iddiaları tanımadığına işaret edilen mektupta, elde bulunan gerçek belgelerin Ermenilere yönelik soykırım olmadığını, ancak Yahudiler ve Rumların yanı sıra 517 bin 955 Türk ve Müslümanın Ermeniler tarafından katledildiğini gösterdiği ifade edildi.

Ermeni isyanı ve despotluğunun arşivlerdeki bütün belgeler tarafından ortaya konulduğu belirtilen mektupta, Ermenilerin Ermeni nüfusunu bölgede çoğunluk haline getirerek, ”Büyük Ermenistan” umutlarını meşrulaştırmak için başta Doğu Anadolu olmak üzere Müslümanlara yönelik etnik temizlik kampanyaları düzenledikleri kaydedildi.

Toplam 200 bin kişilik silahlı gücüyle Ermenilerin, altı yüzyıl boyunca birlikte huzur ve refah içinde yaşadıkları Türklere karşı fiilen bir düşman güç haline geldiğinin belirtildiği mektupta, ”Biz Türkler, Ermeni soykırımı iddiaları hakkında tarihimizle yüzleşmekten korkmuyoruz. Ancak Ermeniler kendi tarihleri ile yüzleşmek istemiyorlar” denildi.

”ERMENİ İDDİALARI TARİHİN GADDARCA ÇARPITILMASINDAN İBARET”

Ermeni iddialarının tarihin gaddarca çarpıtılmasından ibaret olduğunun belirtildiği mektupta, Ermenilerin Osmanlı Devleti ile savaşan İngiliz, Rus ve Fransız güçlerine destek verdikleri ve isyanlar çıkararak, Türk ve Müslümanların çoğunlukta olduğu bölgelerde bir Ermeni devleti kurmaya çalıştıkları ifade edildi.

Ermenilerin Van’da yaptıkları katliamlar neticesinde bu şehirdeki Türk sayısının 1500’e kadar düştüğünün belirtildiği mektupta, Osmanlı hükümetinin buna tepkisinin Ermeni vatandaşlarını Rus işgalini kolaylaştıracak ya da Osmanlı gücünü zafiyete uğratacak bölgelerden uzaklaştırmak şeklinde olduğu kaydedildi.

Ölen Ermenilerin çoğunun, tıpkı Türkler ve diğer Osmanlı halkları gibi, açlık, hastalık, çete saldırıları ve karşılıklı husumetler yüzünden öldüğüne dikkat çekilen mektupta, bu olayları soykırım olarak tanımlamanın söz konusu kelimeyi gerçek manasından mahrum bırakmak anlamına geleceği ifade edildi.

OSMANLI ARŞİVLERİ TÜM ARAŞTIRMACILARA AÇIK

Osmanlı arşivlerinin hiçbir kısıtlamaya tabi olmaksızın tamamen açık olduğunun ve on binlerce belge ile tehcir sürecine ışık tuttuğunun kaydedildiği mektupta, bu belgelerin önemli bir kısmının Osmanlı idaresinin valilere, komutanlara ve diğer kamu görevlilerine yeniden yerleştirme programının düzen içinde ve Ermenilerin mal ve can güvenliklerinin korunmasına maksimum özen gösterilerek yapılmasına dair direktifler olduğuna dikkat çekildi. Ancak yeterli insan kaynağı olmadığından dolayı bu sürecin tam istendiği gibi işlemediğinin belirtildiği mektupta, ABD’nin Irak’ta karşılaştığı durum gibi, zengin, güçlü ve planlama için zamanı bulunan ulusların bile beklenmedik felaketlerle karşılaşabildikleri ifade edildi.

Mektupta, ancak bütün bu yeniden yerleştirme uygulaması boyunca Ermenilere yönelik açık ya da gizli bir katliam ya da yıkım niyetinin bulunmadığı kaydedildi.

BAZI SOMUT DELİLLER

Ermenilere yönelik soykırım yapılmadığına dair delillerin de yer aldığı mektupta, İstanbul ve diğer batı şehirlerinde bütün Ermenilerin savaş boyunca güven içinde yaşamaya devam ettikleri, Osmanlı’da yüksek mevkilerde bulunan Ermeni bürokratların görevlerini sürdürdükleri, Ermeni sıhhiye birimlerinin pek çok cephede Osmanlı ordusuna hizmet ettiği, aynı şekilde Ermeni askerlerden oluşan lojistik birimlerinin savaş boyunca Osmanlı ordusuna hizmet ettiği, pek çok Ermeni askerin Türk silah arkadaşları ile Gelibolu ve Sarıkamış’ta birlikte hayatını kaybettiğine işaret edildi.

Ayrıca yeniden yerleştirme programı sırasında hükümet tarafından verilen direktiflere tam olarak riayet etmedikleri için toplam 1397 asker ve sivilin askeri mahkemelerde yargılandığının belirtildiği mektupta, yargılananların çoğunun da idama mahkum edildiğine dikkat çekildi.

1919-1921 yılları arasında İngilizlerin Malta’da kurdukları, Nurnberg benzeri bir mahkemede üst düzey 144 Osmanlı yetkilisini yargıladıkları, ancak yargılama süreci sonunda savaş propagandası olarak üretilen sahte belgelerin delil teşkil edemeyeceği hükmüne varılarak, yargılanan bütün Türklerin beraat ettiği hatırlatıldı.

”ERMENİLER GERÇEKLE YÜZLEŞMEYE HAZIR MI?”

Mektupta, ”Şayet Ermeniler gerçekçi bir tavır benimser ve geçmişleri ile yüzleşmekten korkmazsa konuyu araştıracak bir komisyon kurulabilir. Bu bağlamda, iki taraf Türk ve Ermeni tarihçilerden oluşan bir ortak komisyon kurmalıdır. Ayrıca, her iki taraf hiçbir kısıtlamaya gitmeden arşivlerini araştırmacılara açacağını deklare etmelidir. Son olarak, UNESCO gibi bir uluslararası örgütten tarafsız bir temsilci, bu sürecin bir parçası olmalıdır” denildi.

”Ermeniler iddialarının doğruluğundan eminse bu öneriyi kabul etmekte tereddüt etmemeliler” denilen mektupta, böylece karşılıklı tarihin bu bölümünün açıklığa kavuşturulmasına katkıda bulunmuş olacakları ifade edildi.

Türklerin kendi tarihleri ile yüzleşmek gibi bir sorunlarının bulunmadığı ve ortak tarihin Ermenilerle birlikte yeniden incelenmesi konusunda çok uzun süre önceden öneride bulunulduğu belirtilerek, ”Bu öneriye Ermenilerin soğuk yaklaştığını akılda tutarak asıl sorulması gereken soru şu: Peki Ermeniler gerçekle yüzleşmeye hazır mı?” denildi.

Yorumlar kapatıldı.