Meclis’in İngiliz Parlamentosu’ndan mektupla ‘Mavi Kitap yok sayılsın’ diye ricacı olması Ermeni meselesini yok edemez, en fazla Türkiye’nin siyasi seçkinleri kendilerini dünyaya rezil etmiş olur
AYHAN AKTAR
Her yıl 24 Nisan tarihi yaklaştığında Türkiye’yi idare edenler arasında Ermeni meselesi konusunda bir hareketlenme gözlenir. ‘1915’te Osmanlı Ermenilerinin başına ne geldi’ sorusu ile akademik bir araştırma konusu olarak değil de, daha çok ‘milli görev bilinci’ ile ilgilenen bazı ‘bilirkişiler’ medyada bol miktarda görünüp aynı lafları tekrarlarlar. Bu görüşlerin dışında farklı yaklaşımları ileri sürenler de genellikle ‘hıyanet-i vataniyye’ kanunu kapsamında yargısız infaza tabi tutulurlar. Siyasal seçkinler ise bu konularda genellikle sakin durup, en fazla günü kurtarma amaçlı demeçlerle yetinirler.
Bu arada, her yıl 24 Nisan’da ABD Başkanı’nın mesajı kalp çarpıntıları içinde beklenir. Acaba bu sefer ABD Başkanı ‘genocide’ (soykırım) terimini kullanacak mı?’ diye merak edilir. Geçtiğimiz yıllarda G. W. Bush bir mesajında, soykırım yerine ‘annihilation’ (kökünü kazıma) terimini kullandığında, basında ‘Allahın izniyle bu yıl da paçayı kurtardık’ türünden yazılar çıktığını hatırlıyorum! Artık güler misiniz, ağlar mısınız? Siz karar verin.
CHP’nin cansiperane atağı
Bu yıl farklı bir şey oldu ve daha mart ayının başında anamuhalefet partisi CHP birden cansiperane bir şekilde konuya girdi. CHP yönetimi, 1916’da Lord Bryce ve Arnold Toynbee tarafından Londra’da yayımlanan ‘The Treatment of Armenians in the Ottoman Empire 1915-16’ başlıklı resmi yayının (Mavi Kitap) tamamen bir propaganda malzemesi olduğu, bu kitabın içinde Ermenilere kötü muamele edilmiş olması ile ilgili tanıklıkların ciddiye alınmaması gerektiğini ve Ermeni soykırımı iddialarının esas olarak bu kitaba dayandığını iddia etti. İş bu kadarda kalsa iyi!
Gazetelere göre, “Başbakan Erdoğan ile CHP Genel Başkanı Baykal, Ermeni soykırımı iddialarına karşı ‘ortak kampanya’ yürütülmesi konusunda uzlaştı. İki partinin ortak görüşünü yansıtan ve Britanya’da yayımlanan ‘Mavi Kitap’ın ‘tarihi bir belge olarak geçersiz ve asılsız’ olduğunu ilan eden bir metin hazırlanacak. Bilim adamları ve tarihçilerden oluşacak bir heyetin gerçekleri araştırması istenecek.
Erdoğan ile Baykal dün Ermeni soykırım iddialarına karşı ortak bir politika geliştirilmesini görüşmek için Meclis’te bir araya geldi. Baykal, Erdoğan’a soykırım iddialarına kaynak olarak gösterilen ‘Mavi Kitap’la ilgili olarak TBMM adına Büyük Britanya Avam Kamarası ile Lordlar Kamarası’na gönderilmesi önerilen mektup taslağını sundu” (Radikal, 9 Mart). ‘Mavi Kitap’ın yayımlanmasından 89 yıl sonra, CHP’nin ‘aklının başına gelmesine’ sebep olan kişinin, emeklilik günlerini CHP’de milletvekili olarak geçiren emekli büyükelçi Sn. Şükrü Elekdağ olduğunu yine bir köşe yazarımızdan öğrendik (Bkz. Gündüz Aktan, 12 Mart 2005).
Taşları yerine koymak
Şimdi biraz olayları yerli yerine yerleştirelim. Her şeyden evvel, ‘Mavi Kitap’ın yok sayılması konusunda resmi tavır alınmasını istiyen kişi merhum emekli büyükelçi Kamuran Gürün’dür. 20 Nisan 2002 tarihinde yapılan I. Ermeni Araştırmaları Kongresi’nde bu konuda ‘İngiliz Mavi Kitabı ve Osmanlı Divanı Harbi’ başlıklı bildiri sunmuştur ve bu kitap olarak yayımlanmıştır. Sayın Elekdağ’ın Washington’da büyükelçi olarak görev yaptığı 1980’li yıllarda konuya yaklaşımı ise o dönemde Hürriyet gazetesi muhabiri olarak bulunan Tuna Köprülü’nun anılarında söyle anlatılmaktadır: “(ABD’de Ermeni tasarısının) gündeme geldiği bir sırada, Büyükelçi Elekdağ bir basın toplantısı düzenledi.
Lobicilerimiz, Amerikan basın mensuplarını toplantıya getirmeye çalıştı. Elekdağ, toplantıda şunları söyledi: ‘1915 yılında yaşanan ölümlerin sebebi, o dönemde yörede tifo, tifüs gibi salgın hastalıkların bulunmasıydı. Bu hastalıklardan korunamayan birçok insan öldü. Sadece Ermeniler değil, Türkler de öldü.’ Bunu duyunca Müsteşar Murat Sungar’ı dirseğimle dürterek, ‘Nereden çıktı bu?’ diye sordum. Murat da bana, ‘Ben de ilk defa duyuyorum,’ dedi.” (Bkz. Tuna Köprülü, Beyaz Saray Anıları. s. 202)
Elekdağ faktörü
Uzun yıllar Türkiye’nin Washington elçisi olarak görev yapan Sn. Elekdağ’ın kariyeri esnasında Ermeni meselesine bu kadar gayriciddi bir şekilde yaklaştığı ortada iken ve bir bakıma o dönemde hâkim olan vurdumduymaz tavrın sonuçları bugün yaşanıyor iken, Sn. Elekdağ’ın fikir babası olduğunu bildiğimiz CHP’nin bu girişimini ciddiye almak mümkün müdür? Orada bulunan gazetecilerden birisi kalkıp, “Efendim, Osmanlı resmi Devlet Yıllıklarındaki bilgileri özetleyen Vital Cuinet’in hazırladığı kitapta Bursa sancağında 44 bin 974 Gregoryen, 1419 Katolik ve 416 Protestan Ermeni varolduğu yazılı (Bkz. La Turquie D’Asie, Paris, 1894. Cilt 4, s. 9). Türkiye Cumhuriyeti’nin ilk nüfus sayımında ise Bursa ilinde anadili Ermenice olan 2 kişi (yazıyla iki!) kalmış olduğunu biliyoruz (Bkz. 1927 Umumi Nüfus Tahriri). Acaba ne oldu bu insanlara?” diye bir soru sorsa Sn. Elekdağ ne cevap verecekti dersiniz? Dikkat ederseniz, bu soruyu sormak için ‘Mavi Kitap’ falan okumuş olmaya gerek yok. Dönemin ciddi kaynaklarını biraz bilmek yeter. Dolayısıyla, ‘Mavi Kitap’ konusunda koparılan fırtınanın da bir anlamı yok.
Gelelim ‘Mavi Kitap’ meselesine… Evet, ‘Mavi Kitap’ Wellington House olarak bilinen propaganda kuruluşunun yayını olarak ortaya çıkmıştır. Ama işin içinde bulunan tarihçi Toynbee’nin İngiliz Arşivlerinde bu konu ile ilgili yazışmalarının bulunduğu belgelere bakılırsa, bu kitapta yayımlanmak üzere ifade veren kişiler gerçektir ve isimleri arşivde bulunabilir (Bkz. Public Record Office, FO 96/205-11-Toynbee Notları).
Ara Sarafian baskısı
Ayrıca, herhalde Sn. Elekdağ ‘Mavi Kitap’ın Ermeni tarihçi Ara Sarafian tarafından 2000 yılında hazırlanan ikinci baskısını da görmemiş. Çünkü bu baskıda Ara Sarafian, Toynbee’nin kullandığı bütün belgelerin orijinallerini İngiliz ve ABD Milli Arşivlerinden bulup, kitaptaki her ifadenin kime ait olduğunu da yazmış bulunuyor. CHP üst yönetiminde İngilizce bilen kişiler olduğunu tahmin ediyorum. Bu kitabı, internette amazon.com kitabevinden 55 dolar karşılığında satın alıp kendileri de bu bilgilerin doğru olup olmadığını kontrol edebilirler.
CHP’nin ‘Mavi Kitap’ın yok sayılması amacıyla İngiliz Parlamentosu’na mektup yazılması önerisinin altında bir varsayım var, o da şu: Eğer İngilizler bu kitabı yok sayarlarsa ‘Ermeni Soykırımı İddiaları’ da ortadan kalkmış olacak! Sn. Elekdağ ve CHP de bu milli meseleyi yek avazda halletmiş olmanın huzuru içinde görevlerine devam edecekler. Kusura bakmasınlar ama, bu durum bana ünlü psikolog Jean Piaget’in çocukluğun erken dönemi ile ilgili bir tespitini hatırlatıyor: Bebek oyuncağını kanepenin altına savurur ve oyuncağın görünür olma özelliğini yok eder. Aslında oyuncağın kanepenin altında bir yerde durduğunu algılamaktan aciz olduğu için onu ‘YOK’ kabul eder.
Temel bir algılama sorunu
‘Mavi Kitap’ da yok sayılınca, onun anlattığı her şey de yok olacak herhalde. CHP’nin bu ülke meseleleri ile ilgili bir ‘algılama sorunu’ yaşadığının herkes farkında, ama TBMM’nin bütün üyeleri bu algılama sorunu ile malul ise işimiz çok zor demektir.
Şimdi gelelim esas meseleye: CHP’nin üzerinde bu kadar fırtına kopardığı ‘Mavi Kitap’ akademik çevrelerde ne kadar ciddiye alınıyor? Veya ‘Ermeni Soykırımı’ tezini gündeme getiren akademik yayınlarda ‘Mavi Kitap’a kaç kişi atıfta bulunmuş acaba? Türkiye’de bazı ciddi üniversitelerde akademik yükseltmelerde kullanılan uluslararası atıf endekslerine artık internet vasıtasıyla girilebiliyor.
Bir küçük araştırma
Yani profesörlük kadrosuna atanmak üzere başvuran birinin ciddi hakemli dergilerde kaç makalesi çıktığına veya bu kişinin yayınlarının dünyada kaç kişi tarafından ciddiye alınıp dipnot olarak kullanıldığını araştırmak pek zor değil. Boğaziçi Üniversitesi Kütüphanesi’nde, uzman Zeynep Metin hanımın da yardımıyla yaptığım kısa bir araştırmanın sonuçlarını sizlerle paylaşmak istiyorum:
‘Art&Humanities Citation Index’ kapsamındaki 1131 derginin ve ‘Social Science Citation Index’ kapsamındaki 1801 derginin içinde 1970-2005 (mart ayı dahil!) yılları arasında başlığında ‘Ermeni Soykırımı’ sözcüğü (armenian and genocide) geçen 108 makale, tartışma ve kitap tanıtım yazısı yayımlanmıştır. Yani 2 bin 932 ayrı derginin bulunduğu veri tabanı içinde karşımıza çıkan 108 yazının içinde sadece 10 tanesi (yazı ile on!) ‘Mavi Kitap’a atıfta bulunmaktadır! Evet, 35 yıllık bir dönem içinde sadece 10 yazar tarafından ciddiye alınıp atıfta bulunulmuş bir kitaptan bahsediyoruz. Bu nedenle, Meclis’in İngiliz Parlamentosu’na mektup yazıp ‘Mavi Kitap yok sayılsın!’ diye ricacı olması bu meseleyi yok etmez, en fazla Türkiye’nin siyasi seçkinleri kendilerini dünyaya rezil etmiş olurlar.
Alparslan Türkeş’in bakışı
Bu yazıyı, 13 Mart günkü Sn. Avni Özgürel’in bu gazetedeki yazısını özetleyerek bitirmek istiyorum. Yazıda, MHP lideri Alparslan Türkeş’in 1997’deki ölümünden bir süre önce Ermeni meselesi ile ilgili, “Yakın gelecekte başımıza büyük iş açılacak. O yüzden bu meselede bir çıkış yolu bulmalıyız” düşüncesine geldiği anlatılıyor. Türkeş o günlerde Paris’e gidip dönemin Ermenistan Devlet Başkanı Levon D. Petrosyan ile görüşür. Döndükten sonra da izlenimlerini Sn. Özgürel’e anlatır. Özgürel’in ‘Ne yapmalı’ sorusuna Türkeş’in verdiği cevabı aynen kopyalıyorum:
“[Ermeni meselesinin çözümünde] tek ve meşru muhatabın Ermenistan olarak kabul edilmesi gerektiğini, konuyu Erivan yönetimiyle en üst seviyede müzakere edip Türkiye’nin kendisini rencide olmuş hissetmeyeceği, ancak, Ermenilerin de yaşanan acı olayların Ankara tarafından kabul edilmesiyle rahatlayacakları, meselenin hassasiyetiyle mütenasip bir üslup kullanılarak müştereken hazırlanacak bir deklarasyon ve aynı anda sınırların açılması, her alanda ikili ilişkilerin geliştirilmesi anlaşmalarıyla sorunun çözülebileceği kanısındaydı. Düşündükleri gerçekleştiğinde Türkiye-Ermenistan sınırının ortasına bir yüzünde Ermenice diğerinde Türkçe olarak, “Verdiğimiz acılardan dolayı üzgünüz…” yazılı bir ‘1915 Anıtı’ dikilmesini planlamıştı.”
1970’lerde Türkiye’de üniversite okumuş biri olarak, MHP lideri Türkeş’e ve onun temsil ettiği siyasi geleneğe hiçbir sempatim yoktur. Ne var ki ‘algılama sorunu’ ile malul siyaset esnafı, maalesef bizleri Soğuk Savaş döneminin kurt politikacısı Türkeş’e bile rahmet okutacak hale getirebiliyor.
Prof. Dr. Ayhan Aktar: Marmara Üniversitesi Siyaset Bilimi ve Uluslararası İlişkiler Bölümü öğretim üyesi
Yorumlar kapatıldı.