İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Amaç soykırım olsa işe İstanbul’dan başlanırdı

Sefa Kaplan

O dönemin şartlarının son derece zor olduğuna dikkat çeken Nüzhet Kandemir, devletin elindeki kısıtlı imkanlarla vatandaşlarını korumaya çalıştığını belirtiyor.

Kandemir, şöyle devam ediyor: ‘Devlet elindeki imkánları sonuna kadar kullanarak, hangi kökenden olursa olsun, vatandaşlarının mağdur edilmemesi için önlem almaya çalışmıştır. İmparatorluğun Ermenileri ortadan kaldırmak gibi amacının bulunmadığı tüm belgelerde açıkça ortaya çıkmaktadır.’

1915’te ne oldu?

– 1915-17 yıllarında Türkiye’nin Doğu bölgelerinde, orada yerleşik Ermenilerin, Rusya’nın da teşvik ve desteği ile başlattıkları bir ayaklanma hareketine şahit oluyoruz. Bu ayaklanmanın asıl amacı Türkiye’nin Doğu bölgelerini, Ermenistan adı altında, Rusya topraklarına katmak idi. Bu ayaklanmanın içinde olanlar sadece uzun yıllar birlikte yaşadıkları Türkleri katletmekle kalmıyorlar, aynı zamanda zayıflayan Osmanlı İmparatorluğu’nu bölüp parçalamak isteyen Batılı güçlere de yardımcı oluyorlardı.

Konunun tarihçilere bırakılması tezine ne diyorsunuz?

– Tarihi gerçekleri bilmeden siyasi kararlara varmak ve siyasi amaçlarla geçmişte olan hadiseleri, kendi siyasi amaçları doğrultusunda ters yüz etmek kabul edilebilir bir davranış değildir. Konunun tarihçilere bırakılmasını ve başta ABD Kongresi olmak üzere, çeşitli Avrupa ülkelerinin parlamentolarının ‘tarihi kanunlaştırma’ çabalarının kabul edilebilir tarafı olmadığı tezini Türkiye, sadece son yıllarda değil, öteden beri savunagelmiştir. Şayet çabalar samimi ise tarihçilerin ortaya koyacakları gerçekler ışığında sorunun çözüme kavuşturulması zor olmasa gerektir. Ancak ortada cereyan eden art niyetli çabalar ışığında iyi niyetin geçerli olmadığı görülmektedir.

SİYASİ AMAÇLARI VAR

Ancak, işin tarihi değil siyasi bir mesele olduğunu söyleyenlerin itirazları var bu teze.

– Bir ülkede, o ülkenin toprak bütünlüğüne ve bağımsızlığına karşı yapılan ayaklanmaları o ülkenin içine sindirerek hareketsiz kalacağını beklemek saflık olur. Kuşkusuz, Osmanlı İmparatorluğu da ülkenin doğusunda ortaya çıkan Ermeni ayaklanmasını bastırmak için gerekli her türlü önlemi alacaktı. Alınan bu önlemlerin içeriğini değişik bir sunuma tabi tutarak kendi siyasi amaçları doğrultusunda kullanmak isteyenlerin, bunun siyasi bir mesele olduğunu ve siyasiler tarafından çözülmesi gerektiğini iddia etmeleri doğaldır. Bu iddia sahipleri, gerçekleri öğrenmekten kaçarak, kendi siyasi amaçlarını gerçekleştirme dürtüsüyle hareket etmektedirler.

Tehcir Kanunu’nun amacının, imparatorluğu Ermenilerden temizlemek olduğu iddiasına ne diyorsunuz?

– O dönemin şartları fevkalade zor ve her anlamdaki imkánlar fevkalade kısıtlı idi. Devlet elindeki imkánları sonuna kadar kullanarak, hangi kökenden olursa olsun, vatandaşlarının mağdur edilmemesi için önlem almaya çalışmıştır. İmparatorluğun Ermenileri ortadan kaldırmak ve soykırım uygulamak gibi amacının bulunmadığı tüm yazışma ve belgelerden açıkça ortaya çıkmaktadır.

Amaç, Osmanlı topraklarında yaşayan bütün Ermenileri ortadan kaldırmak olsaydı, ne için sadece Doğu Anadolu’nun bir bölümünde yaşayan Ermenilerin hedef alındığını anlamak mümkün olmazdı. Soykırım, imparatorluğun hemen elinin altında bulunan İstanbul ve dolaylarında yaşayan Ermenilere uygulanmayıp neden sadece Doğu’da ayaklanan Ermenilere uygulanmıştır sorusuna cevap veremedikleri içindir ki, Ermeniler hiçbir zaman tarihi gerçeklerden, belgelerden bahsedilmesini istemez. Bir ülkenin güvenlik ve bağımsızlığını koruma hakkı tüm uluslararası anlaşmaların tanıdığı başlıca ilkedir.

DİASPORA, BU KONUYU GEÇİM KAYNAĞI YAPTI

1915’te yaşananlar, 1948 Soykırım Sözleşmesi’ndeki tanımlara uyuyor mu sizce?

– Türkiye’nin yapmadığı bir soykırımı tanıması beklenemez. Bunu isteyen Ermenilerin ve onlara destek olan Türkiye’deki bazı aymaz çevrelerin bunun arkasından bir tazminat ve toprak talebinin geleceğini bilmemeleri mümkün değildir. Bu talepleri karşılamanın ise Türkiye’de onu destekleyenlerin sadece kendilerinin değil, çocuklarının ve torunlarının bile omuzlarına yüklenecek haksız bir külfet teşkil edeceğinin bilincine varmalıdırlar.

Diaspora Ermenilerinin tutumu, sorunun çözümünü güçleştiriyor mu?

– Diaspora Ermenileri bu konuyu on yıllardır kötüye kullanmışlar, topladıkları para ile bunu bir geçim kaynağı haline getirmişler ve çözümden yana olmak bir tarafa, aksine çözümsüzlüğün kendi menfaatlerine daha uygun düşeceği kanaatiyle hareket etmişlerdir. İçlerinden çok büyük bir çoğunluk hayatlarında Ermenistan ve Türkiye’ye ayak basmamıştır. Sadece olayları okudukları tek taraflı, baştan sona fanatizm dolu kitap ve filmlerden öğrenip ona göre hareket etmektedirler. Şayet bir baskı bahis konusu olacak ise, diaspora Ermenilerine, bugüne kadar uyguladıkları Türkiye karşıtı siyasetin ait oldukları Ermenistan’a sadece kötülük getirmekte olduğunu anlatmak gerekir. Belki böylece bu baskının diaspora üzerinde yoğunlaşmasını beklemek çok daha akılcı bir davranış olacaktır.

Sizce sorunun çözümü için tarafların ne yapması gerekir?

– Ermeni tarafı bu davranış ve iddiaların bir an evvel ortadan kalkmasının kendi milli menfaatlerinin bir gereği olduğunu görmeli ve diaspora Ermenilerine de bunu hatırlatmalıdır.

KANDEMİR KİMDİR

1934 İstanbul doğumlu olan Nüzhet Kandemir, Galatasaray Lisesi’ni ve Ankara Siyasal Bilgiler Fakültesi’ni bitirdikten sonra Dışişleri Bakanlığı’na girdi. Sırasıyla Madrid, Oslo ve Cenevre’de çalıştı. Bağdat Büyükelçisi, Dışişleri Bakanlığı Müsteşarı ve Washington Büyükelçiliği yaptı. Kandemir, halen DYP Genel Başkan Yardımcılığı görevini yürütüyor.

Bu, tarihi değil siyasi bir mesele

Tarih doktoru olan Arsen Avegyan, bir süredir Başbakanlık Arşivi’nde çalışıyor. Avegyan, Ermeni meselesinin tarihi değil, siyasi bir mesele olduğu görüşünde. İki ülke ilişkilerinin normalleşmesi için Avegyan’ın önerisi, sınırın açılması ve diplomatik ilişki kurulması.

Başbakan Erdoğan, Ermeni meselesini tarihçilere bırakmak gerektiğini söyledi yine. Bu tarihi bir mesele midir, yoksa siyasi bir mesele mi?

– Bizim Dışişleri Bakanı Vartan Oskanyan bunun cevabını vermişti zaten. Oskanyan, net bir biçimde, ‘Bu tarihçilerin değil, siyasetçilerin işidir’ demişti. Ben de öyle düşünüyorum. Çünkü tarihçiler söyleyeceklerini söylemişlerdir. Onlar kendi işlerini yaptı, şimdi işlerini yapması gereken siyasetçilerdir.

Sizce tarihçiler neye karar verdi?

– Tarihçiler 1915’te yaşananların soykırım olduğuna karar verdi.

Bütün tarihçiler aynı kanaatte değil ama…

– Ben bir tarihçi olarak 1915’te yaşananların bir soykırım olduğunu düşünüyorum. Çünkü, dünyada bunu soykırım olarak tanıyan ilk devlet Osmanlı İmparatorluğu’dur. 1918 yılındaki tutanaklarda bunu görmek mümkündür. Orada açıkça Ermeni tehcirinin basit bir tehcir olayı olmadığı, soykırım olduğunu yazıyor. 1919 yılındaki Divan-ı Örfi Mahkemesi kararlarında da aynı şeyi görmek mümkün zaten. Ermeni soykırımı kararı alan İttihat Terakki yöneticileri hakkında idam kararı vermiştir o mahkeme.

Soykırım olması için planlı olması gerekiyor. Planlı bir hareket mi bu sizce?

– Planlı bir hareket. Planlama, 1913 yılının sonlarından itibaren başlıyor. Planın mimarları da Talat Paşa, Doktor Názım ve Doktor Bahattin Şakir’dir.

Amaç, Osmanlı Devleti’nin bütün Ermeni vatandaşlarını yok etmek miydi?

– Öncelikli amaç, Rus sınırına yakın vilayetlerde yaşayan Ermenileri ortadan kaldırmaktı.

Atatürk, İttihatçıları suçlamıştı

Peki ama bu iş böyle kördövüşü halinde mi devam edecek, sizin öneriniz ne?

– 1926’da Los Angeles Times Gazetesi’ne konuşan Atatürk, ‘Savaş sırasında katledilen binlerce Hıristiyan vatandaşımızdan İttihat ve Terakki sorumludur’ diye demeç veriyor. Türk tarihçiler böyle bir konuşmanın olmadığını söylüyor. Atatürk, İttihat ve Terakki’yi suçlarken, Türkiye İttihat ve Terakki’yi temize çıkartmak için çabalıyor, ben bunu anlamıyorum.

Sizin çözüm öneriniz ne?

– Bence bu işin çözülmesinin yolu, Ermenistan ile Türkiye arasında normal ilişkiler kurmaktan geçiyor. Diplomatik ilişkiler kurup sınırı açmak, önemli bir aşama olacaktır. Bu normal bir ortamda yapılır. Normal bir ortamda bu konu tartışılabilir. Soykırım tek başına Ermeni toplumunun değil, aynı zamanda Türk toplumunun da problemidir.

ARSEN AVEGYAN KİMDİR

1972 Erivan doğumlu olan Arsen Avegyan, önce Erivan Devlet Üniversitesi Tarih Fakültesi’ni, arkasından da Moskava Diplomasi Akademisi’ni bitirdi ve 2002’de tarih doktoru oldu. Avegyan, 2001 yılından bu yana Karadeniz Ekonomik İşbirliği Örgütü’nde Ermenistan Cumhuriyeti Daimi Temsilcisi olarak Türkiye’de görev yapıyor.

YARIN: TANER AKÇAM

Yorumlar kapatıldı.