İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

ABD, AB, İsrail ve Ermeniler

Yılmaz Öztuna

ABD, AB, İsrail ve Ermeniler’in biribirlerine bağlı veya ilişkili şekilde Türkiye’nin dış politikasındaki ağırlığını bir an bile unutmamak gerekiyor. Bunların birinde yapılan bir hata, bir aksaklık, bir eksiklik, bir beceriksizlik, bir yanlış adım, diğerlerini de derinlemesine etkileyecek güçtedir.

Başbakan Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın ABD ziyareti ve Başkan Bush’la görüşmek isteği, bazı konularda Türkiye’nin açık tutumunun görülmek istenmesiyle gün tarihi tayini şekilde gelişemedi. Başkan, Senato ve Temsilciler Meclisi’ne Ermeni lobisinden gelen teklifin reddi için tavsiyede bulunmak istiyor. Ancak Türkiye’nin Birleşik Amerika’yı ne dereceye kadar stratejik müttefik saydığı, İsrail’e nasıl davranacağı gibi hususlarda Ankara’nın temayülünü görmek durumundadır. ABD meclisleri üzerinde Amerikalı Musevîler’in Türkiye lehine çalışmaları da Ankara ile İsrail’in soğuyan ilişkilerinin düzeltilmesiyle ilgilidir.

Başbakanımız, İsrail’i ziyaret ediyor. Bilmem hangi örgütün başı öldürüldü diye Türk’ün yüce menfaatleriyle hiç ilişkisi olmayan bir konuda İsrail’e yüklenmek hatasını elbette düzeltecek. Daha önce Erbakan’ın bile çok dikkat ettiği İsrail’i gücendirmeme politikasına dönecek. Güzel şeyler söyleyecek. Bundan eminiz. Ancak dönüşte Filistin kesimine uğrayacak. Orada ne söyleyeceği ve söyleyeceklerinin global politikamızı nasıl etkileyeceği hususunda şüphelerimiz var. İnşallah Sayın Başbakan, böyle bir kuşku duyduğumuz, Tel Aviv’de söylediğini Gazze’de bozmak hususundaki endişemiz için, bizi mahcup bırakacaktır.

Başbakanımız’ın İsrail’den, kucağı Türk menfaatleriyle dolu şekilde dönmesini bekliyor ve istiyoruz. Böyle bir güçle Washington ve Brüksel’deki işleri çok kolaylaşacaktır. Türkiye Musevileri zaten Washington’da bir tersliğe uğramamamız için eskisi gibi ellerinden geleni yapacaklardır. Washington’da Ermeniler’in hayâsız istekleri istikametinde bir tutum, işlerimizi çok güçleştirir. İşleri çok güçleşen, başmüzakereci ve müzakereci atamakta mahcup ve çekingen bir Türkiye, Brüksel’de de zora girecektir. Ankara acaba, AB anayasası oylamasında Fransa’ya destek vermek için mi AB ile ilişkilerimizi durgunluğa soktu diye, şüphe duymaya başladık. Zira Chirac’sız bir Fransa, aşırıların eline geçecektir. Bunun Türkiye’deki yankısı ise, Milliyetçi Hareket Partisi’ne seçimlerde tek başına iktidar sağlar. Görüyorsunuz, dış politikadaki çizgiler o derecede girift ki, nice akıllının aklını karıştırır…

Yorumlar kapatıldı.