İçeriğe geçmek için "Enter"a basın

Avrupalılar Ermenileri hiç sevmedi

İsmail Yağcı

23 Mart 2005 Çarşamba

Aşağıda yazacaklarımın, halen Türkiye Cumhuriyeti vatandaşı olan Ermeni, Yahudi ve Rumlarla herhangi bir ilgisi yoktur.

Batının gelişmiş denilen devletleri bugüne kadar Ermenileri, Rumları (Yunanlıları) ve Yahudileri hiç sevmediler. Sever görünüp onları, kendi emellerine alet edip kullandılar.

Bugünkü görüntü de bu hükme tıpatıp uyuyor. Hangi Avrupa ve Amerika ülkesinde seçim yaklaşmışsa, orada Ermenilere göz kırpılıp, yalan davaları gündeme taşınıyor. Bunlar hiç ciddi şeyler değildir. Ancak bunları yok ve olmamış sayamayız.

Onlar iftira edecek, Türkiye yalanlayacak. Bu kısır döngü dış politikamız değişmelidir

Türkiye, Avrupa devletlerinin, Ermeni ve sair ırkları kullanarak işlettiği cinayetlerin belgelerini, gözler önüne sermelidir.

Mesela her fırsatta Türkiye’nin AB çalışmalarında, engelleme yapan Fransa’yı ele alalım:

1535 yılında Kanuni Sultan Süleyman’ın verdiği ekonomik imtiyazlarla belini doğrultan ve güçlü bir dost bulan Fransa, 1590 yılından itibaren Osmanlılar aleyhine çalışmaya başlamıştır. Papalıkla kurdukları ortak misyoner teşkilatları, “Osmanlı’yı yok etme” planını uygulamaya koymuşlardı. Bu planla Osmanlı tebaası olan gayri müslimleri ayaklandırıp, doğudan İran, batıdan ise İspanya ve Avusturya’nın birlikte hareket ederek kısa zamanda Türkleri Avrupa’dan atmalıydı.

İstanbul’da 1768-1785 yılları arasında Fransa elçisi olarak görev yapan François de Pries’ye Versaille sarayından 17 Temmuz 1768’de verilen uygulama emrinde şunlar yazıyordu:

1- Osmanlı topraklarında yaşayanlar arasında Katolikliğin ve buna hizmet edecek misyonerlerin tam desteklenmesi.

2- Din ile ticaretin birbirinden ayrılmaz olduğunun, hep göz önünde bulundurulması.

3- Osmanlı devleti nezdinde düşen Fransız itibarının, yeniden kazanılmaya çalışılması.

4- Yakın ve uzak gelecekte Osmanlı ülke dahilinde, ihtilaller çıkarmaya gayret edilmesi.

Bir başka Fransız iki yüzlülüğünün belgesi!

1802’de sahte İmparator Napolyon Bonapart’ın, İstanbul’daki elçisi Geeral Brune’ye verdiği emre bir göz atalım. “İstanbul’daki elçi, Suriye’de ve Çukurova’daki manastırları, Hıristiyanları ve özellikle kutsal yerlere giden kervanları, yeniden koruma altına almalıdır.

Fransız İhtilalinin elebaşlarından Talleyran ise yine aynı elçi Brune’ye 1804 senesinde şu talimatı veriyordu:

“Her zaman Fransız elçisinin elinde bulunan, Yakın Doğu HIRİSTİYAN KURUMLARININ KORUYUCULUĞU UNVANI, misyonerlerin etkisi güçlendikçe daha bir oturmuşluk kazanacak ve bu etki, Yakın Doğu’nun çeşitli ticaret merkezlerinde Fransızların çıkarlarını ve saygınlığını artıracaktır…”

Fransızların kurtarıcıları Türklere ihanetinin iki küçük örneğini sütunlarıma alabildim.

Gelelim Ermenilere:

900 yıldır ekmeğini yedikleri Türklere, 1821’den itibaren, tam yüz sene her türlü cinayet ve ihaneti reva gördüler. Tabii sırtlarını Batıya dayayarak.

Binlerce olayda, yüz binlerce Türk, öz yurdunda şehit edildi.

1895’de, Kumkapı’da ayaklanan Ermeniler Hükümeti yani Bab-ı Aliyi bastılar. Ayaklanmayı önlemeye isyancılara nasihat için Sadrazamın gönderdiği Yaveri Türk subayı Yzb. Servet Beyi, isyancılar parçalayarak şehit ettiler.

Yani Osmanlı başkentinde, ortada hiçbir sebep yokken Hükümete baskın yapıldı. İstanbul’da üç gün süreyle terör estirildi. Birlerce Türkün kanı döküldü.

Lozan Konferansı esnasında Ermeni Patriği ve diğer cemaatlerin liderleri, İngiliz delegelerinden kendilerine muhtariyet istediler.

Lozan’ı müteakip bu hainleri buldurup cezalandırmadık. İşte Türkün hoşgörüsü, işte Batının ihanetleri. Kararı dünya versin…

Yorumlar kapatıldı.