İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Vakıflar´dan bu kadar artık gözler hükümette

Vakıflar Genel Müdürlüğü’nün hükümete sunacağı taslakta, azınlık mülklerinin iade kapsamı genişliyor; ancak üçüncü şahıslara geçmiş mülklerde çözüm yok

HİLAL KÖYLÜ

ANKARA – Vakıflar Genel Müdürlüğü (VGM), yeni vakıflar yasa taslağında azınlık vakıflarıyla ilgili açılımlar yaptı, ancak konuyla ilgili en kritik unsur olan ‘iyi niyetle üçüncü şahıslara geçmiş vakıf mülklerinin sahiplerine iadesi’nde son kararı Bakanlar Kurulu’na bıraktı.

AB’nin 5 Kasım 2003 tarihli İlerleme Raporu’nda azınlık vakıfları için yapılan düzenlemeler yetersiz bulunmuştu. Raporda, 116 vakfın toplam 2 bin 334 başvuruda bulunduğu, bu başvuruların 622’sinin kamu ya da özel şahıslara kayıtlı olduğu gerekçesiyle, 910’unun da tamamlanmak üzere iade edildiği kaydedilmişti. Azınlık vakıflarının yaşadıkları sorun, AB’nin 6 Ekim 2004’teki Türkiye İlerleme Raporu’nda da, “Müslüman olmayan azınlıkların yasal kimlik, mülkiyet hakkı, din adamlarının eğitimi, okul ve iç yönetimle ilgili sorunları giderilmeli” sözleriyle yer almıştı.

Vakıflar ne istemişti?

Cemaat vakıfları da hükümetin çıkardığı uyum yasalarının ardından isteklerini iletmişti. Vakıflar Genel Müdürlüğü, sadece tüzelkişiliği olan cemaat vakıflarının taşınmaz malları olabileceğinde ısrar ederken, cemaat vakıfları kiliselerin de bu haklardan yararlanmasını istemişti. Aynı isteği Fener Rum Patrikhanesi de dile getirmişti. Cemaat vakıfları, “Biz, mülkiyetimizden çıkıp, gerçek ve tüzelkişilerin eline geçen malları da istiyoruz. Ayrıca, kâr getirici işletmelere de izin verilmesini istiyoruz” demişti.

Vakıflar Genel Müdürü Yusuf Beyazıt’ın gelecek hafta Bakanlar Kurulu’na sunacağı vakıflar yasa tasarısı taslağında cemaatlerle ilgili son düzeltmeler şöyle:

Devlettekiler iade: Cemat vakıflarının tapuda namı müstear (güvenilir kişiler) veya namı mevhumlar (dini büyükler ve azizler), Hazine, vasiyet eden veya bağışlayan adına kayıtlı taşınmaz mallarının vakıf adına tescili sağlanacak. Vakıf yoluyla meydana gelip de her ne suretle olursa olsun Hazine, belediye, özel idarelerin mülkiyetine geçmiş eski eserler vakıf adına tescil edilecek.

Sevap kriteri: Cemaat vakıflarının sevap amaçlı taşınmaz malları haczedilemeyecek, rehnedilemeyecek, kamulaştırılamayacak, kazandırıcı zamanaşımı işlemeyecek. Mallar üzerinde zilyetlik yoluyla (uzun süre kullanımdan kaynaklanan sahiplik) kazanma hükümleri uygulanmayacak. Sevap amaçlı taşınmazlar, başka bir amaçla kullanılamayacak. Kısmen veya tamamen sevap amaçlı kullanılmayan taşınmazlar, gelir getirici hale dönüştürülebilecek veya aynı cemaate ait bir başka vakfa tahsis edilebilecek.

İzne gerek yok: Cemaat vakıfları izin almaksızın mal alabilecek, malları üzerinde tasarrufta bulunabilecek. Başlangıçta tahsis edilenler hariç mallarını satabilecek, değiştirebilecekler. İzin almaksızın uluslararası faaliyet ve işbirliğinde bulunabilecek, yurtdışında şube ve temsilcilik açabilecek, üst kuruluşlar kurabilecek ve yurtdışında kurulmuş kuruluşlara üye olabilecek, yurtdışındaki kişi, kurum ve kuruluşlardan ayni-nakdi bağış ve yardım alabilecek, yapabilecekler. İzinsiz, iktisadi işletme ve şirket kurabilecek, şirketlere ortak olabilecekler.

Vergi muafiyeti: Vakıflara yapılan mal bağışlarından vergi alınmayacak. Vakıflara ait eski eserlerin bakım, onarım ve restore edilmesi, yaşatılması için kişi ve kuruluşlarca yapılan harcamalar bağış ve yardımlarla sponsorluk harcamaları vergiden istisna olacak.

Denetim: Vakıflar kendi organları, bağımsız denetim kuruluşları ve yeminli mali müşavirlerce denetlenebilecek.

Meclis: Vakıflar meclisi 41 bin 550 mazbut vakfı temsilen 10, 4 bin 506 yeni vakfı temsilen üç, 300 mülhak vakfı temsilen bir, 161 cemaat vakfını temsilen bir kişi seçilmiş üye olmak üzere, 15 kişiden oluşacak. Türkiye’de 161 cemaat vakfı var. 75’i Rum, 52’si Ermeni, 18’i Musevi, dokuzu Süryani, ikisi Bulgar, üçü Keldani, biri Gürcü, biri de Maroni.

AB merakla bekliyor

AB’li diplomatlar, taslakla ilgili bilgi alırken, işin içine MGK ve Genelkurmay’ın girdiğine dair haberlere ulaştıklarını ileri sürdü. Diplomatlar, “Hükümet tam bir reform yapmazsa AB’yle yeni sıkıntılara hazır olmalı” dedi. Vakıflar ve AB, üçüncü şahıslara geçmiş malların iadesinde ısrarlı. Bunun Türkiye’ye faturası ise 25 milyon avro. Dışişleri ile AB Genel Sekreterliği de, son düzenlemeleri ‘yapıcı ama yetersiz’ buluyor.

AB, mal iadesi sağlanamadığı durumda hükümetin tazminat yöntemiyle vakıfların mağduriyetini giderebileceğini Dışişleri’yle de paylaşmıştı. Bu görüşü benimseyen Dışişleri de, konuyu Vakıflar Genel Müdürlüğü’ne iletmişti.

İçişleri: Harput’un ataması kanunlara uygun

İçişleri Bakanlığı, Müsteşar Şahabettin Harput’un atamasının kanunlara uygun olduğunu açıkladı. ‘Korsan müsteşar!’ başlığıyla önceki gün Radikal’in manşetten duyurduğu haberle ilgili olarak Basın Müşaviri İbrahim Saraçoğlu imzasıyla yapılan açıklama şöyle:

“Haberinizde, İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığı’na Şahabettin Harput’un Anayasa’ya aykırı bir şekilde müsteşarlığa atandığı iddiasına yer verilmiştir. Haberde iddia edildiği gibi, İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığı’na Vali Şahabettin Harput’un asaleten görevlendirilmesi Anayasa ve kanunlara uygun bir şekilde yapılmıştır.

Valilerin tayin ve görevlendirilmesine ilişkin kanun ve esaslar şöyledir:

İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında 3152 sayılı kanunun 37. maddesine göre ‘Valiler, atanmalarındaki usule göre, valilik kadro ve unvanlarını muhafaza etmek suretiyle merkezde görevlendirilebilirler. Merkezde görevlendirilen valiler, bakan tarafından İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığı, Müsteşar Yardımcılığı, Genel Müdürlük, Kurul Başkanlığı, Bakanlık 1. Hukuk Müşavirliği’nde…; Başbakanlığın talebi üzerine, Başbakanlık ve diğer bakanlıkların, müsteşar, müsteşar yardımcısı, genel müdürlük ve bu görevlere eşdeğer durumda olan diğer üst kademe yöneticiliklerinde… görevlendirilebilirler.’

5442 sayılı İl İdaresi Kanunu’nun 6. maddesine göre ise ‘Valiler, lüzumunda tayinlerindeki usule göre kadro aylığı ile merkez emrine alınarak İçişleri Bakanı’nın tensip edeceği işlerde görevlendirilebilirler.’

1700 sayılı Dahiliye Memurları Kanunu’nun ek 1. maddesinde de ‘Dahiliye Vekâleti, merkez ve vilayetler teşkilatında maaş veya ücretle istihdam etmekte olduğu herhangi bir memur veya müstahdemi, ifası vekâlete ait bir vazife ve hizmet için orada vekâlet teşkilatı ve münhal vazife bulunup bulunmaması ile mukayyet olmaksızın kendi kadrosu ile dilediği yerde kullanabilir’ denilmektedir.

Ayrıca haberinizde ileri sürüldüğü şekilde, Vali Şahabettin Harput’un Emniyet Genel Müdürlüğü ve İçişleri Bakanlığı Müsteşarlığı’na atanması ile ilgili olarak bakanlığımızca Cumhurbaşkanlığı makamına sunulmak üzere herhangi bir kararname sevk edilmemiştir. Bu nedenle de kararnamenin iki defa veto edilmesi de söz konusu olmamıştır.

Bakanlığımızca, Merkez Valisi Şehabettin Harput, 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 37. maddesine göre 17.02.2003 tarihli onay ile müsteşar yardımcısı olarak görevlendirilmiş, müsteşar yardımcılığı uhdesinde kalmak kaydı ile 19.11.2003 tarihinde müsteşarlığa vekâleten görevlendirilmiştir. 17.02.2003 tarihli müsteşar yardımcılığına ve 19.11.2003 tarihli müsteşarlığa vekâlet onayı 28.10.2004 tarihinde iptal edilerek bakanlık onayı ile yukarıda anılan kanun maddelerine uygun bir şekilde 3152 sayılı İçişleri Bakanlığı Teşkilat ve Görevleri Hakkında Kanun’un 37. maddesine göre bakanlığımız müsteşarı olarak asaleten görevlendirilmiştir.

Bakanlığımızda merkez valilerinin tüm görevlendirilmeleri bu usul ve esaslara göre, kanunlara uygun bir şekilde yapılmaktadır. Haberde ileri sürüldüğü şekildeki görevlendirme, Vali Şahabettin Harput’un şahsında bir uygulama değildir. Nitekim önceki yıllarda olduğu gibi, halen bakanlığımızda valiler, müsteşar yardımcısı ve birim başkanı olarak asaleten görev yapmaktadırlar. Haberde kulalnılan ‘Korsan Müsteşar’ ve ‘Müsteşar Uyduruldu’ tabirlerinin objektif gazetecilik anlayışı çerçevesinde kabullenilmesi mümkün değildir.

Yine haberde ileri sürüldüğü şekilde; Cumhurbaşkanlığı makamına bakanlığımızca gönderilen bir belgenin imzacı isminin yanına ‘V’ koyarak imzalandığı iddiası da doğru değildir. Bakanlığımızda hiçbir kamu görevlisi, kanunların kendisine vermediği bir yetkiyi ve unvanı kullanmamaktadır. Tüm yazışmalarda resmi yazışma kurallarına riayet edilmektedir.”

Yorumlar kapatıldı.