İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Türk’ün Mavi Kitap’ı

Faruk Mangırcı

Geleneksel sözde Ermeni soykırım iddiaları yine gündemde. 1991’de bağımsızlığını ilan eden Ermenistan, sözde soykırımı bir devlet politikası haline getirirken ezeli ve ebedi Türk düşmanları da her fırsatta Ermenilerin bu iddialarını Türkiye aleyhine koz olarak kullanmaya devam ediyor.

Ermeni sorununun Osmanlı İmparatorluğunu bölüp parçalamayı amaç edinen ülkeler tarafından ortaya çıkartıldığı bilinen bir gerçek. O tarihte Türkler’e Sevr’i kabul ettiremeyen uluslararası güçler maalesef bugün aynı teraneleri okuyarak Sevr’i hortlatmaya çalışıyor.

Türkiye’nin ekonomik ve siyasi olarak zayıf olduğu, iç dinamiklerin harekete geçtiği her dönemde Türkiye’nin önüne getirilen bu suuni meseleye karşı, başta Genelkurmay ve Dışişleri’miz olmak üzere toplumun her kesimi canla başla mücadele ederek sözde soykırım iddialarının gerçeği yansıtmadığını gözler önüne seriyor.

Devlet gibi sivil toplum örgütleri de sözde soykırım iddialarının çürütülmesi noktasında gereken desteği verirken, Ankara Ticaret Odası yayınlarından çıkan Araştırmacı İsmet Binark’ın ‘Türk’ün Mavi Kitabı-Asılsız Ermeni İddiaları ve Ermeniler’in Türklere yaptıkları mezalim’ adlı eserde bırakın Türkler’in Ermenileri soykırıma tabii tuttuğunu, Ermeniler’in Doğu Anadolu’da yaptığı nice katliamlar gün gün belgeleriyle,resimleriyle gözler önüne seriliyor.

Türk’ün Mavi Kitabı, tarihin siyasetçiler eliyle yazılamayacağını, tarihin tarihçiler tarafından yazılabileceğini göstermesi açısından çok önemli bir belge olmuştur.

Emeği geçenleri takdir ve tebrik ediyorum.

Yargı mı üstün rektör mü?

Geçen hafta Selçuk Üniversitesindeki huzursuzluğu gündeme getirmiştim. Tıp Fakültesi’nde profesörlük için gerekli olan bilimsel yeterliliğe sahip olmadığı halde profesör kadrosuna tayin edilen Ali Sarıgül’le ilgili yazımdan sonra yine Selçuk Üniversitesi’nden çok sayıda mektup aldım.

Üniversite Öğretim görevlileri Rektör Süleyman Okutan’ın keyfi uygulamalarla üniversiteyi bilimsellik sınırlarından öteye taşıdığını iddia ediyor ancak bunlar YÖK’ün ve ilgili kurumların araştırıp soruşturacakları hususlar.

Ancak gelen mektuplar içinde Fen-Edebiyat Fakültesi Matematik Bölümü Öğretim Üyelerinden Prof. Haydar Bulgak ile ilgili olan belgeler var ki pes doğrusu.

Aynı zamanda Uygulamalı Matematik Araştırma Merkezi Müdürü olan Prof. Bulgak, yine aynı fakültede öğretim üyesi olan Prof. Durmuş Bozkurt ve doktorantı Kerem Yamaç’ın kendisi ve başka bilim adamlarının yayınlarından intihal (bilimsel hırsızlık) yaptığı iddiasıyla idareye başvurusundan sonra başına gelenler çok acı.

Prof. Bulgak hakkında önce soruşturma açılmış, kınama cezası verilmiş. Bulgak hoca, idarenin bu kararını yargıya taşımış, yargı cezayı iptal etmiş. Ardından yine bir disiplin soruşturması ve bu kez Bulgak hocaya ‘maaş kesme’ cezası verilmiş. Yargı bu kararı da iptal etmiş. Sonra ‘aniden’ Prof. Bulgak’ın Ereğli M.Y.O.’da hizmetine ihtiyaç duyulmuş. Yargı yine kararı iptal etmiş, Üniversite davayı temyiz etmiş.

Bulgak’ın başına gelenler bunlarla sınırlı kalmamış.

Bulgak’ı yıldıramayan yönetim bu kez de Bulgak’ın aynı fakültede öğretim üyesi olan eşi Dr. Ayşe Bulgak’ı, ‘denenmek üzere’ altı aylığına Ereğli’ye görevlendirmiş. Bayan Bulgak yargıya gidip davayı kazanmış ancak görevine gitmediği için memuriyetine son verilmiş.Bu arada Prof. Bulgak, idare aleyhine açtığı davayı kazanınca idare Prof. Bulgak’ı Matematik bölümündeki görevine iade etmiş ancak bu kez de Uygulamalı Matematik Araştırma Merkezi Müdürlüğü görevi Bulgak’a verilmemiş.

Okurken bile yoruldunuz değil mi?

İnsanın başını döndüren bu gelişmeler bunlarla sınırlı kalmamış.

Prof. Bulgak 14 Şubat 2005’te de bu kez Karaman’daki S.Ü.’ye bağlı İ.İ.B.F. İşletme Bölümüne bir yıl süre ile görevlendirilmiş.

Bu olaylarla ilgili tüm belgeler elimde.

Prof. Sarıgül meselesi ile ilgili de suskunluğunu koruyan Rektör Prof. Süleyman Okutan’ın umarım vereceği makul ve mantıklı cevaplar vardır.

Yorumlar kapatıldı.