İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Ermeni meselesi ve görüşler

Ümit Özdağ

Cüneyt Ülsever, Hürriyet gazetesinde 19 Mart tarihli yazısında Sabancı Üniversitesi ve Bilgi Üniversitesi’nin ‘Ermeni Meselesi’ ile ilgili düzenlediği toplantıda David l. Phillips tarafından sunulan tebliğin çok başarılı bir özetini yapmış. Yedi başlık altında toplanan bu özetlerin özetini çıkarırsak tespitler şu şekilde:

1) Ne yapmış olurlarsa olsunlar mağdur taraf Ermenilerdir. (Yorum: Düşman ordusu ile işbirliğine giden, çeteler oluşturan, kentleri basan ve yok eden (Van) bir halk grubuna karşı her devlet meşru müdafaa hakkına sahiptir. Ermenilerin mağduriyet iddia hakkı yoktur. Ellerinde her türlü silahla fotoğraf makinelerinin karşısına geçmiş olan Ermeni çeteleri her halde Uganda’da aslan avına çıkmamışlardı. Ermeniler Azerbaycan’ı işgal ederken Hocalı kentinde yüzlerce Azeri Türkü’nü katledeli daha 15 sene olmadı.)

2) Ermenilerin Ruslarla işbirliği yapmış olduğunu kabul etsek dahi masum Ermenilerin öldüğü şüphe götürmez. (Yorum: Masum Ermeni vatandaşlarımızın ölmesi üzüntü vericidir. Ancak sistematik bir soykırım söz konusu değildir. Irzlarına geçilmek üzere Akdamar Adası’na götürülürken Van Gölü’ne atlayarak intihar eden Türk kadınlarından başlar, 1821-1920 arasında Kafkas ve Balkanlar’da öldürülen 5 milyon Türk ve Müslüman’ın, sürülen 5.4 milyon Türk’ün hesabını açmanın vakti geldiği görülmektedir.)

3) Mesele Türkiye’nin iddia ettiği gibi tarihçilerin değil, siyasetçilerin işidir. 17 Aralık sonrasında AB-Türkiye ilişkilerinde yeni bir şart haline gelmiştir. (Yorum: Biz de bunu nerede ise iki seneden bu yana söylüyor ve yazıyoruz. Sözde soykırımda bir şart haline geldi. AB, Türkiye’ye yine yalan söylüyor. Türk halkına yalan söylemeye devam ediyor bazı AB lobicileri.)

4) Ermeni Diasporası ve Türkiye’deki ‘istemezükçüler’ (Başkaldıran Yeniçeriler böyle bağırırdı. Şimdi, Ermeni iddialarını kabul etmeyen bütün Türkler böyle nitelendiriliyor) bir rant ekonomisi oluşturmuşlardır. Çözüm istemiyorlar. (Sadece ABD’de Ermeni sözde soykırım sektörü yıllık 200 milyon dolardır. Türkiye’de ise eğer son on senede 50 bin dolar olsaydı çok etkili çalışmalar yapılırdı. Sonuç rant sadece Ermeniler için geçerlidir.)

5) Ermenistan’ın ekonomisinin kurtuluşu Türkiye’nin kapıları açmasına bağlıdır. (Doğru bir tespit. Ermeniler işgal altında tuttukları Azerbaycan’ın %20’sinden geri çekilsinler ve 1 milyon Azerinin geri dönmesine izin versinler, biz de sınırı açalım. Şimdi birileri Ermeni meselesi ile Türkiye-Ermenistan ve Türkiye-Azerbaycan ilişkileri ayrı şeylerdir diyecek. Türkiye-AB ilişkileri Ermeni sözde soykırımına bağlanıyor da neden Türkiye-Ermenistan ile ilişkilerinde açık bir devletler hukuku ihlali olan işgalin sona ermesini istemesin.)

6) Türkiye büyük devlet olarak bu jesti yapmalıdır. (Bu da Batılıların biz Türkleri kandırmak için ortaya attıkları bir laftır. Bir yandan Kuzey Irak’taki çıkarlarını korumak istediğin zaman ‘sınır ötesine adım atarsan ilişkileri keseriz’ derler, öte yandan ‘Ermenileri doyur çünkü sen büyüksün.’ Ciddiye alınacak yanı yok bunun.)

7) Kars ve Iğdır halkı, Ermeni sınır kapısının açılmasını istemektedirler. (Tabii en ciddiye alınacak talep de bu. Türkiye dış politikasını bir sınır kentinde iki kilo daha fazla peynir satacağım diye bekleyen bakkalların taleplerine göre yönlendirilmeli. Üstelik, kapının açılmasının özellikle et, süt ve sütlü ürünler, bazı temel kuru gıda ürünlerinde Kars ve Iğdırlıların aleyhine sonuçlar doğuracağı konusunda bu hususu bilimsel olarak tek inceleyen tebliğ 2004 Kars Kent Kurultayı’nda sunulmuştu. Daha doğrusu sunulmaya çalışılırken, Kars Belediyesi’nde çalıştığı ileri sürülen bazı kişiler tebliğin sahibi Kamil Ağacan’a saldırmışlardı.)

Bir öneri getirmek istiyorum. Madem AB standartlarını benimsiyoruz, Türkiye’de ‘Ermeni soykırımı olduğu’ görüşünü ileri sürenlere Türk veya yabancı beş sene hapis ve ağır para cezası verelim. Fransa’da ‘Ermeni soykırımı olmadı’ derseniz hapse atılıyorsunuz da onun için. İşte demokratik AB standartı. Ne dersiniz?

Yorumlar kapatıldı.