İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Özel bir ilişki alenileşince

Ertuğrul ÖZKÖK

İKİ kişi arasındaki bir meseledir, özel ilişkilere girer diye düşünüp geçebilirdim.

Ama Enis Batur alenen söylediği için yazabilirim.

Çünkü bu mektup, ‘aydın olma hakkını kullandığını’ iddia eden Orhan Pamuk’un düşünce yapısı hakkında önemli bazı ipuçları veriyor.

‘Türkiye 1 milyon Ermeni’yi, 30 bin Türk’ü öldürdü’ diyerek, bir toplumun tümünü eleştirme hakkını kendinde gören bir insanın, kendine yönelik en basit eleştiriye nasıl baktığını gösteriyor.

* * *

Yazar Enis Batur’la Orhan Pamuk arasında ilginç bir gerginlik yaşanmış.

Enis Batur, ‘Vatan’ gazetesinin geçen perşembe günü yayınlanan kitap ekinde Orhan Pamuk’la aralarında geçen bir olayı anlatıyor.

Geçmişte Ahmet Taner Kışlalı, Emin Çölaşan ve Haluk Şahin; Orhan Pamuk’u eleştiren ağır yazılar yazdıklarında, Enis Batur onu savunan yazılar kaleme almış.

Yani o da yazılarından dolayı Çölaşan, Kışlalı ve Şahin’e karşı Orhan Pamuk’u korumuş.

Ama daha sonraki günlerde Orhan Pamuk’un kitapları hakkında eleştirel bir iki yazı kaleme almış.

Peki Orhan Pamuk’un bu yazılara tepkisi ne olmuş?

Enis Batur’dan aktarıyorum:

‘Orhan Pamuk birinciler için teşekkür edip, ikinciler için küsüyordu. Bu durumda, insan bir noktadan sonra canı cehenneme diyebiliyor. Devamlı çıkıp da onu savunmak durumunda değilim, bundan sonra hakkında hiçbir şey yazmam olur biter noktasına Orhan Pamuk getiriyor insanı.’

Evet ülkesi hakkında her şeyi söyleme özgürlüğü, istediği her eleştiriyi yapma hakkını isteyen bir aydının psikolojisi böyle.

Hakkındaki destek yazılarına ‘Teşekkür’.

Ama en küçük eleştiri geldiği zaman ‘Sana küstüm’ tavrı.

* * *

Bir aydın düşünün ki, ülkesinin 1 milyon Ermeni’yi 30 bin Kürt’ü öldürdüğünü söyleyebilecek kadar geniş bir özgürlük ve toplumsal hoşgörü alanı istiyor.

Ama kendisine yönelik eleştiriye bir santimetre karelik hoşgörüsü yok.

Hem de kendisini Emin Çölaşan gibi bir yazara karşı savunan arkadaşına küsüyor.

Sizce bu bir aydın tavrı mıdır?

Hadi aydınlara istediğini söyleme egoizmini tanıyalım.

Bu egoizm en küçük eleştiriye küsmeyi de kapsama alanına alacak mı?

* * *

Ama bakın küstüğü Enis Batur, onun kitaplarının imha edilmesi konusunda ne diyor:

‘Orhan Pamuk’a yapılan muamele hiçbir biçimde kabul edilemez. Tam bir linç girişimi bu. Çirkin ve yanlış… Asıl sorunum şu anda, bu adamın Türkiye sokaklarında, düşündükleri nedeniyle dolaşamaz hale getirilmesi. Yarın öbür gün meczubun biri Orhan’ı vurmaya kalkarsa…’

Evet hepimizin endişesi bu.

Ya biri densizlik, hatta daha ağır bir şey yaparsa?

Nitekim Sütlüce’de yapan da çıktı.

Bu endişe aynı zamanda hepimizin sansürcüsü. Orhan Pamuk hakkında gerçek düşüncelerimizi yazmamızı engelleyen en ağır korku.

Ama korkunun yarattığı sessizlik de, Pamuk’un bu toplum hakkındaki yargısız infazını onayladığımız anlamına gelmemeli.

* * *

Bakın aynı soykırım iddiaları konusunda Enis Batur ne diyor:

‘Ben bir edebiyat adamıyım, tarihçi değil. Ama tarihçilerin metinlerini izleyerek, onlardan kendime göre bir yorum yontabilirim… Bütün okuduklarımdan şunu anlıyorum. Burada soykırım söz konusu değil.’

Buyrun size iki aydın insan profili.

İkisi de iyi, hem de çok iyi yazar.

Biri eleştirilince küsüp gidiyor. Öteki ise küsmüyor, aynı fikirde olmasa da en kritik anlarda ona açık ve net desteğini vermeye devam ediyor.

Ben daha fazla bir şey söylemek istemiyorum.

Karakter tahlilini sizlere bırakıyorum.

Yorumlar kapatıldı.