İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermenistan´da Kilise Hakkında Yasa Tasarısı Gündemde

Hatem CABBARLI
29 Mart 2005

Yüzyıllar boyunca bağımsız bir devlete sahip olmayan Ermeniler, milli birlik ve beraberliklerini korunmak ve yaşadıkları bölgelerde asimle olmamak için Apostolok Ermeni Kilisesi etrafında toplanmış ve Kiliseye devlet statüsüne yakın bir yetki tanımışlardır. Bu durum 1920’ye kadar devam etmiş, bu tarihte Birinci Ermenistan Cumhuriyeti Bolşevik Rusya tarafından işgal edilmiş ve Kilisenin devlet ve toplum hayatında faaliyeti ve etkinliği minimuma indirilmiştir. 1970’li yılların başlarına kadar Ermeni Kilisesine baskılar devam etmiş, daha sonra bu baskılar önemli ölçüde azalmıştır.

Ermeni Kilisenin etkinliği bağımsızlık mücadelesi yıllarında yeniden artmış, Ermenistan’da toplumsal barış ve özgüvenin oluşmasında önemli yeri olmuştur. 1955-1994 yıllarında katogikosluk görevinde bulunan I. Vazgen, kilisede önemli reformlar yapmış, diaspora Ermenileri ile temaslarını yoğunlaştırmış ve Gregoryen Ermeni Kilisesi’ni 1962’de Dünya Kiliseler Birliği’ne üyeliğe kabul edilmesini başarmıştır. “Denizde denize Ermenistan” (Tsoviç tsov Hayastan) kurulmasını öngören Hay Dat (Ermeni Davası) doktrininin Ermenilerin milli bilincinde korunması ve yaşatılmasında Ermeni Kilisesinin müstesna yeri vardır. Bu dönemde Ermenilerin bağımsızlık mücadelesinin arkasındaki gücün Kilisenin olduğu hakkında ciddi görüşler vardır. Bağımsızlık mücadelesinin ilk yıllarında (1988-1990) Kilise ön planda olmuş, ancak daha sonra yerini siyasi partilere ve sivil toplum örgütlerine bırakmıştır.

Ermenistan bağımsızlığını ilan ettikten sonra Apostolok Ermeni Kilisesi’nin yasal statüsü Anayasa, Vicdan ve Dini Kuruluşlar Özgürlüğü Yasası ve Ceza Yasası’nda düzenlemiştir. Bütün bu hukuki belgelerde Apostolik Ermeni Kilisesi’ne özel önem verilmiş, diğer dinlerin faaliyeti sınırlandırılmış, örgütlenmeleri engellenmeye çalışılmıştır. Bağımsızlık sonrası çeşitli dini örgütlerin Ermenistan’da faaliyete başlamaları ve örgütlenmelerinden ciddi endişe duyan hükümet, bir dini örgütün kurulması için gerekli olan 50 üye sayısını 200’e çıkarmıştır. Vicdan ve Dini Kuruluşlar Özgürlüğü Yasası’na 1997’de yapılan değişikliklere göre, bu dini gruplar kitap, broşür ve dergi yayımlayamaz, televizyon ve radyo programları yapamaz. Ayrıca bu dini grupların Gregoryen birini inancından döndürmesi yasak olmasına rağmen, başka bir dine inanan birisinin Gregoryenliğe döndürmek yasaldır.

Bütün baskılara rağmen, Ermenistan’da çeşitli dini örgütlerin ve üyelerinin sayının artması sonucunda Apostolik Ermeni Kilisesi’nin statüsü yeniden tartışmaya açılmıştır. Hazırlanacak yeni yasa tasarısında büyük bir ihtimal ile Apostolik Ermeni Kilisesi’nin yetkileri daha da genişlendirilecek ve diğer dini grupların faaliyet alanı daha da sınırlandırılacaktır. Yapılan açıklamalarda öncelikle kilisenin adı “Merkezi Eçmiadzin olan Apostolik Ermeni Hıristiyan Kilisesi” olarak değiştirileceği ifade edilmektedir. “Hıristiyan” kelimesinin Ermeni Kilisesinin adına eklenmesi büyük bir ihtimal ile Hıristiyan dünyanın destek ve yardımını aramak için eklenmiş ideolojik ve siyasi bir karar olabilir. Ayrıca bugün, Ermenilerin sahip olduğu Gregoryenlik mezhebinin Hıristiyanlar tarafından lanetlenmiş mezhep olarak görülmesinden kaynaklanan sorunlar “Hıristiyan” kelimesi eklenerek aşılması hedeflenmiş olabilir.

Devlet-Hukuk Meseleleri Komisyonu Başkanı Rafik Petrosyan konuyla ilgili yaptığı açıklamada yasa tasarısında öngörülen ad değişikliğinin siyasi nitelik taşıdığını ve fiilen ikiye bölünen Ermeni Kilisesinde önceliğin bütün Ermenilerin Katogikosu’nun başında olduğu Apostolik Ermeni Kilisesi’ne verilmesini amaçladıklarını bildirmiştir.

Hazırlanan yasa tasarısında öngörülen bir değişiklik de Devlet ve Kilise arasındaki ilişkilerin yasalarla düzenlenmesidir. Bu bölümde fiilen Kiliseye, hukuken devlete ait olan menkul ve gayrı menkullerinin mülkiyetinin belirlenmesi söz konusudur.

Bağımsızlık sonrası her geçen gün sayıları “böcekler” gibi artan dini örgütlerin ve kuruluşların faaliyetlerinin Ermenistan’ın ulusal güvenliğini, Ermenilerin milli birlik ve beraberliğini ciddi şekilde tehdit etmesinden endişe duyan hükümet, yeni yasa tasarısı hazırlama ihtiyacı duymuştur. Ermenistan hükümeti dini ve milli azınlıklara karşı hoş görülü olduklarını her fırsatta ifade etseler de, Devlet Başkanına bağlı İnsan Hakları Komisyonu’nun, bu dini örgütleri “sapkın kültüre sahip” olarak tanımlaması dikkate alınırsa, Ermenistan’da dini azınlıklara karşı nasıl bir hoş görünün hakim olduğunu açıklamaya gerek yoktur.

Ermenistan’ın 1990’dan itibaren uluslararası alanda Türkiye’yi sözde soykırımla suçladığı, bazı ülkelerin yerel ve ulusal meclislerinde Türkiye’yi soykırımla suçlayan kararlar aldığı bir dönemde, Türkiye, Ermenistan’daki milli ve dini azınlıklara karşı uygulanan devlet baskılarını Avrupa Konseyi ve insan haklarını savunan örgütler karşısında tartışmaya açmalıdır. Ermenistan’da devlet destekli terör ve insan haklarının çok ciddi boyutlarda ihlal edilmesi Türkiye tarafından planlı ve sürekli bir şekilde gündeme taşınırsa, Ermenistan uluslararası alanda oldukça zor durumda kalabilir. Türkiye bu konuyu iyi değerlendirmeli ve konunun üzerine gitmelidir.

—————————————————-

[1] Bu terim, Karine Danielyan’ın Azg gazetesinin 26 Mart 2005 tarihinde yayımlanan “Sozdaetsa Predposılka Dlya Prinyatiya Otdelnogo Zakona o Tsrkvi” (Kilise Hakkında Kanunun Kabul Edilmesi İçin Şartlar Oluşturuluyor) adlı makalesinde kullanılmıştır. Bkz: http://www.azg.am/?lang=RU&num=2005032604

Yorumlar kapatıldı.