İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

BASIN AÇIKLAMASI: İNSAN HAKLARI SAVUNUCULARINA ÖLÜM TEHDİDİ

18-19
Nisan 2005 tarihlerinde, İnsan Hakları Derneği Marmara Bölge
Temsilcisi Doğan
Genç’in evine, İstanbul Şube Başkanı Eren Keskin ve Yönetim
Kurulu üyesi Şaban
Dayanan’a da dernek adresine, Türk İntikam Tugayı amblemli tehdit
mektupları
gönderilmiştir. Mektuplar aynı metni içermekte ve “Bu
mektupla siz şerefsizleri,
ABD ve Avrupa ajanlarını son kez uyarıyoruz. Türt
milliyetçileri zamanı
geldiğinde nasıl hareket etmesi gerektiğini bilir. Tarih bunun
örnekleriyle
doludur. Aklınızı başınıza almadığınız takdirde sizin de sonunuz Akın
Birdal’in
başına gelen gibi olur. Ama siz onun kadar şanslı olacak mısınız,  onu bilmiyoruz. TANRI TÜRKÜ KORUSUN

şeklinde son bulmaktadır.

1990’lı
yılların başlarında Eren Keskin ve diğer insan hakları savunucuları,
Türk
İntikam Tugayı’ndan bu şekilde tehdit mektupları almaya başlamışlardı.
Bu
tehditlerin ardından IHD yöneticisi ve derneğin Diyarbakır
Şubesinin
kurucusu,  HEP Diyarbakır İl Başkanı
Vedat Aydın katledilmiş,  sonrasında
gerçekleştirilen suikastlerle Türkiye faili meçhul
cinayetler ülkesi haline
gelmişti.  

Dolayısıyla
yöneticilerimize yönelik bu tehdit  Doğan
Genç, Eren Keskin ve Şaban Dayanan’ın şahsına gözdağı
olmanın çok ötesinde
anlam taşıyor. Çünkü bu mektuplar Türkiye’de
devletin önündeki yol ayrımını
ortaya koyuyor. Devlet, ya hukuk devleti olma yönündeki irade
beyanının
sahiciliğini kanıtlayacak ya da  karanlık
güçlerin himaye edildiği gerçeğini kabul edecektir.
Hukuk devleti olmak demek,
linçlere ve insan hakları savunucularının ölümle
tehdit edilmesine kadar varan şiddetin
iktidarına karşı, hukukun üstün kılınması, demokratik hak ve
özgürlüklerin
dokunulmazlığının ilan edilmesi demektir.

Bugün
gelindiği noktada devlet, hukukun üstünlüğünden
yana tavır alma  konusunda hiç de
umut verici bir görünüm
sergilememiştir. Genel Kurmay Başkanlığı, bir kısım yurttaşı
“sözde vatandaş”,
“hiçbir değerden nasip almamış” insanlar, “alçaklar”,
“hainler” olarak
tanımlamıştır. Bunların kim olduğu bulanık bırakılmış, böylece
“düşman”
genelleştirilmiş ve  tüm muhalifleri
kapsayacak bir belirsizlik yaratılmıştır. Bu dil – Genel Kurmay
Başkanlığı bunu
hedeflemiş olsun olmasın, niyeti bu olsun olmasın – gelecekteki
saldırılara
zemin hazırlamaya yaramıştır. 

Başbakan
linç girişimini “vatandaş  hassasiyeti”
şeklinde tanımlayarak suçu onaylama anlamına gelecek ifadeler
kullanmış,
İçişleri Bakanı aynı şekilde linç girişimine karşı
hoşgörü telkin eder demeçler
vermiştir.

Şimdi,
kamuoyu önünde İçişleri Bakanlığı’na,
Hükümete, Büyük Millet Meclisi’ne bu
tehdit mektuplarını duyuruyoruz. Ve kendilerinden kamuoyu
önünde suikastlere, faili
meçhul cinayetlere, kaba kuvvete karşı hukukun
üstünlüğünü sağlama, temel hak
ve özgürlükleri koruma taahhüdünde bulunmaya
davet ediyor, karanlık güçlere
karşı herkesi de bu taahhüdün ısrarlı talepçisi ve
takipçisi olmaya
çağırıyoruz.

 

İHD Istanbul Şubesi

Yorumlar kapatıldı.