İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermeni sorununu düşünmek…

İsmet Berkan

İki gündür Avusturya’da, Salzburg’tayız. Kalabalık sayılabilecek bir grup tarihçi Ermeni sorununu tartışırken biz bir grup Türk gazeteci de tartışmaları ‘gözlemliyor’uz.

Yıllardır ‘Tarihi tarihçilere bırakalım’ denir, ‘İki tarafın tarihçileri bir araya gelsin, konuşsun’ denir… İşte iki tarafın tarihçileri
bir arada ve konuşuyorlar.

Hemen söyleyeyim, burada konuşmaları ve akademik tartışmaları izlediğinizde, kimsenin 1915 ve izleyen yıllarda olup bitenlerin
niteliğini tartışmadığını görüyorsunuz.

1915 ve izleyen yıllarda Anadolu’nun dört bir yanında olup bitenlerin ne olduğu konusunda genel bir anlayış birliği var.
Aralarında Türkiyeli tarihçilerin de bulunduğu çoğunluk ‘soykırım’ tabirini kullanıyor, bu tabiri kullanmayanların kullanmama gerekçesi ise
tabirin bilimsellikten uzak, fazlasıyla siyasileşmiş bir tabir olması.

1915 ve izleyen yıllarda olup bitene siyaset değil de tarihçilik açısından baktığınızda, olayları soykırım diye adlandırıp adlandırmamanın çok fazla bir önemi de yok, anlamı da aslında.

Önemli olan, anlamlı olan, İstanbul’un burnunun dibi sayılabilecek yerler dahil, Trakya dahil bugünkü Türkiye coğrafyasının her yanından Ermenilerin sürgüne tabi tutulduğu, bu sürgün sırasında göçe zorlanan Ermenileri öldürmenin, onlara türlü eziyetleri yapmanın bir tür spora dönüştüğü ve sonuçta Ermeni varlığının Anadolu’dan kazındığını görmek, kabul etmek.

Bunun adı soykırım mıdır, etnik temizlik midir, kendini savunma hakkının kullanılması mıdır, yoksa başka bir şey midir, bilmiyorum, bilmeme de gerek yok. Önemli olan, olup biten şey.

Olanları isteyen istediği gibi adlandırsın.

Efendim Ermeniler de Türkleri kesmişti, öldürmüştü… Onların yaptığı vatana ihanetti, savaş sırasında düşmanla işbirliği içindeydiler… Bunların hepsi doğru olmakla birlikte bence yüz binlerce insanın ölmesini, yerlerinden yurtlarından bir daha dönememecesine edilmesini mazur göstermez.

Ermeni çeteleri nasıl Türk sivil halka karşı suç işlediyse, Türkler de Ermenilere karşı suç işledi. İki suç birbirini götürmez ve sonucu sıfır yapmaz. Karşılıklı işlenen suçlar vardır.

Benzer şekilde Türk ve Müslüman nüfusun Balkanlar’dan sürülmesi, etnik temizliğe uğraması, Anadolu’da Ermenilere yapılanları mazur göstermez, gösteremez.

‘Mavi Kitap’a itiraz ederken ya da başka birtakım girişimlere hazırlanırken bu gerçekleri hep göz önüne almamız lazım. O yüzden dün
bu köşede devletimizin Ermeni meselesiyle ilgili bir politikasının, bir stratejisinin olup olmadığını sorgulamaya çalışıyordum.

Elbette, “Hiçbir şey olmamıştır” demek veya “Ne var yani, Ermenileri sürmek de, öldürmek de hakkımızdı, bir daha aynı şartlar gerçekleşse yine yaparız” demek de bir politikadır. Ancak Türkiye bunu söylemiyor, hiçbir zaman da söylemedi.

Peki ne söylüyor Türkiye? Yarın konuşmaya devam edelim…

Yorumlar kapatıldı.